Bir yazar kendini ve yaşadıklarını yazdıklarına ne kadar koyar?.. Ya da bir okuyucu yazarı yazdıklarında ne kadar bulur? Bu soruların ötesinde, hayatın içinde yaşayan bir kişi olarak yazar, kendi romanını yazamaz mı? Göç Temizliğinde Adalet Ağaoğlu çok çağrışımlı göç kavramı çerçevesinde, günlük hayatın ilişkileri içinden yazıya taşıdığı hayatını anı-roman olarak yazıyor. Kimseyi rahatsız etmeyen yazı, hiçbir anlam taşımaz diyen Adalet Ağaoğlu yaşadıklarını, anımsadıklarını, düşündüklerini anlatırken, Türkiyede Türkiyeli bir yazar olarak ne yaşadım?ın yanıtını veriyor. Göç Temizliği anlam taşıyan bir anı-roman. TADIMLIK12 Martın o boğuntulu ortamında, içsel ve dışsal ağrılarla boğuşurken işte, küçük ışıklar, minik mutluluk kırıntılarımız; karanlıktaki bu ışık benekleri...Her şeye karşın boğuntu baskındı. Kuşkusuz çok daha baskındı. İlk gençliğimde önüme yepyeni ufuklar açan ve her zaman dostluğundan onur duyduğum Niyazi Ağırnaslıyı götürmüşlerdi. Kızını götürmüşlerdi. Henüz on dokuzunda var yok. Niyazi, Lemanı tanıdığında bu yaşlardaydı. Lemanın, bu en eski arkadaşının hiç yakınmayışı dokunaklıydı. Arada bir Veysel Öngören uğruyor, Vasıftan haberler getiriyor. Kasılmış parmaklarımla Veyselin kopuk düğmesini dikiyorum. Sevgiye bir kart atıyorum. Yıldırım Bölgeye. Sonra, oturup Musa Öğüne, TRT Ödülleri konusunda sorumsuz, suçlayıcı demecinden ötürü bir yazıyla yanıt veriyorum. TRTnin özerkliği için savaşmış olanlardan çoğu, şimdi cezaevlerinde.İstanbuldan Tomris Uyar geliyor. Bizi Selçuk Baran tanıştırıyor. Tomris beni yemek masası üstünde yatar buluyor. Artistik bir gösteri yaptığımı sanıyor. İkinci gece, Selçuk Barandaymışız. Ayhan Baran şan aryalarını prova ediyormuş. Ben yerde, halının üstünde dümdüz yatıyormuşum. Tomris, yine, İstanbullulara taş çıkartacak daha artistik bir gösteri yaptığımı sanıyormuş. Neler konuşuyoruz, o gece neden o kadar çok gülüyoruz, bilmiyorum. Oysa, dün kadar yakın bir geçmişte, üç gencin asılacakları sabahın gecesi, Selçukla Kızılayın bütün kahvelerini, barlarını dolaşmıştım. Başka bir gençlik oralarda langırt oynuyor, içki içiyor, dans ediyor; diskoteklerde kızıl ışıklar yanıp sürüyordu. Bunu görmeyi neden istemiştik sanki? Neyi anlayacaktık?
Bir yazar kendini ve yaşadıklarını yazdıklarına ne kadar koyar?.. Ya da bir okuyucu yazarı yazdıklarında ne kadar bulur? Bu soruların ötesinde, hayatın içinde yaşayan bir kişi olarak yazar, kendi romanını yazamaz mı? Göç Temizliğinde Adalet Ağaoğlu çok çağrışımlı göç kavramı çerçevesinde, günlük hayatın ilişkileri içinden yazıya taşıdığı hayatını anı-roman olarak yazıyor. Kimseyi rahatsız etmeyen yazı, hiçbir anlam taşımaz diyen Adalet Ağaoğlu yaşadıklarını, anımsadıklarını, düşündüklerini anlatırken, Türkiyede Türkiyeli bir yazar olarak ne yaşadım?ın yanıtını veriyor. Göç Temizliği anlam taşıyan bir anı-roman. TADIMLIK12 Martın o boğuntulu ortamında, içsel ve dışsal ağrılarla boğuşurken işte, küçük ışıklar, minik mutluluk kırıntılarımız; karanlıktaki bu ışık benekleri...Her şeye karşın boğuntu baskındı. Kuşkusuz çok daha baskındı. İlk gençliğimde önüme yepyeni ufuklar açan ve her zaman dostluğundan onur duyduğum Niyazi Ağırnaslıyı götürmüşlerdi. Kızını götürmüşlerdi. Henüz on dokuzunda var yok. Niyazi, Lemanı tanıdığında bu yaşlardaydı. Lemanın, bu en eski arkadaşının hiç yakınmayışı dokunaklıydı. Arada bir Veysel Öngören uğruyor, Vasıftan haberler getiriyor. Kasılmış parmaklarımla Veyselin kopuk düğmesini dikiyorum. Sevgiye bir kart atıyorum. Yıldırım Bölgeye. Sonra, oturup Musa Öğüne, TRT Ödülleri konusunda sorumsuz, suçlayıcı demecinden ötürü bir yazıyla yanıt veriyorum. TRTnin özerkliği için savaşmış olanlardan çoğu, şimdi cezaevlerinde.İstanbuldan Tomris Uyar geliyo... tümünü göster
Adalet'i anlamak istiyorsan bir de onun gözünden bak.
Belki tanışırsınız, kimbilir ?
Kimse kimseyi tanımıyor. Kimse kimsenin iç yaşamını bilmiyor! En ince, duyarlı an'lar, bu bilinmezlik ortasında yokmuş gibi solup gidiyor.