Ferit Edgü, resim sanatımızın ustalarına dair renk, imge ve sözcüklerin peşinde kısa ama etkili yolculuklara sürüklüyor okuru. Türk resminin önde gelen isimlerinin resimlerine dair tanıklıklar ve gözlemler sunuyor. Osman Hamdi, Avni Lifij, Abidin Dino, Fikret Mualla, Avni Arbaş, Füreya, Aliye Berger, Fahrelnisa Zeid, Cihat Burak, Semiha Berksoy, Komet, Tülay Tura Börtecene ve daha niceleri... Bu kez renklerin yerine sözcükler... TADIMLIKAliye Berger Çizgisi Füreyanın anısınaI/Çizgi. Bir metal plakaya oyulmuş çizgi. Sert. Yaşamın derinliklerinden gelen çizgi.Yaşamı yansıtan değil, yaşamın kendisi olan çizgi.Bir özyaşamöyküsü olarak.Metal plakayı oyan el, bir zamanlar piyanonun tuşlarına dokunan el değil artık. O narin el değil. Ne de kocaman defterlerde yaşamın anlamını sorgulayan, sözcükleri art arda sıralayan el.Bu kez sanki feleğin eli. Kör feleğin. Ya da ona, feleğe, verilen yanıt. Başkaldırış. Mademki bu çelik kalemi ölüm verdi elime... der gibi. Madem öyle, biz de onunla, yaşamın kaçınılmaz sonucu olan ölümle söyleşiriz. Sanki böyle der gibi.II/ Küçük Aliye, mutfak kapısından içersini gözlüyor. Küçük Aliye, piyanonun başında. Küçük Aliye, Büyükadanın çamları arasında sevgili Bergerinin kemanını dinliyor. Hiç büyümeyecek o. Çevresine hep o şaşkın, saf, çocuksu bakışlarla bakacak. Her şeyi görecek. Herkesi. Herkes orda olacak. Onun çizgilerinde.Ah! inanılmaz dünya. Geçen günler. Geçmeyen geceler. Yaşamın çizgisi. Ne kadar derin kazırsan, gravüründe o denli kara.Gözünü açtığında düşlediği dünya değil bu. Gözünü kapadığında gördüğü dünya. (Orda ölümü gördüm.) Ne garip rastlantı. Yaşamla ölümünki. Ölümden doğan yaşamınki. Çizgiler sözcük sanki. Ya da birer im. Bir yaşamı anlatıyor gibi. Yaşamın çizgileri gibi. Derin. Sert. Acı. Ne kadar derin kazırsan, o denli yalnızlık.Bir ağaç, tek başına. Bir ağaç bir yamaçta yapayalnız.Bir pencere, bir ocağın ya da maltızın üzerinde, yalnız. Bir oda, bomboş, yapayalnız. Bir ev içi, bir insan, yapayalnız. Mekânın yalnızlığı.Bir başka an (hep anlar var çünkü): Mahalleler. Sokaklar. Gecekondular. İnsanlarla dolu, hiçbir insan figürü olmasa da. İstanbul denen bu kent.Siz o insanları tanımış mıydınız? Tanımadıysanız, işte ordalar, su taşıyorlar, yoğurt satıyorlar, konuşuyorlar, söyleşiyorlar, dertleşiyorlar, yorgun ve argınlar, susuyorlar, yapayalnızlar, yoksul oğlu yoksullar. Üşüyorlar. Ve ölümün soğuk yeli esiyor üzerlerinde.III/Hiçbir zaman kurtaramadı kendini. Tüm gülüşleri, kahkahaları, renk renk jüponları, şarkıları ve sayıklamaları unutmak içindi.Unutamadı. Hiç kimseyi. Ne onu, ne kendini. Çizgisi tanık.Bakırı oydu, evet. Bastı, evet. Yaşam bu çizgilerde, diye düşündü, evet. Sanki, evet.Belki, evet. Der gibi evet. Hiçbir şeyi çoğaltmadı. Her şeyi zenginleştirdi.Ah yaşam!Çizgilerinde var.Peki ya ölüm?O zaten yaşamın içinde.Yoksa değil mi?2001
Ferit Edgü, resim sanatımızın ustalarına dair renk, imge ve sözcüklerin peşinde kısa ama etkili yolculuklara sürüklüyor okuru. Türk resminin önde gelen isimlerinin resimlerine dair tanıklıklar ve gözlemler sunuyor. Osman Hamdi, Avni Lifij, Abidin Dino, Fikret Mualla, Avni Arbaş, Füreya, Aliye Berger, Fahrelnisa Zeid, Cihat Burak, Semiha Berksoy, Komet, Tülay Tura Börtecene ve daha niceleri... Bu kez renklerin yerine sözcükler... TADIMLIKAliye Berger Çizgisi Füreyanın anısınaI/Çizgi. Bir metal plakaya oyulmuş çizgi. Sert. Yaşamın derinliklerinden gelen çizgi.Yaşamı yansıtan değil, yaşamın kendisi olan çizgi.Bir özyaşamöyküsü olarak.Metal plakayı oyan el, bir zamanlar piyanonun tuşlarına dokunan el değil artık. O narin el değil. Ne de kocaman defterlerde yaşamın anlamını sorgulayan, sözcükleri art arda sıralayan el.Bu kez sanki feleğin eli. Kör feleğin. Ya da ona, feleğe, verilen yanıt. Başkaldırış. Mademki bu çelik kalemi ölüm verdi elime... der gibi. Madem öyle, biz de onunla, yaşamın kaçınılmaz sonucu olan ölümle söyleşiriz. Sanki böyle der gibi.II/ Küçük Aliye, mutfak kapısından içersini gözlüyor. Küçük Aliye, piyanonun başında. Küçük Aliye, Büyükadanın çamları arasında sevgili Bergerinin kemanını dinliyor. Hiç büyümeyecek o. Çevresine hep o şaşkın, saf, çocuksu bakışlarla bakacak. Her şeyi görecek. Herkesi. Herkes orda olacak. Onun çizgilerinde.Ah! inanılmaz dünya. Geçen günler. Geçmeyen geceler. Yaşamın çizgisi. Ne kadar derin kazırsan, gravüründe o denli kara.Gözünü ... tümünü göster