Bir mahkûm-yazar olarak tanınan Jaen Genet,Gülün Mucizesinde suçluya bir övgü yapıtı ortaya koyuyor. Genetnin ağırlıklı olarak ele eldığı şiddet, eşcinsellik, toplumsal değerlerin çürümüşlüğü gibi temalar; bu kez ancak güçlerin ve kurnazların yok olmaya direnebildiği acımasız ıslahevi evrenin penceresinden yansıtılıyor. İkinci Dünya Savaşıyla yokluğun kendini daha da beter biçimde hissettirdiği Fontevrault ıslahevinin küçük suçluları bir parça tütün veya kara ekmek için bedenlerini ve ruhlarını büyüklere sunmalta duraksamazlar. Bu kokuşmuşluktan arınmayı birtek Harcamone başarabilmiştir.Genet, gözünde idolleştirdiği idama mahkûm Harcamoneun infaza hazırladığı gece, Fontevraultnun gerçekliği ile idamın büyülü atmosferi arasında şiirsellik yüklü bir yolculuğa çıkar. Bir suçlunun, daha doğrusu suçlu olduğu varsayılan genç Harcamoneun yüreğine inen kara adamlar, orada bir mucizeyle karşılaşacaktır. Yargıç, avukat, papaz , cellat dörtlüsü insanlık adına karar veren bir kötülük kumkuması oluşturulmuştur sanki. Toplumun kara vicdanını simgeleyerek Genetnin dışladığı ve dışlandığı toplulukların sözcüleriidir onlar.Çarmıha gerilmeye mucizeye dönüştüren İsadan bütün mistiklerin ardına düştüğü gülün gizemli varlığına kadar bütün mucize alanları buradadır. Bunların tamamını çağrıştırarak Genet bize bir edebiyat mucizesi sunuyor. aslında. Hegelle Genetyi karşılaştırarak okuyan Derridanın Çan Sesinde yazdığı gibi, Bütün dünya edebiyatı, global olarak mim oyununa dönüştürülmüş, yorumlanmış, alay edilerek tekrar edilmiştir sanki. Yolculuklar, odiseler, çarmıha germeler, cehenneme inişler, pramitleri boydan boya kat etme çabaları, mozoleler, harikalar diyarları, okyanus diplerinde saklı hazineler. Öğelerin ötesindeyiz burada. Kimi zaman zorlu bir yürüyüş, kimi zaman engelsiz bir uçuş; aynı zamanda bir deniz yolculuğu. Bu kitap, Toplumun kıyısında yaşayanlara içeriden bakmaya cesaret edenler için...
Bir mahkûm-yazar olarak tanınan Jaen Genet,Gülün Mucizesinde suçluya bir övgü yapıtı ortaya koyuyor. Genetnin ağırlıklı olarak ele eldığı şiddet, eşcinsellik, toplumsal değerlerin çürümüşlüğü gibi temalar; bu kez ancak güçlerin ve kurnazların yok olmaya direnebildiği acımasız ıslahevi evrenin penceresinden yansıtılıyor. İkinci Dünya Savaşıyla yokluğun kendini daha da beter biçimde hissettirdiği Fontevrault ıslahevinin küçük suçluları bir parça tütün veya kara ekmek için bedenlerini ve ruhlarını büyüklere sunmalta duraksamazlar. Bu kokuşmuşluktan arınmayı birtek Harcamone başarabilmiştir.Genet, gözünde idolleştirdiği idama mahkûm Harcamoneun infaza hazırladığı gece, Fontevraultnun gerçekliği ile idamın büyülü atmosferi arasında şiirsellik yüklü bir yolculuğa çıkar. Bir suçlunun, daha doğrusu suçlu olduğu varsayılan genç Harcamoneun yüreğine inen kara adamlar, orada bir mucizeyle karşılaşacaktır. Yargıç, avukat, papaz , cellat dörtlüsü insanlık adına karar veren bir kötülük kumkuması oluşturulmuştur sanki. Toplumun kara vicdanını simgeleyerek Genetnin dışladığı ve dışlandığı toplulukların sözcüleriidir onlar.Çarmıha gerilmeye mucizeye dönüştüren İsadan bütün mistiklerin ardına düştüğü gülün gizemli varlığına kadar bütün mucize alanları buradadır. Bunların tamamını çağrıştırarak Genet bize bir edebiyat mucizesi sunuyor. aslında. Hegelle Genetyi karşılaştırarak okuyan Derridanın Çan Sesinde yazdığı gibi, Bütün dünya edebiyatı, global olarak mim oyununa dönüştürülmüş, yorumlanmış,... tümünü göster
Sanırım yetiştirilme şeklim, içinde yaşadığım hayat şartları ve toplumun kabul gördükleri gerçek dünyanın diğer yüzünü görmekten ve yeraltına inmekten alıkoyuyor beni. Bu nedenle ne bu kitabı ne de bu yazarı anlamaya ve anlatmaya yetecek kadar hayal gücüne sahibim. Kitabı okurken anlatılanların olabileceğini bile tahayyül edemiyorum iki erkek arasındaki cinsel eylemi anlamak benim için zor ki etrafımda bunu yaşayan örnekte olmayınca :) Her neyse elimdeki eserin gerçek bir dünya olduğunu bildiğim için azimle bitirdim ve bu bağlamda;
Yazarın gerçek hikayesinin anlatıldığı bu kitapta babasının belli olmadığını, annesinin onu küçük yaşta terk ettiği için yetimhanede büyümüş olduğunu ordan bir aileye evlatlık verildiğini ve orda kötü olmanın tohumlarını eken hırsızlık suçuyla suçlandığını ve haksız bu suçlama sonucu gerçekten kötü olmaya ve bu dünyada yer bulmaya karar verdiğini söyleyebilirim. Onca hırsızlık suçundan sonra müebbet alır ve hapishane..Sanırım içine girmeden orada yaşanan duygu karmaşasını sapkınlık nedenlerini anlayamayacağım ama Freud’un haz kavramı anlatımıyla; Mahkûmlar gözetlendikleri için özne kimliklerini yitirip nesnelere, arzu-nesnelerine dönüşürler. Gözetleme dürtüsü evrenseldir ve röntgencilik bir erkek sanatıdır. Sapkınlığı da içinde barındıran yasak sanatlardan sadece biri. Yani doğal olarak eşcinsellik.. Genet bu kitapta ve edebiyat camiasında eşcinsellik, hırsızlık ve ihanetin sözcülüğünü açık bir tavırla üstlenir. Hapishanede cinsel kültürün şekillenmesine yol açan Çiçeklerin Meryem Anası eserini yayınlar ve bu eser Jean Paul Sartre gibi önemli yazarların dikkatini çeker onun dışarıda olmasına karar verirler ve Fransa Cumhurbaşkanına mektup yazarlar ve Genet dışarıda.. Birçok yazara göre Genet’in edebiyat dünyasındaki tanımı “Skandal yaratan yazar” Skandalların yazarı isteği üzerine 1986’da öldüğünde, isteği üzerine Fas’ta, bir yanında hapishane, diğer yanında genelev bulunan bir mezarlığa gömülür.
Sanırım yetiştirilme şeklim, içinde yaşadığım hayat şartları ve toplumun kabul gördükleri gerçek dünyanın diğer yüzünü görmekten ve yeraltına inmekten alıkoyuyor beni. Bu nedenle ne bu kitabı ne de bu yazarı anlamaya ve anlatmaya yetecek kadar hayal gücüne sahibim. Kitabı okurken anlatılanların olabileceğini bile tahayyül edemiyorum iki erkek arasındaki cinsel eylemi anlamak benim için zor ki etrafımda bunu yaşayan örnekte olmayınca :) Her neyse elimdeki eserin gerçek bir dünya olduğunu bildiğim için azimle bitirdim ve bu bağlamda;
Yazarın gerçek hikayesinin anlatıldığı bu kitapta babasının belli olmadığını, annesinin onu küçük yaşta terk ettiği için yetimhanede büyümüş olduğunu ordan bir aileye evlatlık verildiğini ve orda kötü olmanın tohumlarını eken hırsızlık suçuyla suçlandığını ve haksız bu suçlama sonucu gerçekten kötü olmaya ve bu dünyada yer bulmaya karar verdiğini söyleyebilirim. Onca hırsızlık suçundan sonra müebbet alır ve hapishane..Sanırım içine girmeden orada yaşanan duygu karmaşasını sapkınlık nedenlerini anlayamayacağım ama Freud’un haz kavramı anlatımıyla; Mahkûmlar gözetlendikleri için özne kimliklerini yitirip nesnelere, arzu-nesnelerine dönüşürler. Gözetleme dürtüsü evrenseldir ve röntgencilik bir erkek sanatıdır. Sapkınlığı da içinde barındıran yasak sanatlardan sadece biri. Yani doğal olarak eşcinsellik.. Genet bu kitapta ve edebiyat camiasında eşcinsellik, hırsızlık ve ihanetin sözcülüğünü açık bir tavırla üstlenir. Hapishanede cinsel kültürün şekillenmesine yol açan Çiçeklerin Meryem Anası eserini yayınlar ve bu eser Jean Paul Sartre gibi önemli yazarların dikkatini çeker onun dışarıda olmasına karar verirler ve Fransa Cumhurbaşkanına mektup yazarlar ve Genet dışarıda.. Birçok yazara göre Genet’in edebiyat dünyasındaki tanımı “Skandal yaratan yazar” Skandalların yazarı isteği üzerine 1986’da öldüğünde, isteği üzerine Fas’ta, bir yanında hapishane, diğer yanında genelev bulunan bir mezarlığa gömülür.
272 sayfa