16.ve 17. yüzyıllarda Hıristiyan Avrupayla Müslüman Osmanlı arasında gerçekten bir uygarlıklar çatışması yaşandı mı? Géraud Poumarèdein ele aldığı konu, hiçbir zaman gündemden düşmeyen soruları ve sorunları içeriyor. Kitap pek çok noktada Avrupadaki Osmanlı imgesinin günümüze yansıyan yönlerini de keşfetmemizi sağlıyor. İhtilafın sebebi bellidir: Osmanlının 14. yüzyıldan itibaren Avrupadaki ilerleyişi Hıristiyan âleminde Haçlı Seferi ruhunun yeniden doğmasına sebep olmuştur. Osmanlı imgesi zaman içinde kâfir, barbar, despot veya tiran gibi tabirlerle anılır. Düşmanlık duygusuyla beslenen Avrupanın dört bir köşesinde, Osmanlının yıkımını haber veren kehanetler ve fetih planları birbiri ardına gelir. Bu çatışma kültürü dinî söylemin, siyasal düşüncenin ve sanatsal yaratının içine işlemiştir. Askerî tahlillerden popüler hikâyelere kadar uzanır. İmparatorların Osmanlıyı alt edeceklerini ve Doğunun hâkimi olacaklarını müjdeleyen mitler, Vatikanın bitmeyen seferberlik ilanları ve sürekli bir savaş tedirginliğiyle geçen iki yüzyılın ardından ne olur peki? Bu zafer ve fetih kurgusu giderek çekiciliğini yitirir; Kilisenin Osmanlıya karşı birlik çağrısı da... Ama bugün hâlâ canlı olan Osmanlı imgesi işte o zamanda şekillenmiştir. Géraud Poumarèdein, Vatikan, Venedik ve Paris gibi pek çok arşivde yaptığı araştırmalara dayanarak yazdığı Haçlı Seferine Son Çağrı bir bakıma, bugünün yüzyıllar öncesindeki yansımasını aktarıyor.
16.ve 17. yüzyıllarda Hıristiyan Avrupayla Müslüman Osmanlı arasında gerçekten bir uygarlıklar çatışması yaşandı mı? Géraud Poumarèdein ele aldığı konu, hiçbir zaman gündemden düşmeyen soruları ve sorunları içeriyor. Kitap pek çok noktada Avrupadaki Osmanlı imgesinin günümüze yansıyan yönlerini de keşfetmemizi sağlıyor. İhtilafın sebebi bellidir: Osmanlının 14. yüzyıldan itibaren Avrupadaki ilerleyişi Hıristiyan âleminde Haçlı Seferi ruhunun yeniden doğmasına sebep olmuştur. Osmanlı imgesi zaman içinde kâfir, barbar, despot veya tiran gibi tabirlerle anılır. Düşmanlık duygusuyla beslenen Avrupanın dört bir köşesinde, Osmanlının yıkımını haber veren kehanetler ve fetih planları birbiri ardına gelir. Bu çatışma kültürü dinî söylemin, siyasal düşüncenin ve sanatsal yaratının içine işlemiştir. Askerî tahlillerden popüler hikâyelere kadar uzanır. İmparatorların Osmanlıyı alt edeceklerini ve Doğunun hâkimi olacaklarını müjdeleyen mitler, Vatikanın bitmeyen seferberlik ilanları ve sürekli bir savaş tedirginliğiyle geçen iki yüzyılın ardından ne olur peki? Bu zafer ve fetih kurgusu giderek çekiciliğini yitirir; Kilisenin Osmanlıya karşı birlik çağrısı da... Ama bugün hâlâ canlı olan Osmanlı imgesi işte o zamanda şekillenmiştir. Géraud Poumarèdein, Vatikan, Venedik ve Paris gibi pek çok arşivde yaptığı araştırmalara dayanarak yazdığı Haçlı Seferine Son Çağrı bir bakıma, bugünün yüzyıllar öncesindeki yansımasını aktarıyor.