Birinci Dünya Savaşı cephelerinde çarpışan binlerce üniversite öğrencisinden biri… Cepheden esarete tüm yaşadıklarını, hissettiklerini sıcağı sıcağına kayda geçen bir yedek subay…
Kendi isteğiyle gittiği Doğu Cephesi’nde de, Ruslara esir düşüp gönderildiği Sibirya’da da, Vladivostok’tan Hint Okyanusu’na ve Akdeniz’e süren maceralı dönüş yolculuğunda da, evine kavuşmaya ramak kalmışken ikinci bir esaret yaşadığı İtalya’nın Asinara adasında da yazmaktan vazgeçmeyen bir genç…
Halil Ataman’ın yanından hiç ayırmadığı harp ve esaret defterleri, sekiz yıl süren benzersiz bir hayat mücadelesini tüm ayrıntılarıyla ve tazeliğiyle aktarıyor:
Doğu Cephesi’ndeki yokluklardan Enver Paşa’nın ziyaretlerine, Transsibirya Ekspresi’nde süren esaret yolculuğundan evlerine emanet verildiği anne kızın güvenini kazanışa, o soğuk ve buz ülkesinde sürgün bir Türk köyü bulmanın hayretinden Çin ve Mançurya üzerinden özgürlüğe uzanışa çarpıcı ve meraklı öykülerle örülmüş gerçek bir serüven…
Halil Ataman (1888-1992) Niğde’ye bağlı Bor’da doğdu, ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı. İstanbul’daki Kuzat Mektebi’ne (hukuk fakültesi) kaydolduktan kısa süre sonra askere çağrıldı ve 24 Ağustos 1914’te orduya katıldı. Temel eğitiminden sonra kendi isteğiyle Doğu Cephesi’ne yedek subay olarak gönderildi. 7 Ağustos 1916’da Ruslara esir düşerek Sibirya’da esir kampına gönderildi. 25 Ağustos 1922’de uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra İstanbul’a döndü. Memleketine uğramadan, ata mesleği dericiliği çağdaş yöntemlerle öğrenmek üzere Ekim 1922’de Almanya’ya gitti. Burada eğitimini tamamladıktan sonra Mayıs 1923’te Bor’a döndü, kısa süre sonra da evlendi. 1925’te Şeyh Sait isyanına karşı ilan edilen kısmi seferberlikte görev aldı. Sonraki yıllarda aile işlerini sürdürürken, okumayı ve yazmayı hiç bırakmadı. Bor tarihi başta olmak üzere çeşitli konularda makaleler yayımladı. 104 yaşında 4 çocuğu, 14 torunu ve 12 torun çocuğunu geride bırakarak doğduğu kentte vefat etti.
Birinci Dünya Savaşı cephelerinde çarpışan binlerce üniversite öğrencisinden biri… Cepheden esarete tüm yaşadıklarını, hissettiklerini sıcağı sıcağına kayda geçen bir yedek subay…
Kendi isteğiyle gittiği Doğu Cephesi’nde de, Ruslara esir düşüp gönderildiği Sibirya’da da, Vladivostok’tan Hint Okyanusu’na ve Akdeniz’e süren maceralı dönüş yolculuğunda da, evine kavuşmaya ramak kalmışken ikinci bir esaret yaşadığı İtalya’nın Asinara adasında da yazmaktan vazgeçmeyen bir genç…
Halil Ataman’ın yanından hiç ayırmadığı harp ve esaret defterleri, sekiz yıl süren benzersiz bir hayat mücadelesini tüm ayrıntılarıyla ve tazeliğiyle aktarıyor:
Doğu Cephesi’ndeki yokluklardan Enver Paşa’nın ziyaretlerine, Transsibirya Ekspresi’nde süren esaret yolculuğundan evlerine emanet verildiği anne kızın güvenini kazanışa, o soğuk ve buz ülkesinde sürgün bir Türk köyü bulmanın hayretinden Çin ve Mançurya üzerinden özgürlüğe uzanışa çarpıcı ve meraklı öykülerle örülmüş gerçek bir serüven…
Halil Ataman (1888-1992) Niğde’ye bağlı Bor’da doğdu, ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı. İstanbul’daki Kuzat Mektebi’ne (hukuk fakültesi) kaydolduktan kısa süre sonra askere çağrıldı ve 24 Ağustos 1914’te orduya katıldı. Temel eğitiminden sonra kendi isteğiyle Doğu Cephesi’ne yedek subay olarak gönderildi. 7 Ağustos 1916’da Ruslara esir düşerek Sibirya’da esir kampına gönderildi. 25 Ağustos 1922’de uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra İstanbul’a döndü. Memleketine uğramadan, ata mesleği dericiliği... tümünü göster
Karton Cilt, 448 sayfa
2011 tarihinde, İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı