Heart of Darkness is a novella written by Joseph Conrad. Before its 1902 publication, it appeared as a three-part series (1899) in Blackwood's Magazine. It is widely regarded as a significant work of English literature and part of the Western canon.
The story tells of Charles Marlow, an Englishman who took a foreign assignment from a Belgian trading company as a ferry-boat captain in Africa. Heart of Darkness exposes the dark side of European colonization while exploring the three levels of darkness that the protagonist, Marlow, encounters: the darkness of the Congo wilderness, the darkness of the Europeans' cruel treatment of the natives, and the unfathomable darkness within every human being for committing heinous acts of evil. Although Conrad does not give the name of the river, at the time of writing the Congo Free State, the location of the large and important Congo River, was a private colony of Belgium's King Leopold II. In the story, Marlow is employed to transport ivory downriver. However, his more pressing assignment is to return Kurtz, another ivory trader, to civilization, in a cover-up. Kurtz has a reputation throughout the region.
Heart of Darkness is a novella written by Joseph Conrad. Before its 1902 publication, it appeared as a three-part series (1899) in Blackwood's Magazine. It is widely regarded as a significant work of English literature and part of the Western canon.
The story tells of Charles Marlow, an Englishman who took a foreign assignment from a Belgian trading company as a ferry-boat captain in Africa. Heart of Darkness exposes the dark side of European colonization while exploring the three levels of darkness that the protagonist, Marlow, encounters: the darkness of the Congo wilderness, the darkness of the Europeans' cruel treatment of the natives, and the unfathomable darkness within every human being for committing heinous acts of evil. Although Conrad does not give the name of the river, at the time of writing the Congo Free State, the location of the large and important Congo River, was a private colony of Belgium's King Leopold II. In the story, Marlow is employed to transport ivory downriver. However, his more pressing assignment is to return Kurtz, another ivory trader, to civilization, in a cover-up. Kurtz has a reputation throughout the region.
Joseph Conrad'ın bizzat kendisininde bulunup kaptanlık yaptığı Belçika Kongo'sunda geçen kısa romanı
Roman bir tekne seyahatinde Charlie Marlow adlı birinin arkadaşlarına Kongo'yu, orada bulunan Kurtz adlı etkileyici bir kişiliği ve Belçika'nın vahşetini anlatması üzerine kurulu.
Ben İletişim yayınlarından çıkan baskısını çok severek okudum. Kitabın son 20 sayfasındaki yazarın Kongo'da bulunduğu sırada kendi tuttuğu notlar hoş bir sürprizdi.benim için. İkinci sürpriz M.Vargas Llosa'nın Kelt Rüyası romanındaki karekter Roger Casement'in romanda geçmiş olması oldu. Bu rastlantıdan sonra, okurken Marlow adlı anlatıcının Conrad olabilirmi şüphemi gidermek için araştırdım ve gerçektende Marlow'un Conrad'ın ta kendisi olduğunu öğrendim.
.
Severek okuduğum romanların içine aldım bunu. Ben beğendim çok romanda anlatılan olayları içten içe hissettim. Bir an kendimi o yerlerde düşündüm:)))
Genel olarak kasvetli bir ortamın başarılı bir dil ile sunulduğunu söyleyebiliriz.Karakterlerin psikolojik tahlilleri ustalıkla yapılmış.Konu denizcilikle ilgili olmasına rağmen denizcilikle ilgili çok fazla terimin olmaması beni sevindirdi,anlayış kolaylığı dairesinde.Son olarak yazarın dile olan hakimiyetini müşahede için eserin İngilizce'sinin de okunmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
"Karanlığın Yüreği" ilk okuduğum kitabıdır Joseph Conrad'ın. Ve onunla tanıştığım bu kitapla hayranı oldum. Aslında kendisi de denizci olan Conrad'ın bu kitapta dile getirdiği sömürgeciliğin çift taraflı dehşet yüzü onun betimlemeleriyle can bulurken, her tasvirinde sanki onun yanında, gemisinde , kamarasında, onunla bir yerlerde hatta onun gören gözlerinin içindeymişim hissini verdi bana. Doğa tasvirlerinde, vahşi doğanın karanlık gücünü, derin sessizliğini, sanırım ondan daha iyi betimleyen biri yoktur. Onunla birlikte demir alıp, kasırgalı, dalgalı okyanuslara açılırsın. Katledilen hayvanların, köle haline getirilen yerlilerin yaşadıkları topraklara doğru yol alırken, seyahat boyunca görülen manzaraları muhakeme etmeye başlarsın. Bir yandan, tahripkar insana karşı yenilmez doğanın gücünü sezinlerken, diğer yandan yaşama karşı saçtığı dehşetle son nefesini veren birinin bir film şeridi gibi gözünün önünden geçen anılarını; hayatı ve insanı bu duruma getiren nedenleri sorgularsın. Yazdıklarıyla birlikte satır aralarında bıraktığı boşluklarla yazmadıklarını da okuyucuya hissettiren, güçlü ve gizli göndermeleri ustaca satırlara kazıyan Polonyalı büyük yazar.
Cihat Taşçıoğlu çevirisiyle okudum.
Naçizane fikirlerim: Çeviri sorunu hissetmedim, ama anlatım bana bol ve lezzetsiz laf yığını gibi geldi. Edebi bir tat alamadım, konu beni sarıp sarmalamadı. Anlatımlar ne acıyı, ne diğer duyguları, ne de korkuçluğu hissettirdi, tanımlamalar, betimlemeler bilindik sözcüklerle yapılmış ama bilinmeyen bir şeyi tarif eder gibiydiler, anlamları yoktu sanki.
Ayrıca yazar Marlow'a neden bir tekne gezintisi sırasında anlattırmış bilemedim. Tüm metin zaten neredeyse bir Marlow'un monoloğu şeklindeyken kitabın sonunda hikayenin teknede anlatılmış olmasının hiçbir önemi olmadığı, olayla ilgisi olmadığı anlaşılıyor.
Eşimin sözünü dinleyip de okumasaydım olurmuş.
160 sayfa
2011 tarihinde, Pergamino tarafından yayınlandı