1902de Moskovada doğan, on dört yaşında bir Felsefe Günlüğü tutmaya başlayan Kojève, Sovyet Devriminden sonra Rusyayı terk ederek Almanyada yaşamaya başladı. Var-Olmayan kavramını, Romaya yaptığı bir gezi sırasında gördüğü İtalyan Rönesansı resim ürünlerine 1920-21 yıllarında uygulamaya yöneldi. Sanat üzerinde düşünmesi, döneminin kültüründeki estetik devrimleri, dışavurumcu sinemayı, soyut resmi irdelemesine ve amcası Vladimir Kandinskiyle bu konularda diyaloglara girmesine yol açtı. Kojève, bilimlerin tarihini irdelemeye Koyré sayesinde yöneldi ve hem fizik hem de matematik bilimleri alanındaki derin bilgisine felsefi bir anlam ve boyut kazandırabildi. Ama Kojèvein düşünsel gelişiminde asıl önemli olan, Koyrénin ona, tarihin sonu kavramının, içinden çıkılmaz bir mantıksal sorun olduğunu açıklamasıydı.Konferanslarını ve derslerini, R. Aron, G. Bataille, A. Koyré, J. Lacan, E. Weil, G. Fessart, R. Queneau, R. Polin, L. Corbin, M. Merleau-Ponty, A. Adler, R. Kaufmann, J. Desanti gibi önemli bilgin, düşünür ve yazarlar izlemiş ve L.-Strauss, P. Kolossowski, A. Breton, J.-P. Sartre, S. de Beauvoir, F. Fukuyama da, onun tezlerinden esinlenmişti. Kojève alışılmadık bir felsefi tutum göstererek tümel ve türdeş devletin somutlaştırılmasına kendini adamak için felsefe dünyasından çekilmiş, kırk üç yaşından 1968deki ölümüne kadar Fransız Ekonomi Bakanlığının Dış Ekonomik İlişkiler Yönetiminde danışman olarak çalışmayı seçmiş ve Fransanın dış ekonomik politikasını perde arkasından yönetmiştir. Hegeldeki varoluşçu yanı ilk kez seslendiren, onun yönteminin diyalektik değil betimleyici olduğunu ısrarla belirten Alexandre Kojève, geleneksel felsefi yaklaşımların ötesinde bir değerlendirmeyle soluk kesiyor. Böylece, Hegeli yeniden yorumluyor, düşünceleriyle, kişiliğiyle yepyeni bir Hegel portresi çiziyor. Selahattin Hilavın, Kojèvein ünlü Hegeli Okumaya Giriş adlı kitabından seçerek yetkin ve titiz bir çalışma sonucunda Türkçeye kazandırdığı metinler, okura felsefe tarihinin en güç anlaşılan filozofu sayılabilecek Hegelin ruhuna yaklaşma olanağı sunuyor. TADIMLIKAma katıksız olarak doğal olan gerçek ve tikel antiteler söz konusu olduğunda (yani, hayvanlar, bitkiler ya da cansız şeyler söz konusu olduğunda), tümelleştirici olumsuzlama, ancak İnsanın düşüncesinde ya da düşüncesiyle (ya da Söyleminde ve Söylemiyle) gerçekleşir; yani, bu antitelerin dışında gerçekleşir. Bundan ötürü, doğal antitenin, kendisinde, sadece tikel olduğu söylenebilir; yani, doğal antite ancak onu düşünen ya da ondan söz eden İnsanla ve İnsan için tümel ve dolayısıyla bireyseldir. Dolayısıyla Bireysellik (ve bunun sonucu olarak da genellikle Diyalektik), Doğanın kendisinde değil, insanın doğa konusundaki biliminde ortaya çıkabilir ancak. Katıksız olarak doğal olan antite, sözcüğün gerçek anlamıyla bir Birey değildir; kendisinde de, kendisiyle de, kendisi için de bir Birey değildir. Buna karşıt olarak İnsan, kendisinde ve kendisiyle bireyseldir (ve dolayısıyla diyalektiktir) ve aynı zamanda kendiiçin de bireyseldir. Kendiiçin bireyseldir, çünkü kendini sadece şuradaki şu tikel olarak değil, ama aynı zamanda insan cinsinin bir temsilcisi olarak da bilip tanımaktadır (ve dolayısıyla böyle bir varlık olarak da etkinlik gösterebilir). Aynı zamanda kendinden bireyseldir, çünkü insan tümelliğinde kendisini kavramak ve (hem söz hem de eylemle) kendisini ortaya koymak için, verilmiş hayvansal tikelliğini olumsuzlayan yine kendisidir. Ve İnsan nihayet kendisinde de bireyseldir, yani gerçek olarak ya da empirik varoluşunda da bireyseldir; çünkü varlığının tikelliğinin tümelliği, kendisi ve başkaları tarafından sadece düşünülmüş değildir, ama aynı zamanda gerçek bir değer olarak bilinip-tanınmıştır ve onun tarafından gerçek ya da devletsel bir Tümel (ki bu Tümeli de İnsanın kendisi yaratmaktadır) tarafından gerçek olarak ya da etkin olarak bilinip-tanınmıştır ve onun tarafından gerçek olarak tümelleştirilmiştir, çünkü bu gerçek Tümel, onu, genel menfaate bağlı olarak bir etkin (ve dolayısıyla, varolmuş olan) Vatandaş haline getirmiştir.
1902de Moskovada doğan, on dört yaşında bir Felsefe Günlüğü tutmaya başlayan Kojève, Sovyet Devriminden sonra Rusyayı terk ederek Almanyada yaşamaya başladı. Var-Olmayan kavramını, Romaya yaptığı bir gezi sırasında gördüğü İtalyan Rönesansı resim ürünlerine 1920-21 yıllarında uygulamaya yöneldi. Sanat üzerinde düşünmesi, döneminin kültüründeki estetik devrimleri, dışavurumcu sinemayı, soyut resmi irdelemesine ve amcası Vladimir Kandinskiyle bu konularda diyaloglara girmesine yol açtı. Kojève, bilimlerin tarihini irdelemeye Koyré sayesinde yöneldi ve hem fizik hem de matematik bilimleri alanındaki derin bilgisine felsefi bir anlam ve boyut kazandırabildi. Ama Kojèvein düşünsel gelişiminde asıl önemli olan, Koyrénin ona, tarihin sonu kavramının, içinden çıkılmaz bir mantıksal sorun olduğunu açıklamasıydı.Konferanslarını ve derslerini, R. Aron, G. Bataille, A. Koyré, J. Lacan, E. Weil, G. Fessart, R. Queneau, R. Polin, L. Corbin, M. Merleau-Ponty, A. Adler, R. Kaufmann, J. Desanti gibi önemli bilgin, düşünür ve yazarlar izlemiş ve L.-Strauss, P. Kolossowski, A. Breton, J.-P. Sartre, S. de Beauvoir, F. Fukuyama da, onun tezlerinden esinlenmişti. Kojève alışılmadık bir felsefi tutum göstererek tümel ve türdeş devletin somutlaştırılmasına kendini adamak için felsefe dünyasından çekilmiş, kırk üç yaşından 1968deki ölümüne kadar Fransız Ekonomi Bakanlığının Dış Ekonomik İlişkiler Yönetiminde danışman olarak çalışmayı seçmiş ve Fransanın dış ekonomik politikasını perde arkasından yöne... tümünü göster