Yaşam ve Yazgı adlı dev epik romanıyla XX. yüzyılın, en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Vasili Grossman, son eseri olan Her Şey Geçip Giderde, hikâyeyi Yaşam ve Yazgının kaldığı yerden, Stalin sonrası dönemden başlatıyor. Şaşırtıcı bir dinginlikle, insanı tarihsel ve felsefi bir derinliğin içinde, gösterişten uzak bir şekilde ele alarak belki de en kalıcı romanını yazıyor. Bu üslup bir yandan Çehovun lirizminin, öbür yandan Tolstoyun dramatik dünya görüşünün izlerini taşıyor.
Her Şey Geçip Gider, Rusya tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan zorunlu çalışma kampları döneminin sonrasını anlatıyor. O kamplarda otuz yıl geçirdikten sonra Moskovaya dönen İvan Grigoryeviç, artık tamamen yabancısı olduğu bir toplumda yerini aramakta, geçmişiyle hesaplaşmaktadır. İvanın hikâyesi, vicdanı ile kariyeri arasında bir seçim yapmak zorunda kalan bilimadamı Nikolay, utanç içinde yaşamını sürdürmeye çalışan ihbarcı muhbirler ve son olarak da, sevgilisi Anna Sergevyanın yaşadığı derin acılarla kesişerek, bu eski mahkûmu tarihin en büyük trajedilerinden birinin simgesi haline getirecektir. Ancak, bu büyük trajediyi Dantenin Cehennemini aratmayacak bir berraklıkla aktaran Grossmanın asıl büyüklüğü, insana olan inancını asla kaybetmemesinde ve tüm acılara rağmen tarihin özgürlüğe doğru engellenemez ilerleyişini anlatabilmesindedir.
Yaşam ve Yazgı adlı dev epik romanıyla XX. yüzyılın, en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Vasili Grossman, son eseri olan Her Şey Geçip Giderde, hikâyeyi Yaşam ve Yazgının kaldığı yerden, Stalin sonrası dönemden başlatıyor. Şaşırtıcı bir dinginlikle, insanı tarihsel ve felsefi bir derinliğin içinde, gösterişten uzak bir şekilde ele alarak belki de en kalıcı romanını yazıyor. Bu üslup bir yandan Çehovun lirizminin, öbür yandan Tolstoyun dramatik dünya görüşünün izlerini taşıyor.
Her Şey Geçip Gider, Rusya tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan zorunlu çalışma kampları döneminin sonrasını anlatıyor. O kamplarda otuz yıl geçirdikten sonra Moskovaya dönen İvan Grigoryeviç, artık tamamen yabancısı olduğu bir toplumda yerini aramakta, geçmişiyle hesaplaşmaktadır. İvanın hikâyesi, vicdanı ile kariyeri arasında bir seçim yapmak zorunda kalan bilimadamı Nikolay, utanç içinde yaşamını sürdürmeye çalışan ihbarcı muhbirler ve son olarak da, sevgilisi Anna Sergevyanın yaşadığı derin acılarla kesişerek, bu eski mahkûmu tarihin en büyük trajedilerinden birinin simgesi haline getirecektir. Ancak, bu büyük trajediyi Dantenin Cehennemini aratmayacak bir berraklıkla aktaran Grossmanın asıl büyüklüğü, insana olan inancını asla kaybetmemesinde ve tüm acılara rağmen tarihin özgürlüğe doğru engellenemez ilerleyişini anlatabilmesindedir.
Karton Cilt, 256 sayfa
Şubat2013 tarihinde, CAN tarafından yayınlandı