Hikâyecinin Kaderi

Sait Faikin dergi ve gazetelerde yayımlanan öykü ve yazılarından oluşan Hikâyecinin Kaderinde yer alan, Sur Dışında İnsanoğlu, İnsanlığın Haline Doğru, Mösyü Edmond Rostandın Cyranosu ve Galata Köprüsünün Sabahı ve Akşamı başlıklı yazıları ölümünden sonra ilk kez kitaplaşıyor. Yazarın gazete ve dergi sayfalarında yayımlanmış yazıları ve röportaj-öyküleri Hikâyecinin Kaderi ile ilk kez eksiksiz olarak okuyucuya ulaşıyor. Türk edebiyatında balıkçının, denizinin, martıların sesi olan Sait Faikin gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarının ve hiçbir kitapta yayımlanmamış yazılarının da bu kitapta yer alması Hikâyecinin Kaderini daha da bir anlamlı kılıyor.TADIMLIKKraliçenin EvindeKim kendi kendine güzellik nedir? diye sorsa kafasından alacağı bir cevap vardır. Kimi, güzellik gençliktir der. Bu sözü söyleyenin bir zaman sonra karşısına öyle muhterem, öyle sevimli, öyle konuşkan, öyle zeki ve canayakın bir eski hanımefendi çıkar ki kafasından bu cevabı alan adama, yine kafası, güzellik ihtiyarlıkmış, der gibi olur. Güzellik; boy bos, kalça, omuz dersen yanılırsın, güzellik hem boy, hem bos, hem kaş, gözdür derseniz, yine yanılacaksınız.— Şu Fatma ne güzel kız! O ne boy bos, o ne kaş göz!Bir düşman hemen:— Ama soğuktur, dedi miydi, deminki kaş, göz, boy, bosa bir de sıcaklık eklemek lazım geldiğini anlarsınız. Boylu boslu, kaşlı gözlü, kanı sıcak bir dilbere, kaşsız gözsüz, boysuz bossuz, ama civelek mi civelek biri çıkar. Doğuştan öğrenilmiş bir iki cilve yapar. Bakarsınız ki boylu boslunun, kanı sıcağın büyüsü çözülüvermiştir. O zaman; güzel kim, gönül sevdi dersiniz.Yine yanılmışsınızdır. Bir nevi sarhoşluğun kurbanısınızdır. Ayılınca, cilveli çirkinin cilveleri dökülür, cinsi cazibesi, boyattığınız iskarpinlerin pırıltısı nasıl uçarsa uçup gitmiştir. Bu muydu benim hoşlandığım dilber? Aman yarabbi! dersiniz.Der oğlu dersiniz. Bununla beraber güzellik bir vehim değildir. Hakikat olarak da vardır. Gençlikten; boydan, bosdan; kaştan, gözden, halden, kanı sıcaklıktan bir şeyler alıp insanı sevgiye, hayata çağıran bir yaradılış mucizesidir.On yedi tanesinin on yedisi de aşağı yukarı güzel diye ayrılan kızdan bir tanesine otuz kişi:— Hanım sen güzelsin! dediği zaman, artık İnci Hanımın güzelliği hakkında bize laf düşmez. Ama tarif de edemez miyiz? O da güç. Bugün güzeli nasıl tarif edebiliriz. Eskiden klişeler vardı: Hokka gibi ağız, kalem gibi kaş, ceylan gibi göz, selvi gibi boy, inci gibi dişler, sedef tırnaklar, elma yanaklar, topuklarını döven saçlar... İnsan basardı klişeyi. Okuyan da:— Sahi güzelmiş! derdi.Bugün gözlerimizle sözlerimiz klişelerden kaçınırlar ama yine de onların tesiri altındadırlar. Gözlerin rengi (onu sonra söyleyeceğim), şeffaf bir ten, saçlarının biçiminden uzunca gözüken yuvarlak, pembe bir yüz; gür, sarıya çalan kumral saçlar; temiz, berrak bir alın ve boyun; ince, zarif bir göğüs, uzun, nurdan bacaklar; içinden bir yaz günü Boğaziçi akarmış gibi damarlı, ince, çalak, yaramaz eller. Güldüğü zaman da güzel ya, hırçınlaştığı zaman. İnci Hanım pek güzel olacak sanırım. Nasıl kızdırmalı bilmem ki... Üst üste suallerle, aklıma ne gelirse soracağım.Doğramacı Şakir Sokağı, Tarlabaşındadır. Sessiz, külüstür bir sokak. Akşamki yağan, bugün de yağmakta devam eden yağmur Doğramacı Şakir Sokağının arnavutkaldırımlarını çamur içinde bırakmış. İnci Hanımın oturduğu ev, evden bozma bir apartman. Keşke beni apartman yapmasalardı. Apartmanlık benim neyime?!. Apartman dediğin şey Talimhanede olur. Ben bir aileyi ancak barındıracak bir evken, ne yapalım, dört katlı bir apartman olduk. Ev sahibinin sayesinde! diyen evlerden biri.İnci Hanımın odasında insan yerlerde inciler, pembeye kaçan renkte inciler arıyor. İnci minci yok tabii. Küçük kız kardeşlerinin bebekleri, maymunu, arabası, bir piyano, bir konsol, bir gardırop, bir ayna, iki iklim, bir de yarım adamlık bir balkon. Balkonda fesleğen saksıları, aynanın ve piyanonun üstünde resimler.

Sait Faikin dergi ve gazetelerde yayımlanan öykü ve yazılarından oluşan Hikâyecinin Kaderinde yer alan, Sur Dışında İnsanoğlu, İnsanlığın Haline Doğru, Mösyü Edmond Rostandın Cyranosu ve Galata Köprüsünün Sabahı ve Akşamı başlıklı yazıları ölümünden sonra ilk kez kitaplaşıyor. Yazarın gazete ve dergi sayfalarında yayımlanmış yazıları ve röportaj-öyküleri Hikâyecinin Kaderi ile ilk kez eksiksiz olarak okuyucuya ulaşıyor. Türk edebiyatında balıkçının, denizinin, martıların sesi olan Sait Faikin gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarının ve hiçbir kitapta yayımlanmamış yazılarının da bu kitapta yer alması Hikâyecinin Kaderini daha da bir anlamlı kılıyor.TADIMLIKKraliçenin EvindeKim kendi kendine güzellik nedir? diye sorsa kafasından alacağı bir cevap vardır. Kimi, güzellik gençliktir der. Bu sözü söyleyenin bir zaman sonra karşısına öyle muhterem, öyle sevimli, öyle konuşkan, öyle zeki ve canayakın bir eski hanımefendi çıkar ki kafasından bu cevabı alan adama, yine kafası, güzellik ihtiyarlıkmış, der gibi olur. Güzellik; boy bos, kalça, omuz dersen yanılırsın, güzellik hem boy, hem bos, hem kaş, gözdür derseniz, yine yanılacaksınız.— Şu Fatma ne güzel kız! O ne boy bos, o ne kaş göz!Bir düşman hemen:— Ama soğuktur, dedi miydi, deminki kaş, göz, boy, bosa bir de sıcaklık eklemek lazım geldiğini anlarsınız. Boylu boslu, kaşlı gözlü, kanı sıcak bir dilbere, kaşsız gözsüz, boysuz bossuz, ama civelek mi civelek biri çıkar. Doğuştan öğrenilmiş bir iki cilve yapar. Bakarsınız ki boyl... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

426 sayfa


ISBN
9750809807

Etiketler: öykü

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

enuzakada outdoorminer Misafir Çocuk direnmaral Burak Uzun
5 kişi

Okumak İsteyenler

indocilis jazzdevil Pamuuk Nihan esra*
5 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski