Avusturyalı nörolog ve psikanalist Sigmund Freud (1856-1939), Viyana Üniversitesinde tıp öğreniminin ardından ruhsal kökenli hastalıklar, özellikle isteri üzerinde araştırmalara yöneldi. Bir süre Viyanalı tıp doktoru Josef Breuer ile çalıştı. 1900lerde psikanalitik kuramını geliştirdi ve nevrozların tedavisi ile uğraştı. 1902de profesör oldu. 1908de, sonraki yıllarda birçok ünlü psikanalist yetiştirecek olan Viyana Psikanaliz Enstitüsünü kurdu. Çözümlemelerinde cinselliğe önemli bir yer ayıran Freud, çağımızın kültürel ve toplumsal sorunlarının çözümüne bakış açısıyla önemli katkılarda bulundu.... Nasıl oluyor da bir tek adam böylesine olağanüstü bir işi başarabiliyor, değişik bireyleri bir araya getirip bir ulus yaratabiliyor ve kesin karakter özellikleriyle donatabiliyor onu, yazgısını binyıllar boyu bir süre için belirleyebiliyor? Böyle bir varsayımı benimsemek, yaratıcı mitlerin ve kahraman kültlerinin doğmasını sağlayan düşünü biçimine yeniden bir uzanış, tarih yazarlığının tek tek kişilere özgü işlevi ve yaşam serüvenlerini öykülemekten öteye geçmediği çağlara dönüş değil midir?
Avusturyalı nörolog ve psikanalist Sigmund Freud (1856-1939), Viyana Üniversitesinde tıp öğreniminin ardından ruhsal kökenli hastalıklar, özellikle isteri üzerinde araştırmalara yöneldi. Bir süre Viyanalı tıp doktoru Josef Breuer ile çalıştı. 1900lerde psikanalitik kuramını geliştirdi ve nevrozların tedavisi ile uğraştı. 1902de profesör oldu. 1908de, sonraki yıllarda birçok ünlü psikanalist yetiştirecek olan Viyana Psikanaliz Enstitüsünü kurdu. Çözümlemelerinde cinselliğe önemli bir yer ayıran Freud, çağımızın kültürel ve toplumsal sorunlarının çözümüne bakış açısıyla önemli katkılarda bulundu.... Nasıl oluyor da bir tek adam böylesine olağanüstü bir işi başarabiliyor, değişik bireyleri bir araya getirip bir ulus yaratabiliyor ve kesin karakter özellikleriyle donatabiliyor onu, yazgısını binyıllar boyu bir süre için belirleyebiliyor? Böyle bir varsayımı benimsemek, yaratıcı mitlerin ve kahraman kültlerinin doğmasını sağlayan düşünü biçimine yeniden bir uzanış, tarih yazarlığının tek tek kişilere özgü işlevi ve yaşam serüvenlerini öykülemekten öteye geçmediği çağlara dönüş değil midir?
184 sayfa