Gelişmiş düzeydeki canlılarla iletişim kurabilmek için, efsanevi Kral Süleyman gibi, ne cinlerin ne de sihirli yüzüklerin yardımına ihtiyacımız var. Konrad Lorenz bu kitabında, diğer canlılarla iletişimin yolunun, tek yanlı müthiş bir sabırdan ve bilgiden geçtiğini gösteriyor; bir koşulla elbette: insan-merkezci saplantılarımızı ve kibrimizi bir yana bırakarak... Bu engeli aştığımızda, sosyal geçmişimizden kat kat uzun bir ortak evrimsel geçmişi paylaştığımız akrabalarımızla heyecan verici ilişkiler kurabiliyoruz...Ünlü davranışbilimci Konrad Lorenzin çalışmalarına layık görülmüş Nobel ödülüne vesile olan bu kitap, karşımıza bir eğlenceler parkı çıkarmakla kalmıyor, bilimsel yönü son derece sağlam bir davranışbilim metni de sunuyor.
Gelişmiş düzeydeki canlılarla iletişim kurabilmek için, efsanevi Kral Süleyman gibi, ne cinlerin ne de sihirli yüzüklerin yardımına ihtiyacımız var. Konrad Lorenz bu kitabında, diğer canlılarla iletişimin yolunun, tek yanlı müthiş bir sabırdan ve bilgiden geçtiğini gösteriyor; bir koşulla elbette: insan-merkezci saplantılarımızı ve kibrimizi bir yana bırakarak... Bu engeli aştığımızda, sosyal geçmişimizden kat kat uzun bir ortak evrimsel geçmişi paylaştığımız akrabalarımızla heyecan verici ilişkiler kurabiliyoruz...Ünlü davranışbilimci Konrad Lorenzin çalışmalarına layık görülmüş Nobel ödülüne vesile olan bu kitap, karşımıza bir eğlenceler parkı çıkarmakla kalmıyor, bilimsel yönü son derece sağlam bir davranışbilim metni de sunuyor.
Ünlü davranış bilimci metnini hayvanlarla yaşamanın zorluklarından bahsederek açıyor ki evi bir nevi Nuh'un gemisi olarak bilinen yazar, özellikle kısıtlı bir alanda yaşamak zorunda kalan yırtıcılardan bahsediyor. Akyaryum kurulumu ve kendini idame eden küçük bir ekosistemin açılımını yapan yazar, daha sonra kur davranışlarındaki sapmalara örnek veriyor: kaplumbağaya vurulan bir tavuskuşu. evcil kargası olan Çok'tan da bahseden yazar, kuşların cinsel çekimde çaprazlama yapmadığını hemcins ilişkilerinin son derece olağan olduğunu belirtirken çoğu kuş türünün insan bedeninin anatomik yapısını bir dereceye kadar anladığını onu beslemek isteyen evcil kargası Çok'u örnek göstererek savunuyor.
Kuş türlerinde tehdidi, belli bir sosyal öğrenme düzeninde ebeveynlerin rol aldığını ( saf içgüdüye dayanmadığını ), Hiyerarşi basamaklarını ( pecking order ) detaylıca açıklayan yazar, alt ve üst statü grupları arasında yaşanan çatışmalar göstermelik olduğunu en ciddi çatışmaların aynı kıdemdeki canlılar arasında gerçekleştiğini ve bu durumun gelişmiş memeliler ( yani insanlar ve insansı maymunsular ) de de farklı olmadığını ifade ediyor. Sosyal kıdem basamaklarının bir kez belirlendikten sonra muhafazarkarca savunulduğunu, her zaman insana özgü sandığımız şeylerin neredeyse tamamının insan- öncesi kökenli ve ortak yanlarımıza vurgu yapan şeyler olduğunu belirtirken; hayvanların aşk ve evliliklerinde kaba tensel bir yön olduğuna karşı vurgulanması gereken şeyin nişan durumunun çoğu zaman çiftleşmeden önce geldiğinin üzerinde duruyor. Kargalardaki şefkatin aynı insanlarda olduğu gibi bir çocuksulaşma eğilimiyle paralellik gösterdiğini, haksız saldırılara karşı yardım çağrılarının cevap bulduğunu tüm sürünün tehdide karşı birleştiğini ve tehdit sürü lideri, despot veya matriyark olsa dahi saldırmaktan geri durmadığını ifade ediyor.
Kuş türlerinin birbirlerini tanıdıklarını ( birey bazında ) ve liderlerinde tebaasını tanıdığını vurgulayan Lorenz, Eski hükümdarın yerine gelen lider, eski liderin onayıyla kabul edilirse sürünün onu sınamadan kabul ettiğini belirtiyor. " Akıllı at Hans " vakasına atıfta bulunan yazar, papağanların "konuşmalarının" amaçtan yoksun olduğunu, oyunsu bir konuşma olduğunu ve diğer kuş türlerinin şarkılarına karşılık geldiğini söyleyen yazar, belli anlamsa bağıntıların kurulabildiğine dair ilginç ve şaşırtıcı anekdotlar paylaşmış. " İmprinting" kurmaının doğuşunu okurlarıyla paylaşan yazarın "yavru kaz Martina" 'sı onun nasıl " Baba kaz " lakabını aldığını gösteren bir anekdot olarak okurlarını gülümsetiyor. hayvan bakımı ve sorumluluklara geniş bir bölüm ayıran lorenz, köpeklerle kurulan bir dostluğu bitirmenin veya onu birilerine vermenin cinayetle eş anlamlı olduğu konusunda okurlarını uyarıyor. Tüm hayvanların alışkanlıklarına bağlı olduğunu ve alıştıkları yaşamı hiçbir şekilde değiştirmeye yanaşmadıklarını belirten yazar, göç tedirginliği yaşayan canlıların uçup gitmesinler diye sakat bırakıldığını üzülerek anlatıp hayvanat bahçelerinin iç yüzünü aktarıyor.
Papağan ve kuzgungillerin boyutları çok küçük kafeslerde alıkonulmaları yüzünden insanların da bağ kurabileceği bir his yaşadıklarını, can sıkıntısından muzdarip olduklarını belirtip insansı maymungillerin sosyal ortamından alınıp tek başına kafese kapatıldığı durumlarda hayvanın can sıkıntısından öldüğünü vurguluyor. insanların çoğunun yırtıcı ve otçul hayvanları insanmerkezci bir ahlak sistemiyle yargıladığını yeren yazar, kumru ve güvercinin arasında geçen bir dövüşü okuruna aktarırken okurun kanını donduracak şekilde tasvir ediyor ve ekliyor "Barış güvercinleri de katil olabilir." İki kurdun detaylı dövüş analizine giren yazar, sosyal ketlenme mekanizmasını ( tıpkı İşte İnsan'da olduğu gibi )açıklıyor. çoğu teslimiyet ifadesinin sadece aynı türe mensup canlılarda işe yarayacağını ve "boyun eğme" davranışının insan kültüründeki karşılıklarına dair çıkarımlarda bulunan yazar çok ilginç noktalara değiniyor. Belli türlerin kendi filogenetik tarihleri içinde rakibini öldürecek bir silah geliştirmişse bununla beraber bir sosyal bariyer de oluşturduğunu vurgulayan yazar, silahları kendi bedenindeki bir uzuv olmayan ve bu nedenle de türün üyelerinin üzerinde silah kullanımına dair bariyerleri olmayan tek canlının adını veriyor : İNSAN. Köpeklerin sadakat kavramını geniş yer ayıran yazar, keyifli anekdotlara dolu ve okurunu düşünmeye sevk eden makalesini hayvanlara gülmemizin onlarda benzer kalıplar yakalamamızdan ileri geldiğini belirterek kapatmış.
Karton Cilt, 275 sayfa
Ekim2010 tarihinde, Cumhuriyet Kitapları tarafından yayınlandı