Ilgana, çağdaş bir Dede Korkut öyküsü.
Kendi öyküsünü başkasından, başkasının öyküsünü kendinden bilmeyenlerin destanı....
Bu masalda kahraman şövalyeler, sihirli değnekli büyücüler, ışıltılar saçan periler yok. Güzel prensesler, beyaz atlı prensler, soylu krallar, neşeli şarkılar yükselen şatolar da yok.
Bu destanda, kuşaklardır yurt tuttuğu topraklarda sürgün olmuş konargöçer boyların hayatta kalma mücadelesi var.
Ilgana, atalarıyla bağları kopuk, yılgın bir toplumun kendini de, üzerinde yaşadığı toprağı da yeniden tanımlayışını anlatan, çağdaş bir Dede Korkut öyküsü.
Bu Toprakta yarın yoktur. Ara sıra dün tekrar eder o kadar...
Ilgana, tütüyordu.Toprağın ve insanların yaşam gücü, büyücü rahiplerin yönettiği kentlere çekiliyor, geride uğursuz bir sis bırakıyordu. Bu duruma son vermek isteyen Sürekler, yüz yılı aşkın süredir kentlere karşı savaş veriyor ama kaybediyorlardı. Kamların tüm çabalarına karşın, uzun yıllardır atalarından destek göremeyen konargçöerler, her çatışmayla birlikte umutlarını da kaybediyor, geleneklerinden vazgeçmek ve aşağılanmak pahasına kentlere sığınıyorlardı. İki taraf son bir savaşa doğru sürüklenirken, düşlerinin peşinden giden genç bir kam çırağının yüz yıldır süregelen bu zulme son verebileceğini henüz kimse bilmiyordu. Kendisi bile...
Çağdaş Türk mitolojisinin başlangıcını oluşturacak olan Ilgana'da; yarının olmadığı, sadece ara sıra dünün tekrarlandığı topraklarda, doğru ile yanlışın, doğa ile kentin, doğu ile batının çatışmaları arasında kam adayı Sungur'un ve ona destek olan yoldaşlarının kahramanlıklarına tanık olacaksınız. Kurtarıcı şövalyelere, sihirli değnekli büyücülere, at üstünde yaşayan konargöçer vahşilere dair tüm ezberlerinizi değiştiricek, pek alışık olmasanız da çok tanıdık olduğunuz kavramlarla bezeli bu destanı bir solukta okuyacaksınız.
Ilgana, çağdaş bir Dede Korkut öyküsü.
Kendi öyküsünü başkasından, başkasının öyküsünü kendinden bilmeyenlerin destanı....
Bu masalda kahraman şövalyeler, sihirli değnekli büyücüler, ışıltılar saçan periler yok. Güzel prensesler, beyaz atlı prensler, soylu krallar, neşeli şarkılar yükselen şatolar da yok.
Bu destanda, kuşaklardır yurt tuttuğu topraklarda sürgün olmuş konargöçer boyların hayatta kalma mücadelesi var.
Ilgana, atalarıyla bağları kopuk, yılgın bir toplumun kendini de, üzerinde yaşadığı toprağı da yeniden tanımlayışını anlatan, çağdaş bir Dede Korkut öyküsü.
Bu Toprakta yarın yoktur. Ara sıra dün tekrar eder o kadar...
Ilgana, tütüyordu.Toprağın ve insanların yaşam gücü, büyücü rahiplerin yönettiği kentlere çekiliyor, geride uğursuz bir sis bırakıyordu. Bu duruma son vermek isteyen Sürekler, yüz yılı aşkın süredir kentlere karşı savaş veriyor ama kaybediyorlardı. Kamların tüm çabalarına karşın, uzun yıllardır atalarından destek göremeyen konargçöerler, her çatışmayla birlikte umutlarını da kaybediyor, geleneklerinden vazgeçmek ve aşağılanmak pahasına kentlere sığınıyorlardı. İki taraf son bir savaşa doğru sürüklenirken, düşlerinin peşinden giden genç bir kam çırağının yüz yıldır süregelen bu zulme son verebileceğini henüz kimse bilmiyordu. Kendisi bile...
Çağdaş Türk mitolojisinin başlangıcını oluşturacak olan Ilgana'da; yarının olmadığı, sadece ara sıra dünün tekrarlandığı topraklarda, doğru ile yanlışın, doğa ile kentin, doğu ile... tümünü göster
Bayıldım! Gerçek bir Türk tarihi-fantastik eseri okumak istiyorsanız, hele İslamiyet öncesi Türk dönemine ilginiz varsa mutlaka okumalısınız.
Hayal gücü ve Türkçe fantastik adına yapılmak istenen işe gerçekten saygım var, fakat fantastik bir kitapta yeşilçam diyalogları görmek beni açık bir şekilde rahatsız etti. Bazı insanlar okuyup çok sevebilir, fakat baştan ısınamazsanız(benim gibi) sonunu zor getireceğiniz bir eser.
374 sayfa
Aralık2010 tarihinde, Resif tarafından yayınlandı