Ebûl-Hasen el-Eşarînin bu eseri, İslam mezhepleriyle ilgili ilk klasik kaynaklardan biridir. Daha önce herhangi bir batı diline çevrilmeyen İlk Dönem İslam Mezhepleri bin yılı aşkın bir süre sonra ilk kez Türkçede. 873 yılında Basrada doğduğu kabul edilen yazar, önceleri Sünnî âlimlerden ders almış, ancak daha sonra annesinin Mutezile bilginlerinden Ebû Ali el-Cubbâî ile evlenmesinden sonra, ondan kelâm dersleri almıştır. Kırk yaşına kadar Mutezile mezhebinin görüşlerini savunmuş, ancak 912 yılında Mutezileden ayrılıp ehl-i Sünnete intisap ettiğini açıklamıştır. Bu aşamadan sonra Ahmed b. Hanbelin yöntemini benimseyen, ama aradığını burada da bulamayan el-Eşarî, inanç ilkelerini akılla desteklemekle birlikte nassı ön plana çıkaran üçüncü bir yöntemi benimsemiştir. Böylece daha sonra Sünnî kelam denilecek olan bir düşünce tarzının Mâtürîdî paralelinde gelişmesine neden olmuştur. Gerek mezhepler tarihi gerekse İslam felsefesi hakkında bir başvuru kitabı olan İlk Dönem İslam Mezheplerinde Eşarî, şahsi kanaatini belirtmeden İslam mezheplerine dair son derece ilginç bilgiler aktarmaktadır:Onun [Muğîre b. Saîd] iddiasına göre, şanı yüce olan Allah tekti, Onunla birlikte hiçbir şey yoktu; varlıkları yaratmak istediğinde en büyük ismiyle konuştu, uçtu ve başının üzerine bir taç kondu. O, Rabbinin yüce adını tesbih et ayetinin buna işaret ettiğini söyledi. İddiasına göre, sonra parmağıyla avucunun içine kulların isyan ve taat amellerini yazdı. Bunun üzerine isyanlara kızdı ve terledi; onun terinden biri karanlık ve acı, diğeri tatlı ve berrak iki deniz meydana geldi. Sonra denize baktı ve gölgesini gördü. Onu almaya yeltendi, ama gölge uçtu. Bunun üzerine gölgesinin gözlerini çıkardı ve ondan bir güneş yarattı ve bu gölgeyi helak etti. Benimle birlikte başka bir ilahın bulunması doğru değildir dedi.
Ebûl-Hasen el-Eşarînin bu eseri, İslam mezhepleriyle ilgili ilk klasik kaynaklardan biridir. Daha önce herhangi bir batı diline çevrilmeyen İlk Dönem İslam Mezhepleri bin yılı aşkın bir süre sonra ilk kez Türkçede. 873 yılında Basrada doğduğu kabul edilen yazar, önceleri Sünnî âlimlerden ders almış, ancak daha sonra annesinin Mutezile bilginlerinden Ebû Ali el-Cubbâî ile evlenmesinden sonra, ondan kelâm dersleri almıştır. Kırk yaşına kadar Mutezile mezhebinin görüşlerini savunmuş, ancak 912 yılında Mutezileden ayrılıp ehl-i Sünnete intisap ettiğini açıklamıştır. Bu aşamadan sonra Ahmed b. Hanbelin yöntemini benimseyen, ama aradığını burada da bulamayan el-Eşarî, inanç ilkelerini akılla desteklemekle birlikte nassı ön plana çıkaran üçüncü bir yöntemi benimsemiştir. Böylece daha sonra Sünnî kelam denilecek olan bir düşünce tarzının Mâtürîdî paralelinde gelişmesine neden olmuştur. Gerek mezhepler tarihi gerekse İslam felsefesi hakkında bir başvuru kitabı olan İlk Dönem İslam Mezheplerinde Eşarî, şahsi kanaatini belirtmeden İslam mezheplerine dair son derece ilginç bilgiler aktarmaktadır:Onun [Muğîre b. Saîd] iddiasına göre, şanı yüce olan Allah tekti, Onunla birlikte hiçbir şey yoktu; varlıkları yaratmak istediğinde en büyük ismiyle konuştu, uçtu ve başının üzerine bir taç kondu. O, Rabbinin yüce adını tesbih et ayetinin buna işaret ettiğini söyledi. İddiasına göre, sonra parmağıyla avucunun içine kulların isyan ve taat amellerini yazdı. Bunun üzerine isyanlara kızdı ve terledi;... tümünü göster