Yüksek irtifa dağcılığı kesinlikle yeryüzündeki en maceralı spordur. 7000 ve 8000 metrelik dağlara tırmanmak zordur çünkü bu yükseklikte yapılan dağcılık, spor olmaktan çıkıp büyük bir mücadeleye, gerçek bir maceraya dönüşür. Macera derken burada kastedilen ‘ucuz maceracılık’ değil, içinde bilinmeyenler olan bir mücadeledir. 1950 yılında ilk çıkılan 8000 metrelik dağ olan Annapurna’da, Fransız ekibinin lideri olan ve çıkışın nihayetinde tüm el ve ayaklarını donuk nedeniyle yitiren Maurice Herzog’un tanımlamasıyla:
‘Himalaya dağcılığı tehlike olmadan varolamaz; risk olmadan macera da olmaz. İnanıyorum ki, bu da ona gerçek değerini veren şeydir.’
Denizden neredeyse dokuz kilometre yüksekte atmosferin inceldiği, incelmiş havadaki oksijen ve basıncın yaşama elverecek seviyelerin çok altına düştüğü, korkunç soğuk, fırtına ve devasa çığların hakim olduğu yüksek dağlarda dağcılar nasıl yaşarlar, nelerle mücadele ederler? ‘Ölüm Bölgesi’ olarak tanımlanan 8000 metre üzerindeki aşırı uç çevre koşullarının yanısıra, insanın kendi azmiyle de savaştığı yüksek dağların acımasız dünyası nasıldır? Dağcı Tunç Fındık’ın 15 yıllık zaman diliminde Asya’nın Himalaya, Karakurum, Pamir ve Tien Shan dağlarındaki 7000 ve 8000 metreyi geçen zirvelerde yaptığı tırmanışlara, onun zihninden ve objektifinden şahit olacaksınız. Hikayesi anlatılan 14 farklı dağ çıkışı, sadece fiziki değil zihni bir yolculuğa da şahitlik ediyor: her türlü imkansızlık ve engele karşın, yılmadan yaşanan yalın bir dağ aşkıyla! Yazarın tırmanış güncelerindeki orijinal anlatımı ve kendi çektiği aksiyon fotoğrafları ile destekli olan kitap, Kırgızistan’ın Tien-Shan Dağlarındaki 7010 metrelik Khan Tengri Dağı ile başlayıp, en zorlu Himalaya zirvelerden 8586 metrelik Kanchenjunga ile sonlanıyor.
Yüksek irtifa dağcılığı kesinlikle yeryüzündeki en maceralı spordur. 7000 ve 8000 metrelik dağlara tırmanmak zordur çünkü bu yükseklikte yapılan dağcılık, spor olmaktan çıkıp büyük bir mücadeleye, gerçek bir maceraya dönüşür. Macera derken burada kastedilen ‘ucuz maceracılık’ değil, içinde bilinmeyenler olan bir mücadeledir. 1950 yılında ilk çıkılan 8000 metrelik dağ olan Annapurna’da, Fransız ekibinin lideri olan ve çıkışın nihayetinde tüm el ve ayaklarını donuk nedeniyle yitiren Maurice Herzog’un tanımlamasıyla:
‘Himalaya dağcılığı tehlike olmadan varolamaz; risk olmadan macera da olmaz. İnanıyorum ki, bu da ona gerçek değerini veren şeydir.’
Denizden neredeyse dokuz kilometre yüksekte atmosferin inceldiği, incelmiş havadaki oksijen ve basıncın yaşama elverecek seviyelerin çok altına düştüğü, korkunç soğuk, fırtına ve devasa çığların hakim olduğu yüksek dağlarda dağcılar nasıl yaşarlar, nelerle mücadele ederler? ‘Ölüm Bölgesi’ olarak tanımlanan 8000 metre üzerindeki aşırı uç çevre koşullarının yanısıra, insanın kendi azmiyle de savaştığı yüksek dağların acımasız dünyası nasıldır? Dağcı Tunç Fındık’ın 15 yıllık zaman diliminde Asya’nın Himalaya, Karakurum, Pamir ve Tien Shan dağlarındaki 7000 ve 8000 metreyi geçen zirvelerde yaptığı tırmanışlara, onun zihninden ve objektifinden şahit olacaksınız. Hikayesi anlatılan 14 farklı dağ çıkışı, sadece fiziki değil zihni bir yolculuğa da şahitlik ediyor: her türlü imkansızlık ve engele karşın, yılmadan y... tümünü göster
232 sayfa