Cesur ve baştan çıkarıcı toprak sahibi, tutkulu eşini New York Times çoksatan yazarı Lynsay Sands’in kaleminden çıkan göz kamaştırıcı bir İskoç aşk romanında buluyor…
Kılıç kuşanmak, küfretmek ve ata bacaklarını iki yana açarak binmek Saidh Buchanan için son derece doğaldı. Yapmacık bir tavırla gülümsemek ve dilini tutmak… kesinlikle değildi. Gürültücü yedi abiyle büyüyen Saidh’in bağlanacağı bir koca bulmakla hiç alakası yoktu… ta ki gölde çıplak yıkanan yeni Lord MacDonnell ile karşılaşana kadar. Her ne kadar Saidh tam bir hanımefendi olmaktan fazlasıyla uzak olsa da, güçlü İskoç, onu her noktasına kadar bir kadın gibi hissettiriyordu.
Kızın melek gibi görüntüsü, savaşçı tavrı vardı ve adamın öpücüklerine tutkuyla karşılık veriyordu. Greer’in bu beklenmedik misafire ilgi göstermesi pek de şaşılacak bir durum değildi. Pervasız bir tutku her ikisini de ele geçirdiğinde, Greer ipleri eline alıp onunla evlenmeye karar vermişti. Fakat Saidh gizli bir düşmanın hedefindeydi ve Greer her şeyden çok istediği kadını korumak için hayatının en önemli savaşıyla karşı karşıya kalmak üzereydi…
“Tarihi aşk romanı hayranları, bu iyi yazılmış, ateşli romana ve güçlü karakterlerine bayılacaklar.” -RT Reviews (Top Pick)
Cesur ve baştan çıkarıcı toprak sahibi, tutkulu eşini New York Times çoksatan yazarı Lynsay Sands’in kaleminden çıkan göz kamaştırıcı bir İskoç aşk romanında buluyor…
Kılıç kuşanmak, küfretmek ve ata bacaklarını iki yana açarak binmek Saidh Buchanan için son derece doğaldı. Yapmacık bir tavırla gülümsemek ve dilini tutmak… kesinlikle değildi. Gürültücü yedi abiyle büyüyen Saidh’in bağlanacağı bir koca bulmakla hiç alakası yoktu… ta ki gölde çıplak yıkanan yeni Lord MacDonnell ile karşılaşana kadar. Her ne kadar Saidh tam bir hanımefendi olmaktan fazlasıyla uzak olsa da, güçlü İskoç, onu her noktasına kadar bir kadın gibi hissettiriyordu.
Kızın melek gibi görüntüsü, savaşçı tavrı vardı ve adamın öpücüklerine tutkuyla karşılık veriyordu. Greer’in bu beklenmedik misafire ilgi göstermesi pek de şaşılacak bir durum değildi. Pervasız bir tutku her ikisini de ele geçirdiğinde, Greer ipleri eline alıp onunla evlenmeye karar vermişti. Fakat Saidh gizli bir düşmanın hedefindeydi ve Greer her şeyden çok istediği kadını korumak için hayatının en önemli savaşıyla karşı karşıya kalmak üzereydi…
“Tarihi aşk romanı hayranları, bu iyi yazılmış, ateşli romana ve güçlü karakterlerine bayılacaklar.” -RT Reviews (Top Pick)
İyi ki de bu kitabı pdf olarak okumuşum. Hayatımda okuduğum en saçma historicallerden biri olabilir.
Yazar konuyu çok dağınık ve olayları aşırı uzatarak anlatmış. Karakterler sürekli konuştukları konuyla alakasız şeyler söylüyorlar. "Zamanında falancı şunu yapmış." gibi konuşmalar çok ağırlıkta. Saidh'in iyileşmesi bir türlü geçmek bilmedi kitap boyunca.
304 sayfalık bir kitap için çok fazla karakter vardı. Böyle olunca karakterlerin hiçbirinde derinlik olmamış. Örneğin Saidh'in kuzeni 4 koca eskitmiş ama ilki ve sonuncusu hariç diğerlerinin nedeni çok boş bırakılmış. Çiftimiz de ayrı facia. Daha birbirinin ilk gördüğü anda yiyişmeye başladılar ve aşık oldular.
Çeviri de çok ama çok kötüydü. Tamamen günlük konuşma dilinde çevrilmiş. Herhalde Yabancı Yayınları bu türü kendi çevirdikleriyle bir tutmuş. Zaten senin bu türle ne işin var hala anlamadım. Yazarın başka ülkeden olduğu belirtilmese yeminle Wattpad'den çıkma Türk bir yazar yazmış derdim.
http://belleninkutuphanesi.blogspot.com.tr/2017/04/iskoc-gelini-yorum.html
http://dilarabook.blogspot.com.tr/2017/10/iskoc-gelini-highlanders-3-lynsay-sands.html
Yorumu yazarken anladım ki ben bu kitabı sevmemişim.
Öncelikle tarihi kurgu olarak romanın geçtiği yıl belirtilmemiş. Ben yazarların bunu belirtmesini tercih ediyorum. İkinci olarak kitapta verilen tarihi kurgu detayları olmasa günümüzde geçen bir kitap okuyor olduğumu bile sanabilirdim. Çeviriden mi yazardan mı bilmiyorum ama konuşmalar ve düşünceler çok fazla günümüze ait tabirler taşıyordu.
Ana karakterimiz Saidh dördüncü kocasınında ölmesi üzerine yas tutan kuzeni Fenella'nın yanına MacDonnell topraklarına gider. Orada, MacDonnel hanesinin yeni beyi Greer ile tanışır, birbirlerinden oldukça fazla ve hızlı bir şekilde etkilenirler.
Evet bence olayların gelişimi çok çok fazla hızlıydı. Karakterlerimizin birbirlerinden etkilenmesini geçtim aynı hızla beraber olmaları bile. Olaylar birbiri ardına ve çok yüzeysel bir biçimde gelişti. Ayrıca kitapta çok fazla karakter vardı. Özellikle Saidh'in sahip olduğu yedi ağabeyin olaylara dahil olmasıyla bende kim kimdi sorunsalı başladı. Genelde böyle olmam. Ağabeylerden Auley ve Rory haricindekiler kitapta gereksiz figüran gibi durmuşlar. Yazar hepsini bir arada yürütmeyi başaramamış bence. Özellikle ana erkek karakterimiz Greer'i. Saidh'e çok ısınamadım ama yine de onun ailesiyle bağı, aşağı yukarı neler düşünebileceği ve yapabileceği hakkında bir fikrimiz oluyordu okurken. Nasıl biri olduğu yeterince işlenmişti.
Aralarında söz edilen bir aşk var ama ben aralarında cinsel elektrik haricinde çok da bir şey göremedim. Tabi bu kitapta her şey çok kötü demek değil özellikle Saidh ve Greer ile Saidh'in ağabeyleri ile olan birkaç diyalogları çok eğlenceliydi. Kitapta akıcıydı tabi bence yer alan hataları saymazsak eğer.
Bir de bu serinin üçüncü kitabıymış neden üçüncüden basmaya başlamışlar anlamadım. Bu kitapta en çok sevdiğim şey ise Saidh'in ağabeyi Auley'di. Onun hikayesini okumak için sabırsızlanıyorum.
Seri olarak ele alınırsa okunması gerekip gerekmediğini devam kitabı çıkarsa göreceğiz. Bunun dışında alıp okumanıza gerek yok özellikle tarihi kurgu okumamış ya da az okumuş olanların bu kitabı okurlarsa baştan bırakabilme ihtimalleri var.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/04/lynsay-sands-iskoc-gelini-highlanders-3.html
Ben ve benim bitmek tükenmek bilmeyen İskoç aşkım :)
Historical romance sevdiğimi biliyorsunuz ve çıkan her kitabı da alıp dener tadına bakarım. Hele de lordları leydileri bir kenara bırakırsal kesinlikle vazgeçemeyeceğim İskoç'lardır.
Seviyorum onların hikayelerini, aşklarını... savaşlarını... kadınlarını sahiplenmelerini...
Lynsay Sands'ın daha önceden bir kitabını okumuş ve kalemini sevmiştim. Eğlenceli ve akıcıydı kurguları dolayısıyla da yeni çıkan bu kitabı da okumak istedim. Ki yazar beni yanıltmadı beklediğim kurguyu önüme koydu.
Öncelikle eğlenerek okunan, aile bağlarına değinen ve heyecanın bitmediği bir kitap. Son sayfalarına kadar olaylar devam ediyor.
Konusuna değinmek gerekirse, Saidh arkadaşının ziyaretinden erken dönerek eşi ölmüş olan kuzeninin yanına gider. MacDonnell Leydisi olan kuzeninin bir varisi olmadığından dolayı artık kalenin yeni lordu olan Greer, kaledeki görevlerini ve yeni lord olmanın getirisiyle baş etmeye çalışırken Saidh ile karşılaşır. Kuzenini yalnız bırakmak istemeyen Saidh bir anda kendini Greer'in tutkusuyla sarmalanmış olarak bulur. Tutkuları alev alırken onları izleyen biri olduğunu fark etmezler. Üstelik kılıç kullanıp erkek gibi ata binen ve bir leydide olmaması gereken her özelliği üzerinde barındıran Saidh'in Greer'le olmamasını isteyenlerde vardır. Bu da Saidh'in hayatını tehlikeye atar. İki kez ölümle burun buruna gelen Saidh, bir yandan katili bulmaya çalışırken bir yandan da Greer ve abileriyle hayatta kalma çabası içerisine girer.
Heyecanlı ve aşk doluydu. Ha evet aşk daha yoğun işlenebilirdi. Kesinlikle bir Garwood değil ama yine de güzeldi.
İki-üç yerde Saidh ile Greer'in sohbetlerinde sesli kahkaha attım. Tam romantik komedinin ve birazda ekşını historical versiyonu gibiydi.
Buchanan kardeşlerin birbirleriyle olan ilişkilerine hayran oldum. 7 erkek ve 1 kız... ama birbirlerini bu kadar iyi tanımaları ve her şeye rağmen kız kardeşlerini bu kadar önemsemeleri süperdi.
Küçük Alpin'in ailesi ile ilgili anlattımları üzücüydü. Ama yaptığı kıyaslama... oldukça anlamlıydı.
Şu değişmez bir gerçekti ki ne Greer bir kalenin lordu olabilecek özellikte ne de Saidh leydi olabilecek özellikte... ama müthiş bir çift oldular.
Saidh'in aşık olduğunu anladığı kısımlar süperdi :)
Kitapta beni rahatsız eden bir şey vardı o da çok fazla karıcığım kocacığım denmesiydi. Ah bir de Saidh bir ara erkeğim dedi. Bunlar cidden var mıydı orjinalinde ya da çeviriden mi bilemedim. Ama bir historical romance da duymaya alışık olmadığımız ithamlar. O yüzden tuhaf geldi açıkçası.
Neyse... çok uzatmayayım. Genel olarak sevdim, okurlen keyif aldım. Dediğim gibi nazarımda bir Garwood değildi çok müthiş de değildi ama bu türü sevenlere kendini sevdirecek bir kitaptı.
5 üzerinden 3.5 der susarım :)
Kardeşlere bayıldım. Birbirlerine sevgilerini gösterme şekillerine, ilgilerine , koruma isteklerine....Ana karakterler için ise bazen sıktıklarını ama genelde iyi aktarıldıklarını düşünüyorum.
Saidh Buchanan yedi abi ile büyüdüğü için kendisini korumayı hemen öğrenmiştir. Abileri de ona erkekmiş gibi davrandığı için erkek gibi küfür edip ata biner,ağaçlara tırmanıp ,kılıç kullanabilir. Bu yüzden leydi gibi davranmak onun için çok zordur.
Kuzeni Fenalla'nın düğününe gittiğinde tüm gece kuzeninin odasından çığlık,hıçkırık sesleri duymuştur. Ertesi gün de yine aynı sesleri duyar ve kuzeninin canını yakıp kendisine çok kötü davranan kocasını öldürdüğünü görür. Kötü halde ki kuzenine yardım eder ve onun herkesi haydular tarafından saldırıya uğrayıp kocasını öldürdüklerine inandırmasını sağlar. Fakat kuzeninin dört yıl içinde dört kocası da anormal şekillerde öldüğü için adı dulbırakana çıkmıştır. İlk kocası düğünün ertesi günü haydut saldırısına uğrayıp ölmüştür.İkincisi yaşlı olduğu için düğün gecesi yatakta ölmüştür. Üçüncü kocası evlenmelerinden bir ay sonra atından düşüp boynunu kırmıştır. Son kocası Lord MacDonnell çok iyi yüzdüğü halde her sabah gittiği gölde boğulmuştur. Son kocasının annesi de diğer kocaları gibi oğlunu da öldürmekle suçlamaktadır. Saidh'de ilk kocasını öldürdüğünü bildiği kuzeninin diğer kocalarını da öldürüp öldürmediğini öğrenmek için yanına gider.
Kuzeni sevdiği kocası öldüğü için üzgündür,kocasının annesi onu suçlamaktadır ve onunla tek konuşan omzunda ağladığı önceden bir kiralık asker olan yeni lord Greer'dir. İkili ilk görüşte birbirinden etkilenir. Saidh Greer'in soluğunu keser fiziksel olarak çok etkiler. Saidh ise ilk konuşmadan kimseye anlatmadıklarını anlatıp,güvenir,ilk günden onu istediğine karar verir ve zaten ilk günden yakınlaşırlar. Birbirlerini görmeleri yakınlaşmaları için yeterli oluyor o kadar hızlılar yani.
Üç günde gelen evlilik, kuzeni acaba kocalarını öldürdü mü, Saidh'e yapılan saldırılar,gelen yedi abi derken olaylar eksik olmuyor.
Lord ve leydi gibi davranmayan ikili tam birbirini bulmuştu. Saidh'i sevemedim bir türlü, abiler ise çok fazlaydı hepsinin birden gelip dahil olması gereksizdi zaten varla yok arasındalar hepsi akılda bile kalmıyor. Saidh'in abilerini dövmesi,atışmaları önce saçma gelse de abilerin Greer ile atışmaları genel olarak toplu atışmalar güzeldi. Meraklandıran bir kitap olsa da bazı yerler yüzeyseldi ve ikiliyi sevemedim. İlk kitap çok daha güzeldi.
Ciltsiz, 304 sayfa
2016 tarihinde, Yabancı Yayınları tarafından yayınlandı