Hagop Mıntzuri bir Anadolu insanıydı, yüz yıla yaklaşan ömrünün ilk çeyreğinde yaşadıklarını özlemle anarak İstanbuldaki yalnızlığında avuntu bulmuştu. Anıları, ne otobiyografi, ne roman ya da öykü, ne de defterlere rasgele doldurulmuş anılardır. Mıntzuri kendi yaşam felsefesine uygun tarzda, çocukluğunu ve gençliğini belleğinde yeşertti, belgesel kesitler halinde kaleme aldı. Büyük insanları anlatan tarih yöntemine tepkiyle, hamurkâr, süpürgeci, ciğerci, fırıncı ve köylüleri öne çıkardı; her şeyi ve herkesi olduğu gibi kurguladı. Kitapta yüzyıl başında Beşiktaş, Ortaköy, Rumelihisarını ayrıca Mıntzurinin yitip giden kendi köyünü, ayrıntılarıyla okuyacaksınız.
Hagop Mıntzuri bir Anadolu insanıydı, yüz yıla yaklaşan ömrünün ilk çeyreğinde yaşadıklarını özlemle anarak İstanbuldaki yalnızlığında avuntu bulmuştu. Anıları, ne otobiyografi, ne roman ya da öykü, ne de defterlere rasgele doldurulmuş anılardır. Mıntzuri kendi yaşam felsefesine uygun tarzda, çocukluğunu ve gençliğini belleğinde yeşertti, belgesel kesitler halinde kaleme aldı. Büyük insanları anlatan tarih yöntemine tepkiyle, hamurkâr, süpürgeci, ciğerci, fırıncı ve köylüleri öne çıkardı; her şeyi ve herkesi olduğu gibi kurguladı. Kitapta yüzyıl başında Beşiktaş, Ortaköy, Rumelihisarını ayrıca Mıntzurinin yitip giden kendi köyünü, ayrıntılarıyla okuyacaksınız.