İstanbul erguvanlarının, mimozalarının açıp açmadığını izlemek; kasım sakalarının gelip gelmediğini, bülbüllerin ötüp ötmediğini gözlemek; Boğazda lüfer avına, mehtaba çıkmak; bir eski İstanbul tadını yakalamak için köşe-bucak dolaşmak; bir eski İstanbul Efendisinin sohbetine koşmak; İstanbulun anıt ağaçlarının ölçüsünü almak; Haliçteki son kayıkçıyı, son Bulgar sütçüyü, son İstanbul bostanlarında ne ekildiğini takip etmek; İstanbul sularını tatmak; İstanbulda güzel sesli bir müezzinin ezanna kulak vermek... gibi İstanbulda yaşama sanatının bütün güzellikleri...İstanbul, bir imparator şehir...Romanın, Bizansın, Osmanlının şaheserlerini bünyesinde toplamış. Tabiatın ona sunduğu muhteşem konumunu büyük sanatkârların güzel eserleriyle uyum içinde gözler önüne sermiş. Geçen yüzyıllar bu şehri her bakımdan yıpratmış, çaptan düşürmüş, ama cami yıkılsa da mihrap yerinde kalmış. Klasik bir nostalji edebiyatıyla yakılıp yıkılanlara, uçup gidiverenlere ağlayıp sızlanmak yerine ele geçmezse eğer sevdiğimiz, çare ne; eldekini sevmeliyiz diyerek bu haliyle İstanbulu yeniden tanımaya, keşfetmeye, keyfini çıkarmaya, orada yaşamayı bir sanat haline getirmeye ne dersiniz?
İstanbul erguvanlarının, mimozalarının açıp açmadığını izlemek; kasım sakalarının gelip gelmediğini, bülbüllerin ötüp ötmediğini gözlemek; Boğazda lüfer avına, mehtaba çıkmak; bir eski İstanbul tadını yakalamak için köşe-bucak dolaşmak; bir eski İstanbul Efendisinin sohbetine koşmak; İstanbulun anıt ağaçlarının ölçüsünü almak; Haliçteki son kayıkçıyı, son Bulgar sütçüyü, son İstanbul bostanlarında ne ekildiğini takip etmek; İstanbul sularını tatmak; İstanbulda güzel sesli bir müezzinin ezanna kulak vermek... gibi İstanbulda yaşama sanatının bütün güzellikleri...İstanbul, bir imparator şehir...Romanın, Bizansın, Osmanlının şaheserlerini bünyesinde toplamış. Tabiatın ona sunduğu muhteşem konumunu büyük sanatkârların güzel eserleriyle uyum içinde gözler önüne sermiş. Geçen yüzyıllar bu şehri her bakımdan yıpratmış, çaptan düşürmüş, ama cami yıkılsa da mihrap yerinde kalmış. Klasik bir nostalji edebiyatıyla yakılıp yıkılanlara, uçup gidiverenlere ağlayıp sızlanmak yerine ele geçmezse eğer sevdiğimiz, çare ne; eldekini sevmeliyiz diyerek bu haliyle İstanbulu yeniden tanımaya, keşfetmeye, keyfini çıkarmaya, orada yaşamayı bir sanat haline getirmeye ne dersiniz?
Okuyun,İstanbul'da yaşamaya bir de bu gözden bakın derim.
315 sayfa