İvan İlyiç, öce sorgu yargıcı. sonra da hakim olarak yaptığı görevinde mutludur. İnsanların, onun ağzından çıkacak kelimelerle kaderlerinin değişmesi kendisini güçlü önemli hissetmesine vesile olmaktadır. Aldığı maaş yeterli olmasa da yüksek gelirli bir yaşantısı varmış görüntüsü vermeyi başardığı için de ayrıca memnundur. Her şey yolunda ve olması gerektiği gibi gitmektedir.Ta ki körbağırsağındaki ağrılar şiddetlenip bütün lezzetleri acılaştırıncaya kadar...Ölüme ilişkin yazılmış en başarılı roman olduğu tartışmasız kabul edilen İvan İlyiçin Ölümü okuyucuya; Ölüm hiç bu kadar yakın bir duruşla anlatılmamıştı dedirtecek denli bir Tolstoy klasiği.
İvan İlyiç, öce sorgu yargıcı. sonra da hakim olarak yaptığı görevinde mutludur. İnsanların, onun ağzından çıkacak kelimelerle kaderlerinin değişmesi kendisini güçlü önemli hissetmesine vesile olmaktadır. Aldığı maaş yeterli olmasa da yüksek gelirli bir yaşantısı varmış görüntüsü vermeyi başardığı için de ayrıca memnundur. Her şey yolunda ve olması gerektiği gibi gitmektedir.Ta ki körbağırsağındaki ağrılar şiddetlenip bütün lezzetleri acılaştırıncaya kadar...Ölüme ilişkin yazılmış en başarılı roman olduğu tartışmasız kabul edilen İvan İlyiçin Ölümü okuyucuya; Ölüm hiç bu kadar yakın bir duruşla anlatılmamıştı dedirtecek denli bir Tolstoy klasiği.
İvan İlyiç'in Ölümünü kitabın başındaki ön sözünde Nadine Gordimer çok güzel özetlemiş ve yorumlamış.Bende ondan özet bir alıntı yapıyorum.
Tolstoy'un bu hikayesi genellikle ölme deneyiminin harikulade bir anlatımı ve ölümün anlamı için yapılan bir arayış olarak görülür. Bunlarda vardır ama Tolstoy daha fazlasını ekler.Hayatın ne olduğunun ve ne olması gerektiğinin görkemli bir soruşturmasıdır bu hikaye.
Tolstoy'un okuyup etkisinde kaldığım en güzel kitaplarından birisi oldu İvan İlyiç'in ölümü.Tek kelime ile müthişti...
'Ölüm' söylerken ne kadar da kolay öyle değil mi? Oysa aslında ne kadar korkunç bir düşünce olduğunu o raddeye gelmeden bilemiyoruz. Ama düşünün, en ufak bir hastalık bile geçirdiğinizde nasılda korktuğunuzu, nasılsa elinizin ayağınızın birbirine girdiğini! Yarım kalan işler, tasarlanan gelecekler...
İşte, Tolstoy' da bizim karşımıza böyle bir karakter çıkarıyor. Yaşarken ölümü hiç düşünmeyen, ölüm başkasına geldiğinde kendine gelmediği için şükreden biri. Ve ölüm ona çok trajik bir sebeple geldiğinde, yaşamının aslında nasıl da boş geçtiğini anlıyor. Anlıyor ama artık geride kalanlara ah etmek bir işe yarar mı?
Aslında neredeyse hepimizin yaşayacaklarının bir başka versiyonu olabilir. Sadece bazılarımızın yanında sevdikleri olacak, elini tutan ve onu çekecek biri, bazılarımızınsa İvan İlyiç' in Ölümü gibi...
Son olarak 'Olacak olanı olmadan olmuş bilin ' ölüm için söylenmiş en çarpıcı söz değilse, 'Ölüm' en çapıcı söz değil midir?
Pek beğenmediğim bir Tolstoy eseri. Fazla bir derinlik bulamadım açıkçası.
Bu kısa roman ya da uzun hikaye, insanı ölümle ve yaşamla ilgili derin düşüncelere sevk ediyor. İstediğiniz gibi bir hayat yaşayıp yaşayamayacağınız üzerine... Okunması tavsiye edileek bir kitap.
ölümü ve ölüm üzerinden hayatı sorgulayan kısa, basit ama tolstoy'a özgü derinlikte, sarsıcı bir hikaye. okurken sürekli bir hesaplaşmaya çağırıyor, sorular soruyor, sorgulatıyor bu küçük kitap. okuyun.
hayata sadecenmaddiyat ve kariyer gözüyle bakan...kalp gözünü kapatan bir adamın ölüm döşeğindeki muhasebesini güzel anlatan bir tolstoy eseri....
Ölüm ve ölmeden önceki düşünceler arasında gidip gelen, sürekli kendine ve gerçeğe daha yakın olan İlyiç'in yaşamı(ölümü) Aslında insanların birbirini anlamaması ve iletişim kopukluğu yaşamasını büyük bir ustalıkla kaleme almıştır.
Ölecek bir adamın ruh hali ancak bu kadar güzel anlatılırdı. Başları ise sıkıcıydı.