Bizim kitapların çoğunun düzeltisini yapan bir arkadaşımız var: Gökhan Gençay. Missiosun kitabını düzelttikten sonra bize bir not yazmış. Kitap hakkındaki düşüncelerini söylüyor. Sizlerle paylaşayım dedim: Yazar,bizatihi kendi deneyimlerini, kendine has diliyle sade ve samimi biçimde aktarmayı başarmış. Ayrıca, kişisel anlatısını kurarken bir yandan okuyucuyu hissiyat bağlamında sürecin içine çekme hususunda mahir davranırken, bir yandan da klişe politik roman kurgusunun didaktik, kahramanlık destanı kalıplarından uzak durmayı becerebilmiş. İçerik açısından son derece çetrefilli meseleleri bile yalın bir üslupla serimleyebilmiş.Özellikle devrimcilik ve tutsaklık anıları anlatısını Leninist parti modeline getirdiği özgürlükçü eleştirisiyle aynı potada kurgulayabilmesi takdire şayan bence. Sanırım bu yaşam enerjisi ve özgürlükçü doğrudanlık,Yunanistan topraklarının isyancı kültürünün anti-otoriter duyarlılığından besleniyor.Bugüne kadar özellikle Latin Amerika coğrafyasından devrimcilerin anılarını dolaşıma sunarken sahip olduklarına şahit olduğumuz özgüven ve insani sıcaklığa Yunanistandan da benzer tonlarla donanmış bir ürünle karşılık verilebilmesi sevindirici doğrusu. Darısı yaşadığımız topraklarda aynı mevzularda kalem oynatanların başına diyorum. İşte budur. Missiosun kim olduğunu da kitabın sonunda görürsünüz, okursanız tabii.
Bizim kitapların çoğunun düzeltisini yapan bir arkadaşımız var: Gökhan Gençay. Missiosun kitabını düzelttikten sonra bize bir not yazmış. Kitap hakkındaki düşüncelerini söylüyor. Sizlerle paylaşayım dedim: Yazar,bizatihi kendi deneyimlerini, kendine has diliyle sade ve samimi biçimde aktarmayı başarmış. Ayrıca, kişisel anlatısını kurarken bir yandan okuyucuyu hissiyat bağlamında sürecin içine çekme hususunda mahir davranırken, bir yandan da klişe politik roman kurgusunun didaktik, kahramanlık destanı kalıplarından uzak durmayı becerebilmiş. İçerik açısından son derece çetrefilli meseleleri bile yalın bir üslupla serimleyebilmiş.Özellikle devrimcilik ve tutsaklık anıları anlatısını Leninist parti modeline getirdiği özgürlükçü eleştirisiyle aynı potada kurgulayabilmesi takdire şayan bence. Sanırım bu yaşam enerjisi ve özgürlükçü doğrudanlık,Yunanistan topraklarının isyancı kültürünün anti-otoriter duyarlılığından besleniyor.Bugüne kadar özellikle Latin Amerika coğrafyasından devrimcilerin anılarını dolaşıma sunarken sahip olduklarına şahit olduğumuz özgüven ve insani sıcaklığa Yunanistandan da benzer tonlarla donanmış bir ürünle karşılık verilebilmesi sevindirici doğrusu. Darısı yaşadığımız topraklarda aynı mevzularda kalem oynatanların başına diyorum. İşte budur. Missiosun kim olduğunu da kitabın sonunda görürsünüz, okursanız tabii.