Hepsi de kitaba ve kadına düşman. Değişik inançlardan olanlar değişik kitaplara kızıyorlar ama hepsinin kadına karşı ortak düşmanlığı hiç değişmiyor. Kadınları evlere hapsediyorlar. Eğer bir düğün gibi olağanüstü bir nedenle sokağa çıkmalarına izin verilirse bütün vücutlarını, yüzlerini hatta gözlerini kapayan burkalar giyiyorlar ve birlikte sokağa çıktıkları akrabalarını ancak ayakkabılarından tanıyorlar. Çünkü burkalaar yüzünden sadece yeri ve insanların ayakkabılarını görebiliyorlar.Her an ölümle cezalandırılabilecek büyük bir suç olan kadın cinselliği baskı altında tutuluyor. Ama bu, kadınlaarın sevdiklerine kaçmalarına ve en açık saçık şiirleri yazıp, şarkıları söylemelerine engel olamıyor. O şiirleri okurken, o şiirleri kitaplaştıran şairin de bundan dolayı öldürülmüş olduğunu öğreniyorsunuz.Norveçli genç yazar Asne Seierstad Taliban döneminde Afganistanın başkenti Kabilde bir kitapçının evinde, o evden biri gibi yaşadı. Bütün vahşeti ve baskıyı o evin kadınlarıyla birlikte hissetti. Gizli aşklara, acılara, ümitlere tanık oldu. Cinayet hikayelerini dinledi. Kadınlar için yapılan pazarlıkları duydu.
Hepsi de kitaba ve kadına düşman. Değişik inançlardan olanlar değişik kitaplara kızıyorlar ama hepsinin kadına karşı ortak düşmanlığı hiç değişmiyor. Kadınları evlere hapsediyorlar. Eğer bir düğün gibi olağanüstü bir nedenle sokağa çıkmalarına izin verilirse bütün vücutlarını, yüzlerini hatta gözlerini kapayan burkalar giyiyorlar ve birlikte sokağa çıktıkları akrabalarını ancak ayakkabılarından tanıyorlar. Çünkü burkalaar yüzünden sadece yeri ve insanların ayakkabılarını görebiliyorlar.Her an ölümle cezalandırılabilecek büyük bir suç olan kadın cinselliği baskı altında tutuluyor. Ama bu, kadınlaarın sevdiklerine kaçmalarına ve en açık saçık şiirleri yazıp, şarkıları söylemelerine engel olamıyor. O şiirleri okurken, o şiirleri kitaplaştıran şairin de bundan dolayı öldürülmüş olduğunu öğreniyorsunuz.Norveçli genç yazar Asne Seierstad Taliban döneminde Afganistanın başkenti Kabilde bir kitapçının evinde, o evden biri gibi yaşadı. Bütün vahşeti ve baskıyı o evin kadınlarıyla birlikte hissetti. Gizli aşklara, acılara, ümitlere tanık oldu. Cinayet hikayelerini dinledi. Kadınlar için yapılan pazarlıkları duydu.
Norveçli bir gazetecinin gözünden Afganistan’ın “tozlu” yaşamını anlatan, akıcı, süslemeden uzak, olabildiğine yalın bir dile sahip, etkileyici bir roman.
Yazar özellikle hayatlarını hikayeye aldığı ailenin bizzat yanında kaldığı için, anlatılan olaylar birebir şahit olduğu ya da içinde yaşadığı insanların aktardığı gerçek olaylar. Bu sebeple kitapta anlatılanlar çok daha fazla etkiliyor insanı. Afganistan da yaşamın, Afganistan da kadın olmanın ne kadar zor olduğuna dair gözlemsel bir eser.
320 sayfa