Kanatlı At, yani Pegasos: Medusanın kanından doğma kanatlı at... Şimdi biz okuyucular, İkinci Yeni mahşerinin bir atlısı olan İlhan Berkin terkisine atlayıp, Kanatlı Atı, Berkle yapılmış söyleşiler toplamı kitap-diyarını, dolaşacağız. Hem cennetten sözler işiteceğiz (cehennem, şu anda, burası, değil mi, biraz da?). Kimi zaman da cehennet işareti yolumuzu kesecek ve bize farklı bir ülkeyi gösterecek. Şair-yazar-ressam İlhan Berkin dünyasını ayrıntılı bir şekilde öğrenmek; onun gerçek bilgisiyle (Gerçek bilgi ancak kalp ve ruhta başarılan, yerine getirilendir) temasa geçmek istiyorsanız, o zaman hiç kuşkusuz bir başucu kitabı Kanatlı At. TADIMLIKÇağımızın şiiri göze seslenen şiirdir. diyor İlhan Berk, Beyit-Mısra Antolojisinin önsözünde. Anlamdan çok sözcüklere, deyişe, yapıya, edaya, görüntüye, bunlara, bunların güzelliğine bağlanmak. Anlaşılıyor; ozan, anlam dediğimiz şeyin zaten bu saydıklarıyla varolabileceğine inanmayanlardan. Bu kanıyı kurcalayıp; İ. Berk anlamı öncelikle umursamıyor, bir varlığı ya da güzelliği doğuran, yaşatan anlamın anlam olduğunu bilmezlikten geliyor; somut yaşamdan kopuk bir dizin (şiir) düşü uğruna çelişmelerden ürkmüyor da denebilir. Ozanlarımızın çoğu, uğraşlarıyla ilgili sorunlar üzerine düşüncelerini belirtmeye üşenirler; yergilere, eleştirilere karşı olsun, kaleme sarılıp savunmazlar inançlarını, tutumlarının, ilkelerinin nedenini... İlhan Berk o soydan değil, durup durup parlıyor; hele geçen yılın yazında İstanbuldaki konuşmaları, yayımladığı yazılar epey yankılandıydı... Kendince bir dizin ilkesi var; kralı, sözcüsü oracığın: Şiirin erdemle, doğrularla, gerçekle ilgisi dolaylıdır diyor. Anladeyişle, özleştirmecilik akımı, sadece Türk dilinin yapını, özelliğini ortaya çıkarmaya yönelik bilimsel bir etkinlik değil, Türk kültürünün ulusallaşmasını amaçlayan atılım bir parçasıdır. Cumhuriyet döneminin çağdaşlaşma ülküsü, dil sorununu, zorunlu olarak güncel bir duruma getirmiştir. gün yalnız ozanlar değil, bütün bilim ve sanat dallarındaki uyanık aydınlar, dilimizin öz benliğini bulması için emeklini birleştirmiş durumdadırlar. Ulusallaşma sürecine girmiş bir toplumun dili, ona yabancı kalamazdı. Ancak ozanlarımın, yazarlarımızın bu işe gönül vermedeki önceliklerini gösteren örnekler yakın tarihimizin ilginç olayları arasındadıgene de; basımevinin kurulması, gazeteciliğin, tiyatronun, romanın başlaması, dilde halkleşma akımını özellikle ortayaıkarıyordu. Bu yolda bilinçlenme kolay olmamıştır elbet; dilimiz sorunu, geçirmesi gerekli olan evreleri bir bir yaşayak, Atatürkün öncülüğünde yalın, kesin biçimini almıştır. Özetlersek, bu ulusun dili, kendi dili olacaktı; aydınları şka bir dille yazan topluma ulusal bir toplum denemezdi. Oysa karma bir dil olarak nitelediğimiz Osmanlıcanın geçerlolduğu uzun dönemde bu ülkenin yazını da, kültürü de bağdaşmaz bir ikilik içinde bulunmuştur. Okumuşların seslendiği d bir yönetici kat içinde Osmanlıca sürüp giderken, halk kendi dili ile kendine yeterli olma çabasına düşmüştür. Birbiri anlamayan bir yöneten-yönetilen ayrılığı içinde ise Türk kültürü gelişme olanaklarından yoksun kalacaktı elbet, halkn kopuk hiç bir kültür yaşama gücünü sürdüremez. Özellikle dil söz konusu oldu mu, halk onun besin kaynağıdır. Bugün b dilimizi yeniden bulduk ve onu çağdaş anlamda güçlendirme olanağına kavuştuksa, bunun başlıca etmeni halkın dildeki yatma gücüdür. Artık yalnızca ozanlarımız, yazarlarımız değil, okul öğrencileri de, geçmişin yazın ürünleri karşısında rup düşündükçe dilde özleşme akımının doğal yandaşları oluyorlar. Bu deneyimin en belirgin örneği de şiir alanında gözmlenir durumdadır. Osmanlıca şiir ile Türkçe şiirin yan yana yaşrladığınız ya da üzerinde çalıştığınız, bitirdiğiniz yeni yapıtlar var mı? Önümüzdeki mevsime çıkacak bir kitabım var. Üç sözcüklü, başharfleri de: MKİdir. Şiirlerinizle ilgili bir anı? Onları şiirlerime korum. Her şey yerli yerinde.
Kanatlı At, yani Pegasos: Medusanın kanından doğma kanatlı at... Şimdi biz okuyucular, İkinci Yeni mahşerinin bir atlısı olan İlhan Berkin terkisine atlayıp, Kanatlı Atı, Berkle yapılmış söyleşiler toplamı kitap-diyarını, dolaşacağız. Hem cennetten sözler işiteceğiz (cehennem, şu anda, burası, değil mi, biraz da?). Kimi zaman da cehennet işareti yolumuzu kesecek ve bize farklı bir ülkeyi gösterecek. Şair-yazar-ressam İlhan Berkin dünyasını ayrıntılı bir şekilde öğrenmek; onun gerçek bilgisiyle (Gerçek bilgi ancak kalp ve ruhta başarılan, yerine getirilendir) temasa geçmek istiyorsanız, o zaman hiç kuşkusuz bir başucu kitabı Kanatlı At. TADIMLIKÇağımızın şiiri göze seslenen şiirdir. diyor İlhan Berk, Beyit-Mısra Antolojisinin önsözünde. Anlamdan çok sözcüklere, deyişe, yapıya, edaya, görüntüye, bunlara, bunların güzelliğine bağlanmak. Anlaşılıyor; ozan, anlam dediğimiz şeyin zaten bu saydıklarıyla varolabileceğine inanmayanlardan. Bu kanıyı kurcalayıp; İ. Berk anlamı öncelikle umursamıyor, bir varlığı ya da güzelliği doğuran, yaşatan anlamın anlam olduğunu bilmezlikten geliyor; somut yaşamdan kopuk bir dizin (şiir) düşü uğruna çelişmelerden ürkmüyor da denebilir. Ozanlarımızın çoğu, uğraşlarıyla ilgili sorunlar üzerine düşüncelerini belirtmeye üşenirler; yergilere, eleştirilere karşı olsun, kaleme sarılıp savunmazlar inançlarını, tutumlarının, ilkelerinin nedenini... İlhan Berk o soydan değil, durup durup parlıyor; hele geçen yılın yazında İstanbuldaki konuşmaları, yayımla... tümünü göster