Nâbizâde Nâzım (1862 1893)Karabibik (1890), konusunu Anadoludan, İstanbul dışından alan ilk eser olarak dikkati çeker. Önsözünde gerçekçi hikâyenin ana koşullarını açıklayan yazar, Antalya dolaylarındaki bir köy yaşantısından aldığı konuyu bilerek seçtiğini, bu yolla yurt hayatıyla köy dilini tanıtmak istediğini belirtir. Hikâye bir sorunu ya da düğümü çözmez; parça parça görüntülerle köylünün yaşayışından örnek manzaralar sergiler, ağız taklitleriyle köy konuşmasının özelliğini göstermeye çalışır.1894te yazarın ölümünden sonra Servet-i Fünûnda tefrika edilen, 1896da basılan Zehra ise, roman geleneğimizin ilk gerçekçi örneğidir. Yazarının natüralist akıma özenişinin bir ürünüdür. Nâbizâde, aynı kişinin değişen hayat koşulları içindeki ruhsal gelişimini izlemek ister.
Nâbizâde Nâzım (1862 1893)Karabibik (1890), konusunu Anadoludan, İstanbul dışından alan ilk eser olarak dikkati çeker. Önsözünde gerçekçi hikâyenin ana koşullarını açıklayan yazar, Antalya dolaylarındaki bir köy yaşantısından aldığı konuyu bilerek seçtiğini, bu yolla yurt hayatıyla köy dilini tanıtmak istediğini belirtir. Hikâye bir sorunu ya da düğümü çözmez; parça parça görüntülerle köylünün yaşayışından örnek manzaralar sergiler, ağız taklitleriyle köy konuşmasının özelliğini göstermeye çalışır.1894te yazarın ölümünden sonra Servet-i Fünûnda tefrika edilen, 1896da basılan Zehra ise, roman geleneğimizin ilk gerçekçi örneğidir. Yazarının natüralist akıma özenişinin bir ürünüdür. Nâbizâde, aynı kişinin değişen hayat koşulları içindeki ruhsal gelişimini izlemek ister.