Ben ise rutin dışında kalmışların uçurumlarıyla, dorukları arasında; düşe tırmana bir garip dağcılıkla geçirdim yıllarımı... Kimsenin kolayından göremeyeceği güzellikteki manzaralarla da karşılaştım; kimsenin kolayından bakamayacağı cehennem karanlığındaki Gayya kuyularıyla da... Kim bilir belki de sadece, çocukluğumda bir türlü bulamadıklarımı inat ve ısrarla arayarak yaşadım. Kavak Yelleri ve Kasırgalar, yalnızlığın koyu karanlığına sıkışmış, yoksunluklarla örülü bir çocukluğun unutulmuş zamanıyla içtenlikli bir yüzleşme... Bir kendine yolculuk öyküsü... Çetin Altanın usta kaleminden çocukluk ve ilkgençlik anıları, 1946da yayımlanan ilk kitabı Üçüncü Mevki ile bir arada... TADIMLIKÜçüncü aşkım düpedüz seksüeldi. Evde aylığı üç liraya çalışan ve bana bakmakla da yükümlü olan altın dişli Fatma, evde kimsenin olmadığı bir sırada beni oturağa oturturken, rahat bir dişilikle bana ilk seksoloji dersimi vermiş ve anatomik olarak da neremin ne işe yarayacağını elinin usta dokunuşlarıyla göstermişti. Bütün vücudumdan bir zevk ve lezzet elektriği geçmişti. Ondan sonra Fatma ile baş başa kalmak için olmadık bahaneler icat etmeye başladım. Evdekiler de, onlarla birlikte misafirliklere gitmek için kendilerine asılmaktan vazgeçmemi bol kepçe aferinlerle ödüllendirdiler ve Fatmayı da beni hoş tutarak kendilerine askıntı olmamı önlediğinden ötürü kutladılar. Onlar evden çıktılar mı, şakacı gülücüklerle beni izleyen Fatmanın karşısında çırılçıplak soyunur ve onun usta el okşayışlarıyla neremin ne işe yarayacağını göstermesini isterdim. Birkaç kez Fatmanın da bana kendisini göstermesini istemiştim. Ama o kadarına razı olmamıştı. Bu merakı giderememek uzun süre özlemli bir düğüm olarak kaldı içimde... Öyle ki, kırk beşinde cezaevi gecelerinde gördüğüm karmakarışık ve çalkantılı düşlerde, çokçası Fatma ön plana çıkardı. Bir romanımda Fatmadan epey söz ettiğim için de Paris Radyosunun sanat yönetmeni, mikrofonun karşısında hiç beklemediğim bir anda Fatmayı sormuştu bana... Zavallı Fatma, henüz oturağa oturmaktan kurtulamamış bir erkek çocuğuna ilk seksoloji derslerini vermesinden ötürü, bir gün Paris Radyosundaki bir edebiyat konuşmasında adının geçeceğini elbette hiç düşünmemişti.
Ben ise rutin dışında kalmışların uçurumlarıyla, dorukları arasında; düşe tırmana bir garip dağcılıkla geçirdim yıllarımı... Kimsenin kolayından göremeyeceği güzellikteki manzaralarla da karşılaştım; kimsenin kolayından bakamayacağı cehennem karanlığındaki Gayya kuyularıyla da... Kim bilir belki de sadece, çocukluğumda bir türlü bulamadıklarımı inat ve ısrarla arayarak yaşadım. Kavak Yelleri ve Kasırgalar, yalnızlığın koyu karanlığına sıkışmış, yoksunluklarla örülü bir çocukluğun unutulmuş zamanıyla içtenlikli bir yüzleşme... Bir kendine yolculuk öyküsü... Çetin Altanın usta kaleminden çocukluk ve ilkgençlik anıları, 1946da yayımlanan ilk kitabı Üçüncü Mevki ile bir arada... TADIMLIKÜçüncü aşkım düpedüz seksüeldi. Evde aylığı üç liraya çalışan ve bana bakmakla da yükümlü olan altın dişli Fatma, evde kimsenin olmadığı bir sırada beni oturağa oturturken, rahat bir dişilikle bana ilk seksoloji dersimi vermiş ve anatomik olarak da neremin ne işe yarayacağını elinin usta dokunuşlarıyla göstermişti. Bütün vücudumdan bir zevk ve lezzet elektriği geçmişti. Ondan sonra Fatma ile baş başa kalmak için olmadık bahaneler icat etmeye başladım. Evdekiler de, onlarla birlikte misafirliklere gitmek için kendilerine asılmaktan vazgeçmemi bol kepçe aferinlerle ödüllendirdiler ve Fatmayı da beni hoş tutarak kendilerine askıntı olmamı önlediğinden ötürü kutladılar. Onlar evden çıktılar mı, şakacı gülücüklerle beni izleyen Fatmanın karşısında çırılçıplak soyunur ve onun usta el okşayışlarıyla ... tümünü göster