Bu Fransız romancısı ve kısa öykü yazarına göre roman; 'Hiçbir zaman tarihleri olamayacak kişilerin tarihi' olmalıydı. Ve öbür doğalcıların tersine, zenginliklerle dolu dünyanın, yalnızca çirkin yönleri üzerinde yoğunlaşan yazarlar tarafından yanlış sunulduğuna inanıyordu. Ona göre tutkunun da yazgı gibi önüne geçilemez bir gücü vardı. Bu anlayış pek çok yapıtında önemli bir yer tutuyordu ve bu onun yergici tutumunu yumuşatırken Maupassant'a olduğu kadar Dickens'a da yaklaşmasını sağlıyordu. Küçük Şey, yazarın yarı otobiyografik romanı olması nedeniyle yapıtları arasında önemli bir yere sahiptir.
Bu Fransız romancısı ve kısa öykü yazarına göre roman; 'Hiçbir zaman tarihleri olamayacak kişilerin tarihi' olmalıydı. Ve öbür doğalcıların tersine, zenginliklerle dolu dünyanın, yalnızca çirkin yönleri üzerinde yoğunlaşan yazarlar tarafından yanlış sunulduğuna inanıyordu. Ona göre tutkunun da yazgı gibi önüne geçilemez bir gücü vardı. Bu anlayış pek çok yapıtında önemli bir yer tutuyordu ve bu onun yergici tutumunu yumuşatırken Maupassant'a olduğu kadar Dickens'a da yaklaşmasını sağlıyordu. Küçük Şey, yazarın yarı otobiyografik romanı olması nedeniyle yapıtları arasında önemli bir yere sahiptir.
Hatırladığım ilk kitaplardan birisi bu kitap. Okuyalı çok oldu ama adını ve genel olayları hala hatırlıyorum. Çok güzeldi.
Orta okul zamanlarımda okuduğum bir kitap. Okul yönetiminin tek ve en güzel icadı olan okuma saatlerinde (ikinci dersin ilk 10 dakikası) okudum ben bu romanı. Bu saatlerde okumak için başka kitap bulamadığımdan (ki şu an pek mantıklı gelmese de o zaman hakikaten öyleydi) 2-3 kez okumuşumdur. İçeriğini pek hatırlayamasam da benim için romanlara açılan kapı olduğundan önemlidir.
Karton Cilt, 176 sayfa
Yalçın Yayınları tarafından yayınlandı