23. Yüzyıl… Küresel Isınmayla yükselen okyanuslar dünya coğrafyasını değiştirmiş… Karbon temelli yakıtlar tükenmiş; enerji depolamada elle kurulan yaylar kullanılıyor… Biyoteknoloji dünyaya egemen ve kalori şirketleri adıyla tanınan devasa şirketler, gen-kırma tohumlar üzerinden gıda üretimini kontrol altında tutuyor. Ürünlerine pazar yaratmak için biyo-terörizmden, özel ordulardan ve ekonomik-tetikçilerden yararlanıyorlar… Genetik yapısıyla oynanmış ekinler ve mutasyon geçirmiş zararlılar yoluyla sürekli ölümcül salgınlar ve kitle ölümleri yaşanıyor… amansız iktidar mücadelesinin ortasındaysa hizmet amacıyla üretilen ve kurmalar adıyla anılan, korkulan ve aşağılanan Yeni İnsanlar'ın temsilcisi, Japon efendisince kullanılıp kâğıt mendil misali atıldıktan sonra gece kulüplerinde eti zorla erkeklere satılan Emiko var…
Paolo Bacigalupi, ödüle doymayan romanı Kurma Kız'da işaretlerini bugün görüp çoklukla gündelik dertlerimiz yüzünden görmezden geldiğimiz, yaşaması zorlu, karamsar bir geleceğe karşı uyarıyor bizi.
2009 Hugo En İyi Roman Ödülü, 2010 Nebula En İyi Roman Ödülü, 2010 Locus En İyi Roman Ödülü, 2010 Joan W Campbell Ödülü, 2010 Compton Crook En İyi Roman Ödülü sahibi; Time, Publisher Weekly ve Library Journal tarafından yılın en iyi 10 romanı listesine alınan görkemli bir roman…
23. Yüzyıl… Küresel Isınmayla yükselen okyanuslar dünya coğrafyasını değiştirmiş… Karbon temelli yakıtlar tükenmiş; enerji depolamada elle kurulan yaylar kullanılıyor… Biyoteknoloji dünyaya egemen ve kalori şirketleri adıyla tanınan devasa şirketler, gen-kırma tohumlar üzerinden gıda üretimini kontrol altında tutuyor. Ürünlerine pazar yaratmak için biyo-terörizmden, özel ordulardan ve ekonomik-tetikçilerden yararlanıyorlar… Genetik yapısıyla oynanmış ekinler ve mutasyon geçirmiş zararlılar yoluyla sürekli ölümcül salgınlar ve kitle ölümleri yaşanıyor… amansız iktidar mücadelesinin ortasındaysa hizmet amacıyla üretilen ve kurmalar adıyla anılan, korkulan ve aşağılanan Yeni İnsanlar'ın temsilcisi, Japon efendisince kullanılıp kâğıt mendil misali atıldıktan sonra gece kulüplerinde eti zorla erkeklere satılan Emiko var…
Paolo Bacigalupi, ödüle doymayan romanı Kurma Kız'da işaretlerini bugün görüp çoklukla gündelik dertlerimiz yüzünden görmezden geldiğimiz, yaşaması zorlu, karamsar bir geleceğe karşı uyarıyor bizi.
2009 Hugo En İyi Roman Ödülü, 2010 Nebula En İyi Roman Ödülü, 2010 Locus En İyi Roman Ödülü, 2010 Joan W Campbell Ödülü, 2010 Compton Crook En İyi Roman Ödülü sahibi; Time, Publisher Weekly ve Library Journal tarafından yılın en iyi 10 romanı listesine alınan görkemli bir roman…
2 gün içinde kendisini okutup bitirecek kadar sürükleyici olduğunu söyleyebilirim.
Kurma Kız, beklediğimin aksine düşünce ağırlıklı bir kitap değildi. Kurgusu ön plandaydı daha çok, olay akışı arka plandaki dünyayı gölgeleyecek derecede yoğundu bazı yerlerde. Geleceğe dair inanılmaz bir hayal gücü ve gerçekçi bir yaklaşımla oluşturulan atmosferi gerçekten özgündü ama aynı oranda yöreseldi de. Gelenekçi bir halkın içinde yenilikçi olmak gibi bir düşüncenin yer yer görülebildiği kitapta oluşturulan düzenin evrenselliği çok daha iyi verilebilirmiş diye düşünüyorum. Karbon temelli yakıtların tükenmesi ve insanların yeni nesil enerji kaynaklarıyla yaşaması sadece fonu oluşturmuş havası veriyor bazı yerlerde maalesef. Bu, kitabın akılda kalıcılığını baltalamış biraz.
Kurgusu ciddi anlamda sürükleyici ve merak uyandırıcıydı. 5 farklı kişinin bakış açısından okuyabildiğimiz hikayede aynı dünyayı çok farklı yerlerden, çok farklı düşüncelerle görebiliyoruz. Karakterler bir şekilde okurken size kendisini sevdiriyor; aslında buna sevdirmek değil kabul ettirmek desek daha doğru olabilir zira hepsinin kendince bir amacı var ve biri için üzülürken diğerinden nefret edebiliyor, gene de yaptıklarına hak verirken bulabiliyorsunuz kendinizi. Olay örgüsünün sürükleyiciliği, kitap boyunca devam eden olayların öngörülemezliği ve gelecekte karşımıza çıkabilecek pek çok şeyin normalmiş gibi anlatılıyor olması da kitabın diğer güzel yanlarıydı.
Yalnız şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, bazı sahneler ciddi anlamda, ama gerçekten çok ciddi anlamda, açık ve doğrudandı. Sadece 2 kez karşımıza çıkıyor olsa da bazı okuyucuların çok ciddi rahatsızlık duyacaklarından eminim.
Kurma Kız genel olarak güzel bir roman. Beklentimi tam anlamıyla karşılayamamış olsa da kendisine has atmosferiyle, alttan verdiği bazı mesajlar ve düşündürücülüğüyle, gelecekte karşımıza çıkabilecek pek çok olayı bugün içinde bulunduğumuz dünyada bile görebildiğimiz olaylarla göstermesiyle ve başından kalkmanıza izin vermeyen akıcılığıyla kesinlikle okunası, aldığı ödüllerin hakkını da veriyor. Türü sevenlerinin denemesini tavsiye ederim.
Uzak gelecek... Kaynakların tükenmesi ve ekolojik kıyametten sağ çıkan insan ırkı, devasa şirketlerin oyuncağı haline gelmiştir. Gen-kırıcılar yarattıkları canavarların bir geri çağırma şansına sahip olmadıklarından ölümcül hastalıklar, yeni canlı türleri ortaya çıkmış; eskilerinin yerine geçmiştir. Agrigen, Purecal gibi devasa şirketler gri marketin sınırlarını zorlamakta kar amacıyla asla sömürgeleştirilmemiş Tayland'ı bile pazar paylarına sokmaya çabalamaktadır. Agrigen'in sağlam gen-saptayıcılarından biri olan Anderson, kendi üretimleri olmayan ve tarıma son veren hastalıklardan etkilenmeyen yeni bir meyveye rastlayıp Tayland'da kalmaya karar verdiğinde tek düşüncesi gen bankalarını yağmalamaktır. Ancak kurma kız Emiko ile tanıştığında tüm planları suya düşer...
Ekolojik kıyametin vurduğu Dünya'da deniz seviyeleri yükselmiş sahil şeritleri ve önemli metropolleri haritadan silmiştir. Vahşi mutasyonlar yüzünden gen mühendisliği yapılmış çeşitler dışındaki gıdaları acımasızca yok eden hastalıklar ortaya çıkmış ve açlığı en önemli sorun haline getirmiştir. İnsanları kırıp geçiren "habbe pası" karantina müdürlüklerinin bir nevi polis kuvvetine dönüşmesine yol açmış ve Çevre Bakanlığı'nı her acil durum karşısında göreve hazır ufak bir orduya çevirmiştir. Yaratılan canlılar diğerlerinin yerini almış, milyonlarca yıllık evrimin kalemlerini yeryüzünden söküp atmıştır: "Chesire kedileri" gibi...( Lewis Carrol atfı ) Gen mühendisliği yaşlı nüfusu çok olan gelişmiş ülkelere de yaramış yeni bir canlı türünün doğmasına neden olmuştur: Kurmalar. Motor fonksiyon bozuklukları ile sıradan insanlardan ayırt edilen bu kısır canlı türü, insanın yeni kölesi olarak okurun karşısına çıkıyor.
Petrol ve kömür öncesi çağa geri dönen Dünya, sanayi devriminin öncesini yaşamamakta. Metanla enerji yüklenen burmalı yaylar ve pedalla çalışan bilgisayarlar gibi icatlar hala endüstri çağını yaşamaya çalışan insanın yardımına koşuyor. Ağır yük taşımasında ve fabrika burgularına enerji yüklemesinde kullanılan Megalodonlar imgesi üzerinden hem hayvan hakları ihlallerini eleştiren hem de 3. Dünya'nın ağır çalışma koşullarını sorgulayan yazar; kurguladığı ufak isyanla sessiz yığınların ürkütücü gücünü sergilemekten kaçınmamış. Vahşi çok-uluslu şirketlerin gri pazar sayesinde girdikleri her ülke ve toprağı köleleştirdiğini son derece yalın bir şekilde aktaran yazar, insanın kibrini doğa üzerinde açtığı onarılmaz yaralarla okura taşımış. Tanrılığa soyunan gen- kırıcıların çocukları "Kurmalar" Japonya'nın modern geyşa ve askerleri pozisyonunda bulunmakta. Çocukluktan itibaren "itaat" ve "hizmet etmek" için programlanan, endoktrine edilen Emiko gibi binlerce Kurma insan olarak bile görülmüyor ve her türlü aşağılanmaya maruz kalıyorlar.
Kurgusunu son derece ilginç karakterler arasında paylaştıran yazar, farklı bakış açıları ve arzuları okuruna sunarken kağıttan karakterler yaratamadığını her sayfada tekrar tekrar kanıtlıyor. Eskiden Triad'ın başı olan Hok Seng şu anda Anderson adına çalışıyor ve tek amacı parlak geçmişini geleceğine taşıyabilmek... Ancak Radikal İslam'ın yükselmesiyle kıyılan Çinliler için hayat kolay değil. Caydi karakteri Çevre bakanlığı'nın korkusuz "Bangkok kaplanı" lakaplı komiseri ve sonuçlardan çok hareketlere odaklanıyor. Anderson, bencil ve acımasız bir iş adamı, deneyimli bir gen-saptayıcı. Emiko ise sadece insan gibi yaşamak isteyen bir Kurma.
Yazar ırkçılığı, çıkarcılığı, vahşi kapitalizmi,deteminizmi karakterleri üzerinden sorguluyor ve çoğu karaktere ekstra boyutlar katmayı başarıyor.Karma algısını kurgusuna yediren yazar, çoğu sürprizde bu öğeyi başarılı bir şekilde kullanmış. Çevreci görüşleri kurduğu ürkütücü distopya da tezatlarla bolca vurgulayan yazar, yöre argosu, inanış ve dini görüşlere hakimiyetiyle okurunun takdirini kazanıyor.
Hugo ve Nebula gibi iki büyük ödülü aynı anda kazanan eserler nasıl hak ettiklerini çok güzel yansıtıyorlar. Kesinlikle dolu ama aynı zamanda da ağır bir kitaptı. Ağır diyorum çünkü, bazı yerleri insanı fena halde rahatsız ediyor.
Hiç sömürge olmamış Tayland'a başrol oynatmak ve geleceğin çürümüşlüğünü oradan yansıtmak da zekice bir fikirdi.
Ben sevdim, eller alsın.
Okurken kitabın atmosferine girmek için çok çabaladım. Çeviriden mi yoksa yazarın üslubundan mı bilemedim ama öyküde geçen teknolojiler çok karmaşık tasvir edilmiş ve adlandırılmış. Genetik mühendisliği firmalarının gelecekteki olası küresel konumları kitapta çok güzel işlenmiş. Konu sanki sular arasında kalmış kent kadar sıkışık kalmış kitapta. Dünyanın geneli hakkında çok az durulmuş. Kitabı okurken insan biraz sıkılıyor bu yüzden. Özellikle genetik teknolojini bir ürünü olan kurma kız üzerinde daha fazla durması gerekirken anlatımı çok dallandırıp budaklandırmış sanki. Kısacası kitabı biraz yorucu buldum.
Mükemmel...Bazı sahneleri fazlasıyla vahşet içerse de, çok güzel yazılmış bir kitap. Gelecekte geçmesine rağmen günümüzde olan bir sorun işlendiği için içinizde bir yerde biliyorsunuz ki gerçek olabilir...
Röportajını okuduğumda geleceği değil de tam olarak bugünü yazdım demişti yazar.İnsan okurken hissediyor o savaşı.
Şaşırtıcı ayrıntıları ,sonu ve geçişleri ile az bile ödül almış dedirtecek bir kitap.Farklı kurgusu,yazım stili ve kelimeleri ile güzel bir kitaptı.Çeviri sonlara doğru bozdu eksiklikleri vardı ama yine de sevdim bu Kurma kızı:))
İşte bana böyle distopyalarla gelin dedirten bir roman. Aslında tamamen distopya olmuyor, aynı zamanda bilimkurgu ve biopunk eşit ağırlıkta diyebiliriz. Bazen distopyaların Jetgiller tadında bir gelecekte geçmesi, kurgu hissinin ağır basmasına neden olup ana fikrin etkisini azaltıyor. Tabi 1984 gibi yazıldığı tarihte esamesi bile okunmayan teknolojileri tahmin edebilen zirve eserler hariç. 23. yüzyılda ve post-apokaliptik bir ortamda geçen bu romanda ise günümüz insanlığının yol açtığı sorunlardan hareket edilerek çok daha gerçekçi bir atmosfer çizilmiş. Şöyle ki tükettiğimiz doğanın öcünü misliyle aldığı yakın bir gelecekteki dünyada küresel ısınma sonucu yükselen sularla coğrafya değişmiş, karbon kökenli yakıtlar tükenmiş, soğangiller başta olmak üzere bir çok tür yok olmuş ve hayat insan gücü ile gen teknolojileri üzerine kurulmuş. Bu tanıdık cehennemi gelecekte yeni türler ve yeni hastalıklar, alabildiğine ilerlemiş teknolojiye karşı kas gücü, neredeyse sınırları ortadan kalkmış bir dünyada sınıf çatışması gibi tezatlar başarıyla harmanlanmış. Sanırım hepsinin temelinde doğa kanunlarının son sözü söylemesi etkileyiciliğin temel sebebini oluşturuyor.
Romanın ana mekanı Tayland Krallığı olmak üzere betimlemeler müthiş başarılı. Günümüz tarihinde sömürge olmamış tek Güney Asya ülkesi olan Tayland Krallığı’nın ana mekan seçilmesi de ayrıca manidar. Zira kitapta ülkeler değil “kalori şirketleri”nin hakimiyeti söz konusu ve bu şirketlere boyun eğmeyen tek ülke de Tayland. Ve duvarları zorlayan denizin boğucu nemi, o yakıcı sıcak ve toplumsal hayata işlemiş Budist gelenekleriyle Tayland’ı iliklerinize kadar hissettiriyor. Kitapta tek başkarakter yerine beş ana karakter var. Fakat her karaktere akış içinde sırası geldikçe yer verildiği için tekrar yok. Hikayenin siyasi ayağını oluşturan Ticaret ve Çevre Bakanlıkları’nın mücadelesi ayrıca çarpıcı. Her biri kendi mücadelesini veren son derece canlı karakterler eşliğinde, çizdiği tükenmiş dünya atmosferi ve buna rağmen önüne geçilmez kişisel hırslarla başka türlü bir derdi olan, silip süpürdüğü ödülleri hakeden bir distopya. Ek olarak kitapta yer yer oldukça sert cinsel şiddet sahnelerinin yer aldığını da belirtmeliyim.
Karton Cilt, 536 sayfa
Ocak2012 tarihinde, Versus Kitap Yayınları tarafından yayınlandı