''Uluslararası Man Booker Ödüllü''
''İnan bana,'' dedi general, ''bugüne kadar çok sayıda kuşatmada yer aldım, ama bu'' diyerek eliyle kalenin surlarını işaret etti, ''çağımızın en korkunç katliamının yaşanacağı kuşatma olacak. Ve sen de en az benim kadar iyi biliyorsun ki, büyük katliamlar her zaman büyük kitaplar doğurur.''
On beşinci yüzyılın başları. Kış sona ermekte, Arnavutluk halkı da artık kaderlerinin tayin edildiğini bilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu ile masaya oturmayı reddetmişlerdir ve artık savaş kaçınılmazdır.
Beklenildiği gibi, çok geçmeden bir kaleden, Türk atlarının kaldırdığı toz bulutu görülür. Parlak renkli sancaklar, aceleyle dikilmiş minareler ve on binlerce adam kalenin dibindeki ovayı doldurmaya başlar. O andan itibaren bütün dünya, kalenin düşüş haberini almayı beklemeye koyulur.
Kuşatma, bunu izleyen haftaların ve ayların - savaş meydanındaki neşe ile kederin, sürekli değişen savaş stratejilerinin ve yaşamları ince çizgi üzerinde duran insanların - büyüleyici hikâyesini anlatıyor. Kalenin içerisinde sıkışıp kalmış olanlar, Paşa, teknisyenler, topçular, astrolog, kör şair ve Paşa'nın haremindekiler için kuşatma kaçınılmaz ve gittikçe bunaltıcı bir süreçtir.
Kadare, bu çarpıcı ortamdan, başyapıtlarından birini, etkileyici olduğu kadar insanın aklının sınırlarını da zorlayan olağanüstü bir roman çıkarmıştır. Kuşatma, iki medeniyet arasındaki çarpışmanın unutulmaz bir hikâyesi ve günümüzde de yaşanan bireysel acı, belirsizlik ve korkunun ebedi bir tarifidir. Çağımızın en önemli yazarlarından biri olan Kadare Kuşatma ile çarpıcı bir roman nasıl yazılır sorusunun en çarpıcı örneklerinden birini sunuyor.
''Uluslararası Man Booker Ödüllü''
''İnan bana,'' dedi general, ''bugüne kadar çok sayıda kuşatmada yer aldım, ama bu'' diyerek eliyle kalenin surlarını işaret etti, ''çağımızın en korkunç katliamının yaşanacağı kuşatma olacak. Ve sen de en az benim kadar iyi biliyorsun ki, büyük katliamlar her zaman büyük kitaplar doğurur.''
On beşinci yüzyılın başları. Kış sona ermekte, Arnavutluk halkı da artık kaderlerinin tayin edildiğini bilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu ile masaya oturmayı reddetmişlerdir ve artık savaş kaçınılmazdır.
Beklenildiği gibi, çok geçmeden bir kaleden, Türk atlarının kaldırdığı toz bulutu görülür. Parlak renkli sancaklar, aceleyle dikilmiş minareler ve on binlerce adam kalenin dibindeki ovayı doldurmaya başlar. O andan itibaren bütün dünya, kalenin düşüş haberini almayı beklemeye koyulur.
Kuşatma, bunu izleyen haftaların ve ayların - savaş meydanındaki neşe ile kederin, sürekli değişen savaş stratejilerinin ve yaşamları ince çizgi üzerinde duran insanların - büyüleyici hikâyesini anlatıyor. Kalenin içerisinde sıkışıp kalmış olanlar, Paşa, teknisyenler, topçular, astrolog, kör şair ve Paşa'nın haremindekiler için kuşatma kaçınılmaz ve gittikçe bunaltıcı bir süreçtir.
Kadare, bu çarpıcı ortamdan, başyapıtlarından birini, etkileyici olduğu kadar insanın aklının sınırlarını da zorlayan olağanüstü bir roman çıkarmıştır. Kuşatma, iki medeniyet arasındaki çarpışman... tümünü göster
Haziran2011 tarihinde, Profil tarafından yayınlandı