Uzak Tepeler adlı bu romanında İşiguro İngilterede yaşayan dul bir Japon kadını Etsulloyu anlatıyor. Etsuko, kızının intiharı üzerine geçmişine dönüyor, Nagazakide sıcak, sivrisinekli bir yaz mevsimine, savaştan sonra çorak bir arazide insanların hayatlarını yeniden kurmaya çalıştıkları günlere. O günlerde topu üç-beş hafta dostluk ettiği bir ana ile kızı, Saçiko ile Marikoyu anımsıyor. Etsukonun çok aza indirgeyerek anlattığı o ana-kızın öyküsü, kendisinin anlatılmamış öyküsünün dokunaklılığını ve yakıcılığını bütün şiddetiyle duyumsamamıza yol açıyor...
Uzak Tepeler adlı bu romanında İşiguro İngilterede yaşayan dul bir Japon kadını Etsulloyu anlatıyor. Etsuko, kızının intiharı üzerine geçmişine dönüyor, Nagazakide sıcak, sivrisinekli bir yaz mevsimine, savaştan sonra çorak bir arazide insanların hay... tümünü göster
''Uluslararası Man Booker Ödüllü''
''İnan bana,'' dedi general, ''bugüne kadar çok sayıda kuşatmada yer aldım, ama bu'' diyerek eliyle kalenin surlarını işaret etti, ''çağımızın en korkunç katliamının yaşanacağı kuşatma olacak. Ve sen de en az benim kadar iyi biliyorsun ki, büyük katliamlar her zaman büyük kitaplar doğurur.''
On beşinci yüzyılın başları. Kış sona ermekte, Arnavutluk halkı da artık kaderlerinin tayin edildiğini bilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu ile masaya oturmayı reddetmişlerdir ve artık savaş kaçınılmazdır.
Beklenildiği gibi, çok geçmeden bir kaleden, Türk atlarının kaldırdığı toz bulutu görülür. Parlak renkli sancaklar, aceleyle dikilmiş minareler ve on binlerce adam kalenin dibindeki ovayı doldurmaya başlar. O andan itibaren bütün dünya, kalenin düşüş haberini almayı beklemeye koyulur.
Kuşatma, bunu izleyen haftaların ve ayların - savaş meydanındaki neşe ile kederin, sürekli değişen savaş stratejilerinin ve yaşamları ince çizgi üzerinde duran insanların - büyüleyici hikâyesini anlatıyor. Kalenin içerisinde sıkışıp kalmış olanlar, Paşa, teknisyenler, topçular, astrolog, kör şair ve Paşa'nın haremindekiler için kuşatma kaçınılmaz ve gittikçe bunaltıcı bir süreçtir.
Kadare, bu çarpıcı ortamdan, başyapıtlarından birini, etkileyici olduğu kadar insanın aklının sınırlarını da zorlayan olağanüstü bir roman çıkarmıştır. Kuşatma, iki medeniyet arasındaki çarpışmanın unutulmaz bir hikâyesi ve günümüzde de yaşanan bireysel acı, belirsizlik ve korkunun ebedi bir tarifidir. Çağımızın en önemli yazarlarından biri olan Kadare Kuşatma ile çarpıcı bir roman nasıl yazılır sorusunun en çarpıcı örneklerinden birini sunuyor.
''Uluslararası Man Booker Ödüllü''
''İnan bana,'' dedi general, ''bugüne kadar çok sayıda kuşatmada yer aldım, ama bu'' diyerek eliyle kalenin surlarını işaret etti, ''çağımızın... tümünü göster
Elinizdeki romanın 80 sayfalık müsveddesini götürüp yayınevinden 250.000 pound avans alan Zadie Smith, kitap piyasaya çıktığı andan itibaren hem İngiltere'de hem dünyada çok büyük sükse yaptı ve hemen hemen bütün ödüllerde adını bir fırtına gibi estirdi. Öyle ki dünyaca ünlü Guardian gazetesinin bu yıl ilk defa verdiği ödülü kazandığında da, jüride bulunan ünlü romancı Julian Barnes, düşüncelerini şu sözlerle ifade etmişti: Bir romancı olarak içim kıskançlık ateşiyle kavruluyor.
Peki, ne anlatıyordu ki bu gencecik, yarı-Jamaikalı kız: Her türlü aşırılığın revaçta olduğu Londra'nın kenar semtlerinden birinde, farklı renklerin, farklı dinlerin ve farklı kuşakların, Joneslar, Ikballer ve Chalfenler gibi üç renkli ailenin, çoluk çocuk birbirinden matrak hikâyeleri etrafında, göçmenlerin, geleneklerin, İngiliz orta sınıf ailesinin ve alt-kültürlerin ağzına kadar dolu bir cümbüş sürahisine daldırılıp daldırılıp çıkarılan bir parodisini... İddia ediyoruz ki, milenyumun ilk parlak edebiyat yıldızı olan Zadie'nin Inci Gibi Dişler'ini ya her gün bir öğün yirmi sayfa eğlence ve keyif şöleni olarak yuvarlayıp bir aylık bir rüyaya yattığınızda, ya da işinizden üç gün izin alarak bir defada oturup gözleriniz kan çanağına dönene kadar yutarak bitirdiğinizde, kesinlikle tadı damağınızda kalacak ve keşke daha çok sayfa, daha çok olsaydı... diye söyleneceksiniz.
İnci Gibi Dişler, uçuk bir kızdan delice ironilerle dolu çılgınca bir roman...
Elinizdeki romanın 80 sayfalık müsveddesini götürüp yayınevinden 250.000 pound avans alan Zadie Smith, kitap piyasaya çıktığı andan itibaren hem İngiltere'de hem dünyada çok büyük sükse yaptı ve hemen hemen bütün ödüllerde adını bir fırtına gibi... tümünü göster
Yirminci yüzyılın başıyla Birinci Dünya Savaşı arasındaki Amerikan ruhunu başarıyla yakalayan, olağanüstü bir dokuya sahip bir yapıt Caz Dönemi. İlk yayınlandığında ortalığı kasıp kavuran, roman sınırlarını zorlayan, sıradışı bir roman. Sihirbaz Houdiniden Sigmund Freuda ve Henry Forda kadar birçok gerçek kişinin kurmacayla ustaca harmanlandığı ve sonunda tarihsel gerçeğin yapısının sorgulandığı bir roman. Çeşitli edebiyat ödülleri alan Caz Dönemi, Amerikan edebiyatının en önemli, aynı zamanda en eğlenceli örneklerinden biri. Doctorow, Amerikanın yirminci yüzyıl başındaki toplumsal panoraması önünde zenci bir caz piyanistinin mücadelesini büyüleyici bir öykülemeyle anlatıyor. Dönemin koşullarıyla kıyaslanınca olağanüstü bir iş başararak Ford marka bir araba sahibi olan piyanist Walkerın arabasını ırkçılar parçalayınca, Walker, zararın giderilmesini, suçluların cezalandırılmasını ister; kısaca adalet bekler. Doctorow, Walkerın isyanını ve olayın trajik gelişimini varlıklı bir beyaz ailenin ve yoksulluktan zenginliğe yükselen bir Yahudi göçmenin öyküsüyle birleştiriyor, insancıl, sıcak ve canlı bir anlatım içinde Amerikan halkının çok renkli mozayiğini dönüştürüyor.
Yirminci yüzyılın başıyla Birinci Dünya Savaşı arasındaki Amerikan ruhunu başarıyla yakalayan, olağanüstü bir dokuya sahip bir yapıt Caz Dönemi. İlk yayınlandığında ortalığı kasıp kavuran, roman sınırlarını zorlayan, sıradışı bir roman. Sihirbaz Houd... tümünü göster
Kendini tüm insanlığa adayan para babası Eliot Rosewater, akıl hocası Kilgore Troutun izinde bir dâhi mi? Bu ayyaş, itfaiye eri ve hesapsızca zengin adam, tüm insanlığın dertlerine çare olacak bir kurtarıcı mı?
Kendini tüm insanlığa adayan para babası Eliot Rosewater, akıl hocası Kilgore Troutun izinde bir dâhi mi? Bu ayyaş, itfaiye eri ve hesapsızca zengin adam, tüm insanlığın dertlerine çare olacak bir kurtarıcı mı?
Beat kuşağının kutsal kitabı... Başlığı Jack Kerouac önermişti: Çıplak Şölen Herkesin her çatalın ucunda ne olduğunu gördüğü, donmuş bir an. Asla unutamayacağınız bir ziyafet... 1998 yılında keşfedilen bugüne dek yayınlanmamış yeni metinlerin eklenmesiyle zenginleştirilmiş 50. Yıl baskısı... Beat Kuşağı yazarlarının en tehlikelisiydi William S. Burroughs... Anarşinin çift taraflı ajanı, konformizmin ve hükümetlerden afyona her türlü kontrol odağının yılmaz düşmanıydı...
-Rolling Stone-
Burroughs bize, birer hapishane haline gelmiş yaşamlarının duvarlarını durmadan yıkmaya çalışan bir karakter kadrosu sunar; bu karakterler sistemin gerçeğini az çok görürler ama bağımlılık onları yerlerinden kımıldayamaz hale getirdiğinden ondan kaçamazlar. Bağımlıların dünyasında kaybolurken, zaman zaman uyuşturucu dünyasının paranoyak hayallerinin, iktidar sistemlerine karşı bireysel iradenin özgürlüğünü öne sürerken sayıkladığımız avutucu yalanlardan daha gerçekçi olabileceğini üzüntüyle idrak ederiz.
******
Junk, tekel ve mülkiyetin kalıbıdır...kafirdir ve para gibi ölçülebilir. Junk, ideal bir üründür...satış için dil dökmenize gerek yok. Müşteri, lağımdan sürünerek gelecek ve satın almak için yalvaracak. Junk virüsü günümüzde dünyanın bir numaralı kamu sağlığı sorunudur. Çıldıranların, boş otomatların ve metro istasyonlarının arasından nehir boyunca çığlık çığlığa koşanların, kaputların ve portakal kabuklarının, su yüzünde dalgalanan gazete mozaiğinin, betona gömülmüş gangsterlerin sessiz kara çamurunun ve balistik uzmanlarının arayan parmaklarından kaçınmak için dümdüz edilmiş tabancaların içinden dibe doğru inenlerin, junk hastası şafakta öksüren ve tüküren yaşlı junkylerin, astımlı çalıntı mal tacirlerinin ortasında, yaşam yokluğunun sadece ölümün kokusuz renksizliği olduğu kokusuz mekan patikaları boyunca kasvet içinde koşturanların öyküsü. Metro şafaklarının ve ucuz otellerin manzaraları, uyuşmuş bir bekleyiş, yakalanamaz bir cinsel mutluluk. Ve işte çıplak şölen: herkesin her çatalın ucunda ne olduğunu gördüğü, donmuş bir an. Asla unutamayacağınız bir ziyafet.
******
Beat kuşağının kutsal kitabı... Başlığı Jack Kerouac önermişti: Çıplak Şölen Herkesin her çatalın ucunda ne olduğunu gördüğü, donmuş bir an. Asla unutamayacağınız bir ziyafet... 1998 yılında keşfedilen bugüne dek yayınlanmamış yeni metinlerin eklenme... tümünü göster