Ahmed Günbay Yıldız. bu eserinde değişik bir kompozisyonla karşımıza çıkıyor. Yaratılışın tabii bir sonucu olarak, hiç karşılık beklemeyen, hep kendinden veren babanın sevgisi...Ve kendilerini büyütene kadar üzerlerine titreyen bu babaya. yüreklerindeki sevgiden yeterince pay ayıramıyan evlatlar...Bir de. bir genç kızın nakış nakış işlediği. tertemiz sevgisi...Ahmed Günbay Yıldızın bu eseri bir sevgi mozaiği... OKUYUCU YORUMUBABADAN KALMA MAVİ GÖZYAŞIKullandığımız yöntemlere, eskimiş bulduğumuz düşünce ve eylemlere babadan kalma deriz. Okuduğum ve TİMAŞ yayınlarında 2000 yılında 13. Baskıya sahip Mavi Gözyaşı; üçü erkek biri kız dört çocuk babası, Ankara valisi olacak kadar bürokrasi en üst düzeyine ulaşmak ulaşırken ihmal ettiği çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak- için Arif beyin veya maruz kaldığı horlanma karşısında çocuklarının evinden gizlice ayrılıp yerleştiği Huzurevindeki takma adıyla Vatandaş Mansurun yaşam öyküsüdür. Babadan kalma bir roman gibi görünmesine rağmen, yine de bir baba olarak beni ve yazarı Ahmed Günbay Yıldızın bütün eserlerini bir çırpıda okuyan bir anne olarak eşimi, yetiştirmekte olduğumuz biri kız biri erkek iki çocuğumuzun evlendikten sonra aileleriyle bize karşı tutumlarına hazırlıklı olmamızı sağlamaktadır. Kesinlikle kızımı ve oğlumu halihazırda suçlamıyorum. Hasan Kaçanın senarist olarak da yer aldığı ve Herodot Cevdet tiplemesiyle oynadığı ATVde Pazartesi geceleri yayınlanan Ekmek Teknesi dizisinde Suhanın annesi Mehpare ile evlendikten sonra çiftin kendisiyle birlikte yaşamasını istemesi üzerine Şelale ve Ayhan Hanımların tepkisi Kesinlikle olmaz olmuştu, ne kadar haklılar! Siz anne-baba ne kadar iyi de olsanız, yabancı bir insanın (bu gelin de olabilir, damat da olabilir) muhtaç olmadıkça size bakmasını beklememelisiniz. Giriş kapılarının bile ayrıldığı müstakil veya çok katlı evlerin yerine, apartman yaşantısı içindeki günümüz zorunlu yerleşim sisteminde ilişkilerin ekonomik olmaktan ziyade sosyal bir olumsuzluğa dönüşmesi olasıdır. Zaten eski vali Arif bey, Huzurevindeki yaşantısı sırasında Müsteşar Sırrı diye adeta tıpatıp kader çizgisiyle gelen yeni babaya 6 sayfa (shf: 169-174)bu konuyu işlemekte ve ... ama bizler koca bebekleriz. Çocuklarımızın önünde birer engel gibi durmamalıyız. Onların yaşlarındaki arzularına da bir pay bırakmalıyız değil mi efendim? diye noktalamaktadır.Romanda, Mavi Gözyaşı Vali Arif beyin bir gazetede yazdığı köşesinin adıdır (sayfa: 162). Arif beyin evlendirdiği büyük oğlu Ekremden olma zeki ve duygulu torunu Sezer, dedesinin Hatıra Defterinden yola çıkarak köşe yazarını tanımış, gazetenin yönetimine ısrarı üzerine elde ettiği adres üzerine gittiği Huzurevinin bahçesinde üç gün boyunca dedesini aramıştır. Sezer, bu ipucunu elde ettiği Hatıra Defterinde yazılanları annesine yorumlarken: Mavi, masmavi bir gözyaşının matbuat haline gelişi bunlar! diye seslenir.Roman kahramanı, Vali Arif bey, yediği tokatlar ile çocuklarına muhtaç kalır. Oldukça çok olan emekli maaşını, yani zenginliğini; kızı Belkısın, annelerinin ölümü ve babalarının kendilerine yük olmaya başlayacağı sinyali üzerine gelişigüzel bulduğu Sıdıka Hanıma harcamış, bir gece Mülkiyelilerin Kurulu gecesinden dönüşünde bomboş bir evle karşılaşınca elinde avucunda emekli maaşı dışında hiç bir şeyi kalmamıştır. Romanın başında Ankara valiliğinden istifasına yol açan küçük oğlu Serdarın terörist olarak emniyet mensuplarıyla girdiği çatışmada ölmesiyle bu hazin süreç başlamıştır. Nitekim eşi de Serdarın evi terketmesiyle ölmüş ve son oğlu Erkam ile ayni evi paylaşmıştır. Erkama evlilik hediyesi olarak verdiği oturdukları evin tapusu Huzurevine gidişin de nedeni olmuştur.Kısmen benim de Babadan kalma içerik taşıyan bu romandan, roman kahramanının da, huzurevinde, değil çocuklarını suçlamak, kendi muhasebesini yaptığı satırlarda olduğu gibi bence alınması gereken ders; bırakın uzak akraba ve dostlarımıza, çocuklarımıza dahi muhtaç olmayacak şekilde gelirli ve sağlıklı olmayı Tanrıdan dileyip, mesafeli ama sevgi dolu, sıcak ve samimi bir ilişkiyi, çocuklarımızdan ayrı bir evde yaşayarak ve onlara kendi yaşamlarını yaşama olanağı sağlayarak gerçekleştirmeliyiz.
Ahmed Günbay Yıldız. bu eserinde değişik bir kompozisyonla karşımıza çıkıyor. Yaratılışın tabii bir sonucu olarak, hiç karşılık beklemeyen, hep kendinden veren babanın sevgisi...Ve kendilerini büyütene kadar üzerlerine titreyen bu babaya. yüreklerindeki sevgiden yeterince pay ayıramıyan evlatlar...Bir de. bir genç kızın nakış nakış işlediği. tertemiz sevgisi...Ahmed Günbay Yıldızın bu eseri bir sevgi mozaiği... OKUYUCU YORUMUBABADAN KALMA MAVİ GÖZYAŞIKullandığımız yöntemlere, eskimiş bulduğumuz düşünce ve eylemlere babadan kalma deriz. Okuduğum ve TİMAŞ yayınlarında 2000 yılında 13. Baskıya sahip Mavi Gözyaşı; üçü erkek biri kız dört çocuk babası, Ankara valisi olacak kadar bürokrasi en üst düzeyine ulaşmak ulaşırken ihmal ettiği çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak- için Arif beyin veya maruz kaldığı horlanma karşısında çocuklarının evinden gizlice ayrılıp yerleştiği Huzurevindeki takma adıyla Vatandaş Mansurun yaşam öyküsüdür. Babadan kalma bir roman gibi görünmesine rağmen, yine de bir baba olarak beni ve yazarı Ahmed Günbay Yıldızın bütün eserlerini bir çırpıda okuyan bir anne olarak eşimi, yetiştirmekte olduğumuz biri kız biri erkek iki çocuğumuzun evlendikten sonra aileleriyle bize karşı tutumlarına hazırlıklı olmamızı sağlamaktadır. Kesinlikle kızımı ve oğlumu halihazırda suçlamıyorum. Hasan Kaçanın senarist olarak da yer aldığı ve Herodot Cevdet tiplemesiyle oynadığı ATVde Pazartesi geceleri yayınlanan Ekmek Teknesi dizisinde Suhanın annesi Mehpare ile evlendikten so... tümünü göster
güzel bir kitap ahmet günbayın kitaplarının klasik konuları işlenmiş
Eğlenceli değil ama etkileyici bir kitaptı.Kahramanların duyguları güzel tarif edilmiş, ama yer yer yoğun aforizmalar insanı sıkabiliyor.
Derinden etkileyen kitaplarından biridir Günbay'ın bu eseri beni. Goriot Baba gibi adamdır kitaptaki babamız. Bir hikaye paylaşıyordu sonlara doğru , okuyunca gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Paylaşmadan olmayacak.
İlgi! Çocukların ve büyüklerin en büyük zaafı...
Yıllar öncesi , Çocuk Esirgeme Kurumu'na yolum düşmüştü... Araştırıp , onların acılı durumları üzerinde inceleme yapmıştım.
Aldığım sonuç çok düşündürücüydü. Çocuklar yiyecekten , içecekten , gıdasızlıktan değil , ilgisizliğin verdiği rahatsızlıktan ölüyorlardı.
Kadınından ilgi bekler insan. Kadın , erkeğinden. Arkadaş , arkadaşından. Kusurlu bir insana ilgi gösterebilir miyiz hiç ?
Zil zurna bir sarhoşun bataklığa düşmesine engel olanınız var mı içinizde? Hep çorağa düşsün diye beklemez miyiz?
Eli bıçaklı , katil olmak için saldıran insanın elinden kaç kişi silahını alıp onu teskin etme cesaretini duymuştur hayatında?...
İnsan olmanın yolu , olumsuz duyguları bastırmaktır. Bu hissi olgunlaştıran insan , mükemmel olmaya doğru yürümektedir.
Hiç birimiz , o yola çıkamadık anlaşılan , işte hiç beklemediğimiz bir yerde buluştuk sonunda.
Bu yazıdan sonra kelimelere ne hacet.
360 sayfa