Türkiyenin gerek siyasî gerekse sosyal ve kültürel olarak çeşitli sorunları var. Bunların en önemlilerinden biri hiç kuşkusuz Başörtüsü sorunudur. Geriye dönüp bakıldığında onlarca gözü yaşlı kız, yıkılan hayaller ve gelecek umutları var. Özellikle son otuz yılda yaşananlar meseleyi iyice çözümsüz hale getirdi. Ülke başörtüsü etrafında adeta ikiye bölündü: Başörtüsüne taraf olanlar ve olmayanlar. Böylesine ideolojik ve keskin bir ayrışmanın yaşandığı ortamda meselenin tutarlı bir çözüme kavuşması beklenemez. Adına Başörtüsü sorunu dediğimiz şey, aslında 12 Eylül 1980 ihtilali ile başlayan ve bugüne kadar gelen bir sürecin devamı. Bugüne kadar palyatif çözümlerin hiç biri işe yaramadığı gibi, sorunu daha da büyüttü. 28 Şubat dönemi olumlu ya da olumsuz herkesi derinden etkiledi. Banka sahipleri el değiştirdi, zengin olanlar oldu, mağdur edilenler de... Ama hiç şüphe yok ki, en çok mağdur olanlar başörtülü kızlardı. Üniversite önlerinde, fakülte koridorlarında türbanlı kız öğrencilerin yaşadığı dramlar hafızalardaki tazeliğini hâlâ koruyor. Sınavlara girebilmek için ağlayarak başörtüsünü fırlatıp atan kızların yürek burkan görüntüleri, tv ekranlarında tekrar tekrar yayınlandı. Unutulması kolay olmayan görüntülerdi bunlar. Başörtüsü sorunu lâiklik sorunu ile hep aynı düzlemde ele alındı. Lâiklik sorunu bir türlü çözülemediği gibi, başörtüsü sorunu da çözülemedi, çözülemiyor. Sorunları çözmek yerine ötelemek genel tavrımız olduğundan mesele daha da derinleşti. Gelinen nokta tam bir kördüğüm. Başörtüsü sorunu bir kısır döngü içinde, çözülmeden yine rafa kaldırıldı. Peki bu sorunu kim, nasıl çözecek? İşte bu sorunun cevabı yok. Elinizdeki kitab bu soruya ve bu soruna bir katkıda bulunmayı amaçlıyor.Kitabının yazarı Elisabeth Özdalga bilimsel ciddiyete sahip, objektifliği ile tanınan bir akademisyen, içimizden biri. Yazarın amacı, -kendi ifadesiyle- haksızlığa uğrayan toplumsal bir kesimin derdini anlatıp daha iyi anlaşılır olmalarına katkıda bulunmak. Ancak yazar sorunu sadece deskriptif olarak ele almıyor, konuyu 100 yıl gerilere kadar götürüyor ve başörtüsü ekseninde Türkiyenin genel bir panoramasını da çıkarıyor. Özdalga, başörtüsü sorununu otoriter devlet yapısından demokratik devlet yapısına hâlâ tam geçişin sağlanamamasına bağlıyor. Daha demokratik bir devlet yapısının bu sorunu çözeceğine inanıyor. Modern Türkiyede Başörtüsü Sorunu son derece önemli bir kitap. Sorun, hermenötik bir yaklaşımla ele alınıyor. Türk okuru bu eserle yeni tanışacak. Çünkü eserin orjinali İngilizce olarak basıldı. Ne yazık ki, Türkçeye çevirisi çok sonraları ve yazarın müsaadesi alınmaksızın korsan olarak basıldı. Dolayısıyla Türk kamuoyunun bu kitaptan istifadesi de bu oranda sınırlı kaldı. Bunca tartışmanın yaşandığı, toplumsal kargaşaya neden olan böylesine önemli bir konuda, bilimsel ciddiyetten mahrum onca kitap varken, Modern Türkiyede Başörtüsü Sorunu gibi bir çalışmanın korsan bir baskı ile yetinilmesi Türk yayıncılık tarihimiz açısından ayrıca hazindir. Önemli bir çalışmayı daha, Türk okuruna kazandırmaktan dolayı memnuniyetimizi ifade etmek istiyoruz.
Türkiyenin gerek siyasî gerekse sosyal ve kültürel olarak çeşitli sorunları var. Bunların en önemlilerinden biri hiç kuşkusuz Başörtüsü sorunudur. Geriye dönüp bakıldığında onlarca gözü yaşlı kız, yıkılan hayaller ve gelecek umutları var. Özellikle son otuz yılda yaşananlar meseleyi iyice çözümsüz hale getirdi. Ülke başörtüsü etrafında adeta ikiye bölündü: Başörtüsüne taraf olanlar ve olmayanlar. Böylesine ideolojik ve keskin bir ayrışmanın yaşandığı ortamda meselenin tutarlı bir çözüme kavuşması beklenemez. Adına Başörtüsü sorunu dediğimiz şey, aslında 12 Eylül 1980 ihtilali ile başlayan ve bugüne kadar gelen bir sürecin devamı. Bugüne kadar palyatif çözümlerin hiç biri işe yaramadığı gibi, sorunu daha da büyüttü. 28 Şubat dönemi olumlu ya da olumsuz herkesi derinden etkiledi. Banka sahipleri el değiştirdi, zengin olanlar oldu, mağdur edilenler de... Ama hiç şüphe yok ki, en çok mağdur olanlar başörtülü kızlardı. Üniversite önlerinde, fakülte koridorlarında türbanlı kız öğrencilerin yaşadığı dramlar hafızalardaki tazeliğini hâlâ koruyor. Sınavlara girebilmek için ağlayarak başörtüsünü fırlatıp atan kızların yürek burkan görüntüleri, tv ekranlarında tekrar tekrar yayınlandı. Unutulması kolay olmayan görüntülerdi bunlar. Başörtüsü sorunu lâiklik sorunu ile hep aynı düzlemde ele alındı. Lâiklik sorunu bir türlü çözülemediği gibi, başörtüsü sorunu da çözülemedi, çözülemiyor. Sorunları çözmek yerine ötelemek genel tavrımız olduğundan mesele daha da derinleşti. Gelinen nokta... tümünü göster