"Üzülme baba," dedim, "alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha." "Ona üzülmüyorum ki ben," dedi babam. "Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık." Güzel olmak isteyen alkolikler, berduşlar, kardeşler… Zembereği boşalmış hayat memat ezberleri, tek gözlü geceler. Yeraltının karın gurultusuna, belalı bir gündüze sarılan cuaralar.
Müptezeller, uğultuların, yoksunluğun ve kaybeden delikanlıların romanı. Lime lime, ufalanarak. Emrah Serbes, kenarların soluğunu, dünyaya katlanamayan, kendine gömülen çocukları haykırarak anlatıyor. Yaz biter, güz biter, hep kış gelir.
(Tanıtım Bülteninden)
"Üzülme baba," dedim, "alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha." "Ona üzülmüyorum ki ben," dedi babam. "Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık." Güzel olmak isteyen alkolikler, berduşlar, kardeşler… Zembereği boşalmış hayat memat ezberleri, tek gözlü geceler. Yeraltının karın gurultusuna, belalı bir gündüze sarılan cuaralar.
Müptezeller, uğultuların, yoksunluğun ve kaybeden delikanlıların romanı. Lime lime, ufalanarak. Emrah Serbes, kenarların soluğunu, dünyaya katlanamayan, kendine gömülen çocukları haykırarak anlatıyor. Yaz biter, güz biter, hep kış gelir.
(Tanıtım Bülteninden)
Müptezellik kadar böyle gelmiş böyle gider kitabı. Bir açıdan uyuşturucunun insanı nasıl pençesine aldığının yalın bir resmi. Diğer açıdan “temiz” taraftan bakınca tamam voliyi vurmak şart değil de hiç mi çabalamaz insan dedirtiyor. Otobiyografik izler taşıyan karakterin battığı çamur okuyucuyu da boğuyor adeta. Bu ve köküne kadar umutsuzluğuyla yeraltı edebiyatına bizden bir katkı diyeiliriz. Şüphesiz Şeffaf Mavi gibi evrensel boyutta insanı silkelemez ama Sıhhiye’de geçmesi bile bu toprağın insanını etkiler.
Kitabın sonunda ben bunu niye okudum diye düşünebileceğiniz ancak sıkılmadan okuyabileceğiniz kitaplardan birisi.
Romanın karakterinin hayatına üzülmenizi sağlayacak gerçeklikte ve sahici dili olan bir kitap. Sanki tüm bunları yaşayan birisinin anılarını dinliyorsunuz. Gerçek mi kurgu mu diye düşünüyor insan.
Hayatta kıskandığım tek insan Emrah Serbes. Yine ağladım ve güldüm.
Nerede Behzat Ç. anlatımı, karekterleri nerede bu? Emrah Serbes yazmamış sanki. Metnin bir kişiliği yoktu.
Kitap kendini bir şekilde okutturuyor. Okuyan kişinin hayatı kitap'da yazılanlardan daha kötü ise kitabı çöpe atabilirsiniz..
YAZIŞ TARZINI ÇOK BEĞENDİM.SIKMADAN KISA ÖZ CÜMLELERLE BİR ÇIRPIDA ANLATIYOR.
Neden bunca yerden yere vururlar şu kitabı hiç anlamıyorum. Adam kendi hissettiğini, kendi yaşadığını kendi bildiği dilde ve şekilde anlatmış. Harfiyat'ta da böyle yapmıştı, bu "şaşkınlığı" ! neye borçluyuz, anlamıyorum.
Korkarım ipek ongun okuyarak büyümüş, pembe kurdelalı bilekte beyaz çoraplı gençliği (kız figürü temsili olarak verilmiştir, erkekleri de bir tuhaf çünkü) şeklen ne kadar serseri havalarında gezmeyi sevse de (kotlarımızda kumaş kalmayıncaya dek yırtalım akımı) iş biraz derinleştiğinde ve flu perdelerin arasından sızıp gerçek bir hale gelmeye başladığında "tiksinç"me duyguları zedeleniyor.
Neyse ki edebiyat dünyasında bu yeni "biz beğenmezük" akımına çok da kulak asmayan, demirden sert topraktan sağlam bir nesil var ve yazarlarına sahip çıkıyorlar.
meraklı not: sahi ipek ongun yazmıyor mu artık?
163 sayfa
Ekim2016 tarihinde, iletişim Yayınları tarafından yayınlandı