Beka yok cihanda nüfus-ı faniye / Ömr-i beşer sanki bir saniye / Birisin hayyen ayırdı felek / Bu idi bana sevece-i saniye / Taundan vefat etti, Ah! Naciye! Taun ya da veba, 18. yüzyıldan kalma bir mezar taşındaki bu sözlerin de gösterdiği gibi, yüzyıllar boyunca Osmanlı tebaasını kırıp geçirmiş ve çok acı vermiş bir illet. Daniel Panzacın günümüzdeki hemen bütün Osmanlı araştırmalarında kaynak olarak kullanılan ve yıllarca süren bir araştırmanın ürünü olan eseri bu sözlerle başlıyor. Vebanın neden ve nasıl yayıldığı, Müslüman ve gayrimüslim tebaanın salgın karşısındaki tavırları, inançları, Balkanlardan Erzuruma, Magripten Maşrıka bireylerin ve devletin aldığı önlemler, Venedik, Marsilya, Şam, İstanbul ve daha birçok şehrin konsolosluk raporları, sağlık görevlilerinin yazışmaları ve binin üzerinde kaynak taranarak yazıldı. Yüz elli yıllık bir dönemi tanıklara dayanarak anlatan bir toplumsal tarih kitabı.
Beka yok cihanda nüfus-ı faniye / Ömr-i beşer sanki bir saniye / Birisin hayyen ayırdı felek / Bu idi bana sevece-i saniye / Taundan vefat etti, Ah! Naciye! Taun ya da veba, 18. yüzyıldan kalma bir mezar taşındaki bu sözlerin de gösterdiği gibi, yüzyıllar boyunca Osmanlı tebaasını kırıp geçirmiş ve çok acı vermiş bir illet. Daniel Panzacın günümüzdeki hemen bütün Osmanlı araştırmalarında kaynak olarak kullanılan ve yıllarca süren bir araştırmanın ürünü olan eseri bu sözlerle başlıyor. Vebanın neden ve nasıl yayıldığı, Müslüman ve gayrimüslim tebaanın salgın karşısındaki tavırları, inançları, Balkanlardan Erzuruma, Magripten Maşrıka bireylerin ve devletin aldığı önlemler, Venedik, Marsilya, Şam, İstanbul ve daha birçok şehrin konsolosluk raporları, sağlık görevlilerinin yazışmaları ve binin üzerinde kaynak taranarak yazıldı. Yüz elli yıllık bir dönemi tanıklara dayanarak anlatan bir toplumsal tarih kitabı.