Günümüzde dünya tarihçiliğinde metot ve muhteva bakımından önemli değişimler yaşanıyor. Bir devletin veya bir toplumun ya da bir kurumun/yapının yazılmış tarihi bir anlamda yeniden yazılmaktadır. Bunda tarihçilik açısından yeni bulguların olduğu kadar ve belki daha fazla yeni metotların etkisi bulunmaktadır. Değişen dünyada tarih önce konsept, sonra bilim olmanın ötesinde bugün araç olarak önem kazanmaktadır. Modern ulusçuluğun giderek ömrünü tamamlaması ve modern imparatorlukların öne çıkmasıyla ortaya çıkan soruların cevabının arandığı noktada tarih en önemli kaynak durumuna gelmektedir. Böylece tarihin tanımındaki geçmiş-bilim sözü gelecek-bilime dönüşmektedir.Türkler dünya coğrafyasının en kritik bölgelerinde yaşamışlar ve sayısız devletler kurmuşlardır. Bunlar içerisinde dünya tarihi açısından önem ve etkisi olanlar elbette olmuştur. Ancak sadece Osmanlı, dünya tarihini, bizatihi ekseninde yer almak suretiyle şekillendirmiş ve yönlendirmiştir. Bu yapısal olarak çok uluslu, çok dinli, çok dilli ve kurumsal olarak uzun ömürlü oluşu ona tarihte ancak birkaç örneğiyle kıyaslanabilecek bir özgünlük ve özgüllük sağlamıştır. Bu manada Osmanlı Devleti yapısal ve kurumsal olarak incelenebilecek ve günümüze ilişkin önemli şeyler söyleyecek bir özelliğe sahiptir.Osmanlı kuşkusuz sadece bir devlet olarak değil, aynı zamanda bir tarih olarak da aynı önemi haizdir. Türk tarihinin kültür ve medeniyet açısından ulaştığı bir zirve olmuştur. 1400 yıllık İslam tarihinin hemen hemen yarısına tekabül etmektedir. Daha önemlisi bu uzun tarihin, bize en yakın olan zaman dilimini oluşturmaktadır. Yeni dünyanın daha keşfedilmediği bir dönemde sahneye çıkmış ve eski dünyanın saç ayakları durumunda olan Asya, Avrupa ve Afrikayı kesiştirmiştir. İşte bu özellikleri dolayısıyla özel olarak dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan irili ufaklı otuzu aşkın devletin tarihini yazmak Osmanlı tarihi olmaksızın imkansız gibidir. Genel olarak ise dünya tarihinin ikinci bin yılını anlamak Osmanlı tarihi atlanarak ya da kenarda bırakılarak mümkün değildir. Günümüzde Avrupa-merkezli tarih anlayışının giderek önemini yitirmesi, yukarıda söylenenler çerçevesinde yeniden değerlendirilmelidir.Elinizdeki kitap Osmanlıyı böyle okumanın daha anlamlı olacağı, en azından böyle de okunabileceğini gösteren bir dizi seminerin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışma, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 700. yılı münasebetiyle 1999 yılında Bilim ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen ve iki ay kadar devam eden Osmanlı Seminerleri başlığı altında sunulan çok sayıda konuşma arasından yapılan bir seçkidir. Önce bu konuşmalar deşifre edilmiş, sonra metinler konuşma sahipleri tarafından düzenlenmiştir. Metinlerde pür akademik bir üslup yerine söz konusu metnin bir sunum sonucu ortaya çıktığına işaret eden konuşma havası mevcuttur ve bu hava özellikle korunmak istenmiştir. Bu konuşmaların kitaplaştırılması sürecinin her safhasında, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezinin yoğun bir gayreti ve katkısı olmuştur.Geçmişi anlamadan geleceği inşa etmek güçtür. Bu gerçeğin aksine hareket ederek ortaya çıkan problemleri telafi etmek ise daha da güç bir iştir. Önemli olan ise şüphesiz ki anlamaya çalışmaktır. Anlamaya çalışmak en azından olumlu bir şey yapmak istemektir. Elinizdeki çalışmayı önemli kılan da, her şeyden önce, Osmanlıyı anlamaya yönelik bir zihinsel gayretin ürünlerini barındırıyor olmasıdır.
Günümüzde dünya tarihçiliğinde metot ve muhteva bakımından önemli değişimler yaşanıyor. Bir devletin veya bir toplumun ya da bir kurumun/yapının yazılmış tarihi bir anlamda yeniden yazılmaktadır. Bunda tarihçilik açısından yeni bulguların olduğu kadar ve belki daha fazla yeni metotların etkisi bulunmaktadır. Değişen dünyada tarih önce konsept, sonra bilim olmanın ötesinde bugün araç olarak önem kazanmaktadır. Modern ulusçuluğun giderek ömrünü tamamlaması ve modern imparatorlukların öne çıkmasıyla ortaya çıkan soruların cevabının arandığı noktada tarih en önemli kaynak durumuna gelmektedir. Böylece tarihin tanımındaki geçmiş-bilim sözü gelecek-bilime dönüşmektedir.Türkler dünya coğrafyasının en kritik bölgelerinde yaşamışlar ve sayısız devletler kurmuşlardır. Bunlar içerisinde dünya tarihi açısından önem ve etkisi olanlar elbette olmuştur. Ancak sadece Osmanlı, dünya tarihini, bizatihi ekseninde yer almak suretiyle şekillendirmiş ve yönlendirmiştir. Bu yapısal olarak çok uluslu, çok dinli, çok dilli ve kurumsal olarak uzun ömürlü oluşu ona tarihte ancak birkaç örneğiyle kıyaslanabilecek bir özgünlük ve özgüllük sağlamıştır. Bu manada Osmanlı Devleti yapısal ve kurumsal olarak incelenebilecek ve günümüze ilişkin önemli şeyler söyleyecek bir özelliğe sahiptir.Osmanlı kuşkusuz sadece bir devlet olarak değil, aynı zamanda bir tarih olarak da aynı önemi haizdir. Türk tarihinin kültür ve medeniyet açısından ulaştığı bir zirve olmuştur. 1400 yıllık İslam tarihinin hemen hemen yarısın... tümünü göster