Türkiyenin modernleşme deneyimi uzun bir tarihsel geçmişe sahiptir. Geleneksel yapılar bu süreç içinde önemli ölçüde bir değişime tabi olmuştur. Bu çerçevede Sünnilerde ortaya çıkan farklılaşmalar kadar Aleviler arasında meydana gelen farklılaşmalar da önem kazanmıştır. Bu çalışma öteki Türkiyenin modernleşme tecrübesini dinsel farklılaşmalar temelinde ele almaktadır. Üç bölümden oluşan bu incelemenin birinci bölümünde dinsel itibarın göstergeleri şeyh, seyyid ve molla tipolojileri ekseninde incelenmekte ve bu rollerin Türkiyenin çağdaşlaşma arayışı içinde kazandığı yeni biçimlere yer verilmektedir. İkinci bölümde ise Alevilerin modernleşme süreci, dedelik örneği çerçevesinde toplulukta ortaya çıkan diğer farklılaşmalarla eleştirilerek tartışmaya açılmaktadır. Cumhuriyetle birlikte Alevilerin, gelenekselden modernliğe geçişlerinin yarattığı serüven, şifahi kültür öğelerinin direnç noktalarını göstermesi açısından önem kazanmaktadır. Üçüncü bölümde ise İlahiyatçılar dinsel bir prototip olarak ele alınmakktadır. Tipik bir İlahiyatçının devlet ve toplum katmanları karşısında içselleştirdiği geleneksel rol birikimi, ulemadan aydına geçişle birlikte görünürlük kazanan yeni karakterlerle buluşma imkanı kazanmaktadır.
Türkiyenin modernleşme deneyimi uzun bir tarihsel geçmişe sahiptir. Geleneksel yapılar bu süreç içinde önemli ölçüde bir değişime tabi olmuştur. Bu çerçevede Sünnilerde ortaya çıkan farklılaşmalar kadar Aleviler arasında meydana gelen farklılaşmalar da önem kazanmıştır. Bu çalışma öteki Türkiyenin modernleşme tecrübesini dinsel farklılaşmalar temelinde ele almaktadır. Üç bölümden oluşan bu incelemenin birinci bölümünde dinsel itibarın göstergeleri şeyh, seyyid ve molla tipolojileri ekseninde incelenmekte ve bu rollerin Türkiyenin çağdaşlaşma arayışı içinde kazandığı yeni biçimlere yer verilmektedir. İkinci bölümde ise Alevilerin modernleşme süreci, dedelik örneği çerçevesinde toplulukta ortaya çıkan diğer farklılaşmalarla eleştirilerek tartışmaya açılmaktadır. Cumhuriyetle birlikte Alevilerin, gelenekselden modernliğe geçişlerinin yarattığı serüven, şifahi kültür öğelerinin direnç noktalarını göstermesi açısından önem kazanmaktadır. Üçüncü bölümde ise İlahiyatçılar dinsel bir prototip olarak ele alınmakktadır. Tipik bir İlahiyatçının devlet ve toplum katmanları karşısında içselleştirdiği geleneksel rol birikimi, ulemadan aydına geçişle birlikte görünürlük kazanan yeni karakterlerle buluşma imkanı kazanmaktadır.