Günümüzün en önemli tartışmalarından birine konu olan küreselleşme hakkında geniş lbir iteratür oluşmuş durumda. Ancak küreselleşmeyle ilgili tartışmaların odak noktasını genellikle ekonomik boyut oluşturmaktadır. John Tomlinson ise, daha önce yayımladığımız Kültürel Emperyalizmde olduğu gibi Küreselleşme ve Kültürde de küreselleşmeyi, yapısal ekonomik özellikleriyle değil, kültürel bir dille tartışıyor; ilk kitabında başladığı tartışmayı bu kitabında zenginleştiriyor. Evimizle birebir ilişkide olduğumuz mekânlarla, Tomlinsonın deyimiyle yerelliklerimizle kurmuş olduğumuz ilişki her geçen gün dönüşüm geçiriyor. Küreselleşme birçok insanın kim oldukları ve nerede yaşadıklarıyla ilgili düşüncelerini değiştiriyor. Bunda dünya üzerinde bir yerden bir yere çok daha kısa sürede kolayca seyahat edebilmemizin, uzak mesafelerdeki insanlarla rahatça etkileşime girebilmemizin ve uzak/yakın her yerdeki bilgiye göreceli olarak kolayca ulaşabilmemizin etkisi büyük. O halde, kültürü daha çok kişisel anlamlar üretme çabası olarak ele alan Tomlinsonın karmaşık bağlantılılık adını verdiği küreselleşme koşulları altında nasıl anlamlar çıkarıyor, varoluşumuza ne gibi anlamlar yüklüyoruz? Artık geleneksel ilişkilerden çok farklı biçimlerde birbirleriyle bağlantılı olan insanların deneyimledikleri şey aslında nedir?Tomlinson bu çalışmasında uçak yolculuğundan, küresel yiyeceklere ve medya endüstrilerine kadar birçok örnek vererek karmaşık bağlantılılığın Zimbabwedeki tarım işçilerinden, süpermarkette alışveriş yapan sıradan insanlara kadar nasıl birçok insanın hayatını etkilediğini gösteriyor. Giddens ve Featherstone gibi sosyal bilimcilerin görüşlerinden büyük ölçüde faydalanan Tomlinson, bir hayal ya da kâbus olarak da algılanabilen küreselleşme karşısında birey için son kertede bir kozmopolitanizmi, oldukça ahlâki bir konumu öngörüyor: Kendini bir bütün olarak dünyaya ait hissedip, küresel kültürlerle açık olmayı...Kültürün küreselleşmenin ihmal edilen bir yanı olduğu sık sık dile getirilmiştir. John Tomlinson, sonunda kültürün küreselleşme tartışmalarında sahip olması gereken merkezi rolü sistemli biçimde keşfeden bir kitap sunuyor bize. Üstelik de tutarlı ve kolay anlaşılırlılık açısından tavsiye edilebilecek, bilgilerimizi tazeleyecek berraklıkta bir metin.
Günümüzün en önemli tartışmalarından birine konu olan küreselleşme hakkında geniş lbir iteratür oluşmuş durumda. Ancak küreselleşmeyle ilgili tartışmaların odak noktasını genellikle ekonomik boyut oluşturmaktadır. John Tomlinson ise, daha önce yayımladığımız Kültürel Emperyalizmde olduğu gibi Küreselleşme ve Kültürde de küreselleşmeyi, yapısal ekonomik özellikleriyle değil, kültürel bir dille tartışıyor; ilk kitabında başladığı tartışmayı bu kitabında zenginleştiriyor. Evimizle birebir ilişkide olduğumuz mekânlarla, Tomlinsonın deyimiyle yerelliklerimizle kurmuş olduğumuz ilişki her geçen gün dönüşüm geçiriyor. Küreselleşme birçok insanın kim oldukları ve nerede yaşadıklarıyla ilgili düşüncelerini değiştiriyor. Bunda dünya üzerinde bir yerden bir yere çok daha kısa sürede kolayca seyahat edebilmemizin, uzak mesafelerdeki insanlarla rahatça etkileşime girebilmemizin ve uzak/yakın her yerdeki bilgiye göreceli olarak kolayca ulaşabilmemizin etkisi büyük. O halde, kültürü daha çok kişisel anlamlar üretme çabası olarak ele alan Tomlinsonın karmaşık bağlantılılık adını verdiği küreselleşme koşulları altında nasıl anlamlar çıkarıyor, varoluşumuza ne gibi anlamlar yüklüyoruz? Artık geleneksel ilişkilerden çok farklı biçimlerde birbirleriyle bağlantılı olan insanların deneyimledikleri şey aslında nedir?Tomlinson bu çalışmasında uçak yolculuğundan, küresel yiyeceklere ve medya endüstrilerine kadar birçok örnek vererek karmaşık bağlantılılığın Zimbabwedeki tarım işçilerinden, süpermarke... tümünü göster