Simone de Beauvoir ile Jean-Paul Sartreın birlikteliği, 20. yüzyılı bir uçtan öbür uca geçen bir aşk hikâyesi, bir dava yoldaşlığı. Aralarındaki, evlilikten çok daha güçlü bir bağ; başka aşkların, uzun ayrılıkların koparamadığı bir ilişki. İnsan hakları savunuculuğundan özgürlük yoluna adanmış bir edebiyata, Cezayir bağımsızlık savaşı ve Vietnamdan kadınların özgürleşme hareketine kadar birçok kültürel kavgada, siyasal davada birlikte savaşarak güçlendirdikleri bir can yoldaşlığı. Beauvoirla birlikte uzun yıllar kadın hakları uğrunda savaşım vermiş olan Claudine Monteil, bu iki özgürlük âşığının çapraz biyografisinde, hem büyük bir aşk öyküsünü romansı öğelerle dile getiriyor, hem de 20. yüzyıla damgasını vurmuş iki aydının yazınsal ve düşünsel serüvenlerini aktarıyor. Özgürlük Âşıklarının öyküsünü, Sartreın doğumunun 100. yılında Elif Göktekenin Türkçesiyle sunuyoruz.
Simone de Beauvoir ile Jean-Paul Sartreın birlikteliği, 20. yüzyılı bir uçtan öbür uca geçen bir aşk hikâyesi, bir dava yoldaşlığı. Aralarındaki, evlilikten çok daha güçlü bir bağ; başka aşkların, uzun ayrılıkların koparamadığı bir ilişki. İnsan hakları savunuculuğundan özgürlük yoluna adanmış bir edebiyata, Cezayir bağımsızlık savaşı ve Vietnamdan kadınların özgürleşme hareketine kadar birçok kültürel kavgada, siyasal davada birlikte savaşarak güçlendirdikleri bir can yoldaşlığı. Beauvoirla birlikte uzun yıllar kadın hakları uğrunda savaşım vermiş olan Claudine Monteil, bu iki özgürlük âşığının çapraz biyografisinde, hem büyük bir aşk öyküsünü romansı öğelerle dile getiriyor, hem de 20. yüzyıla damgasını vurmuş iki aydının yazınsal ve düşünsel serüvenlerini aktarıyor. Özgürlük Âşıklarının öyküsünü, Sartreın doğumunun 100. yılında Elif Göktekenin Türkçesiyle sunuyoruz.
Jean Paul Sartre ve Simone de Beauvoir arasındaki aşk kimi okuyanlara doğru gelmeyecektir. "Bağlanmama" şartıyla kurdukları ve hayatları boyunca devam eden ilişkileri kimilerine göre tasvip edilemez görülebilir. Ben burada asıl dikkat edilmesi gerekenin Simone de Beauvoir'un güçlü kişiliği olması gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü onların hem aşk hem de özgürlük mücadelesinde asıl yükü hep Simone de Beauvoir taşımış. Sartre'la ilk tanıştıkları dönem "bağlanmama" inancını siyaset açısından da göstermişler. Hatta Simone de Beauvoir
"Savaşan bir Fransa, Nazileşmiş bir Fransa'dan daha beter değil mi?" diyecek kadar ileri gitmiş.
Fakat sonra Sartre savaşın içine gittiğinde ve esir düştüğünde ikisi bu yargılarının hatalı olduğunu anlamışlar.
Bu farkına varıştan sonra her daim sol tarafın yanında yer almışlar. Ki Simone de Beauvoir cesaret isteyen kadın haklarına dair açıklamaları
yüzünden komünistler tarafından da sevilmezmiş.
Ömrünün sonuna kadar yaptığı kadın hakları hareketlerini saygı duyarak okudum. İlk kez o yılların Fransa'sında kürtajdan bahsedebilme
cesaretini göstermiş bir kadın. Daha sonra kurduğu örgütle büyük adımlar atıp kürtajın yasallaştırılmasını sağlıyorlar.
Nitekim Jean Paul Sartre büyük bir filozof ise de bunun büyük kısmını arkasında ona destek olan Simone de Beauvoir'a borçluymuş bence.
Ki onun kalbini kaç defa paramparça ettiği halde...
Kitap akıcı yazılmıştı zorlanmadım okurken. Bazı tasvip etmediğim yerler de oldu ama Simone de Beauvoir'e olan hayranlığım hepsini gölgede
bıraktı.
Bu kadar etkili(sadece edebiyat için değil siyasi olarak) başka bir ikili yoktur sanırım.Kitabı okurken ikilinin eserlerini oluştururken yaşadıklarına ve onları tetikleyen etkenleri görmek okumayı daha keyifli hale getiriyor.
296 sayfa