Osmanlı dönemine ait, Batılılarca kaleme alınmış eserlerin Avrupalı ve Osmanlı bakiyesi toplumların tarih algılarının oluşumunda önemli etkileri oldu. Bugün kafamızda oluşan Osmanlı imajının, büyük ölçüde oryantalist çalışmalarla ve aralarında diplomat, yazar, ressam hatta casusların da yer aldığı Batılı gözlemcilerin anlattıklarıyla şekillendiğini söylemek mümkündür.Ancak bu gerçek, Batı-dışı dünyada Osmanlıya dair hiçbir şeyin kaleme alınmadığı anlamına gelmez. Aksine Osmanlı tebaası olanların kaleminden çıkmış geniş bir hatırat, gözlem, inceleme külliyatının yanı sıra önemli bir yekun teşkil eden, farklı ülkelere mensup gözlemcilerin kaleme aldığı eserler de Türkçeye henüz yeterince aktarılmamıştır. Bu eserler aktarılmadan, bir tür Batılı bakış açısının oluşturduğu, büyük ölçüde çarpıtılmış Osmanlı imajının düzeltilmesi mümkün olmayacaktır. Bu amaçla KLASİK olarak başlattığımız Arap Gözüyle Osmanlı dizisinin çizgisi, eklenen yeni dizilerle zenginleşiyor. Bu çerçevede Fars Gözüyle Osmanlı dizisi bölgenin iki önemli kültür ve güç merkezinin birbirini nasıl algıladığını anlamaya yönelik bir çalışmadır.Tarih boyunca Osmanlı-İran ilişkileri rekabete dayalı bir ilişki olmuştur. Yan yana yükselen bu iki büyük Müslüman imparatorluk nüfuz çatışmaları bir yana kültürel farklılıklar nedeniyle de rekabet etmişlerdir. En azından modern dönemde her iki imparatorlukta da Batılılaşma çabaları benzer maceralardan geçti.İranı Osmanlı payitahtında temsil eden son büyükelçinin anıları bu anlamda rakip iki imparatorluğun birbirine bakışını resmetmesi bakımından önemli bir siyasî metin. Osmanlının son döneminde İstanbulda büyükelçi olarak görev yapan Han Melik Sasanînin hatıraları; yazarın Osmanlının çöküş yıllarında iki ülke ilişkilerinden İstanbulun işgaline ve siyasî çekişmelere kadar uzanan farklı alanlardaki gözlemlerine dayanması nedeniyle dönemin anlaşılmasına da ışık tutucu mahiyettedir.İran sefirinin anılarının önemi sadece son dönem İstanbulundaki siyasî ortamı aktarmasından kaynaklanmıyor. Metin, bir İran sefirinin bakışı açısıyla Osmanlı Devleti ve toplumsal yapısı hakkında da önemli ipuçları vermektedir. Örneğin Anadoludaki kimi Alevî, Bektaşî, Mevlevî tarikatlarına gösterdiği ilgi kültürel rekabetin nasıl yansıdığını çok iyi resmetmektedir. Kültürel konularda gösterdiği Fars hassasiyeti sadece bu tür tarikat yapılanmalarıyla sınırlı değil kuşkusuz.Bu hatıraları önemli kılan bir başka boyut da, İran siyasetindeki çalkantıların İstanbula yansıyış biçimini göstermesidir. Bir sefirin diplomatik misyonu sırasında ülkesindeki siyasî çalkantıları algılayış biçimi de rakip iki devlet arasında kıyas yapma imkanı vermektedir.Sasanînin bir İran sefiri olarak Osmanlıya ilişkin gözlemleri kadar dönemin İran siyasetinin İstanbula yansıyan boyutunu aktarması da tarih bilgisi açısından bir o kadar önem kazanmaktadır. Her ne kadar hatıralar günlük notlardan çok daha sonra kaleme alınmış olsa da dönemin İstanbulu hakkında önemli ipuçları veriyor. Ancak yazarın doğrudan şahit olmadığı bazı olayları tarih kitaplarına dayanarak, bir tür resmî tarih tezine yaslanarak kaleme alınmış olması dikkat çekici. Resmî, kurgulanmış tarihin dışında kalan ayrıntılar geçmiş hakkında çok daha aydınlatıcı olabilmektedir. Bu ayrıntıların geçmişe olduğu kadar bugüne ve yarına ilişkin algılarımızın da şekillenmesinde önemli yer tuttuğunun bilincindeyiz.KLASİK
Osmanlı dönemine ait, Batılılarca kaleme alınmış eserlerin Avrupalı ve Osmanlı bakiyesi toplumların tarih algılarının oluşumunda önemli etkileri oldu. Bugün kafamızda oluşan Osmanlı imajının, büyük ölçüde oryantalist çalışmalarla ve aralarında diplomat, yazar, ressam hatta casusların da yer aldığı Batılı gözlemcilerin anlattıklarıyla şekillendiğini söylemek mümkündür.Ancak bu gerçek, Batı-dışı dünyada Osmanlıya dair hiçbir şeyin kaleme alınmadığı anlamına gelmez. Aksine Osmanlı tebaası olanların kaleminden çıkmış geniş bir hatırat, gözlem, inceleme külliyatının yanı sıra önemli bir yekun teşkil eden, farklı ülkelere mensup gözlemcilerin kaleme aldığı eserler de Türkçeye henüz yeterince aktarılmamıştır. Bu eserler aktarılmadan, bir tür Batılı bakış açısının oluşturduğu, büyük ölçüde çarpıtılmış Osmanlı imajının düzeltilmesi mümkün olmayacaktır. Bu amaçla KLASİK olarak başlattığımız Arap Gözüyle Osmanlı dizisinin çizgisi, eklenen yeni dizilerle zenginleşiyor. Bu çerçevede Fars Gözüyle Osmanlı dizisi bölgenin iki önemli kültür ve güç merkezinin birbirini nasıl algıladığını anlamaya yönelik bir çalışmadır.Tarih boyunca Osmanlı-İran ilişkileri rekabete dayalı bir ilişki olmuştur. Yan yana yükselen bu iki büyük Müslüman imparatorluk nüfuz çatışmaları bir yana kültürel farklılıklar nedeniyle de rekabet etmişlerdir. En azından modern dönemde her iki imparatorlukta da Batılılaşma çabaları benzer maceralardan geçti.İranı Osmanlı payitahtında temsil eden son büyükelçinin anıları bu anla... tümünü göster