Bolero'yu herkes bilir. On dört on beş dakika boyunca aynı ritmi yineleyen, en sonunda yükselip zirveye ulaştığında bir anda kesiliveren, ilk temsilinde yaşlı bir teyzenin "deli işi bu" diye feryat ettiği bir orkestra eseri. Bestecisine sormuşlar, başyapıtınız hangisi diye, "Bolero" demiş, ardından hemen eklemiş, "ama içinde müzik yok." Bu müziğin doğum yeri Vésinet'deki bir fabrika. Bestecisi, Ravel, yani Echenoz'un deyişiyle "Ravel adı verilen organizma." Müşkülpesent, pimpirikli, mendebur, ama alabildiğine çocuksu. Bu organizmanın tek isteği tıpkı müziğine esin kaynağı olan fabrikalarda mükemmel uyum içinde dönüp duran çarklar ve dişliler gibi, bedenini dünya içinde bir yerlere tam bir uyum içinde yerleştirebilmek. Kısacık boyuyla hiçbir yere sığamayan Ravel uyku dünyasına da giremez bir türlü. Echenoz Ravel'i anlatırken çok mesafeli duruyor, yaklaşmak istemiyor sanki ona. E, deli deliyi görünce… Ama yazarımızın inanılmaz üslubu bir dahinin belki de başka hiçbir yolla giremeyeceğimiz iç dünyasını açıyor bize. Sadece on dört on beş dakikada.
-MEÖ-
(Tanıtım Bülteninden)
Bolero'yu herkes bilir. On dört on beş dakika boyunca aynı ritmi yineleyen, en sonunda yükselip zirveye ulaştığında bir anda kesiliveren, ilk temsilinde yaşlı bir teyzenin "deli işi bu" diye feryat ettiği bir orkestra eseri. Bestecisine sormuşlar, başyapıtınız hangisi diye, "Bolero" demiş, ardından hemen eklemiş, "ama içinde müzik yok." Bu müziğin doğum yeri Vésinet'deki bir fabrika. Bestecisi, Ravel, yani Echenoz'un deyişiyle "Ravel adı verilen organizma." Müşkülpesent, pimpirikli, mendebur, ama alabildiğine çocuksu. Bu organizmanın tek isteği tıpkı müziğine esin kaynağı olan fabrikalarda mükemmel uyum içinde dönüp duran çarklar ve dişliler gibi, bedenini dünya içinde bir yerlere tam bir uyum içinde yerleştirebilmek. Kısacık boyuyla hiçbir yere sığamayan Ravel uyku dünyasına da giremez bir türlü. Echenoz Ravel'i anlatırken çok mesafeli duruyor, yaklaşmak istemiyor sanki ona. E, deli deliyi görünce… Ama yazarımızın inanılmaz üslubu bir dahinin belki de başka hiçbir yolla giremeyeceğimiz iç dünyasını açıyor bize. Sadece on dört on beş dakikada.
-MEÖ-
(Tanıtım Bülteninden)
İncelikli bir mizah anlayışıyla,kurgu ve gerçek arasında gidip gelen altmışdört sayfalık bu kısacık kitapta büyük bestecinin son on yılı ancak bu kadar özgün ele alınabilirdi.Hatta,özellikle yolculuk günleri ve özel hayatına dair gerçekliği kesin olmayan belli başlı olay örgüleri o kadar gerçekçi işlenmiş ki, yaşanılanın gerçek olup olmadığına dair şüpheye düşmemek elde değil. Anlaşılan o ki yazar,Ravel'i ve yapıtlarını çok iyi özümsemiş,-kim bilir belli değerlerde özdeşleşmiş-aynı zamanda yapıtta, okurla-Ravel arasında,kimi zaman espritüel kimi zaman trajik harmanlamalarla kendine özgü üslubunu her cümleciğinde,her satırında hissetirmeyi başarabilmiş ve en önemlisi de ölçüyü kaçırmadan bunun üstesinden gelebilmiş.Ne biyografi ne de hikaye diyebileceğimiz bu mini-kitap,her ne kadar sonlarda boğazımızı düğümlese de,baştan sona su misali akıp geçen bir güzellikte;tıpkı Ravel'in eserleri gibi.
64 sayfa
2016 tarihinde, Heliopter Yayınları tarafından yayınlandı