... Ruhun halleri üç biçimde gelişir. Ruh ikizini arar, yanıldığını anlar ve karanlık bir tünele girer... İçsel yolculuklarda kendi beninin izinde: Eşinin peşinde koşanlar. Sapa yollara girenler. Yol iz bilmeden yola çıkanlar. Yeni/den ruh bulmak isteyenler... TADIMLIKNe tuhaf şeydi, sanki hem geceydi hem değildi, karanlık bulutların ardında bir görünüp kaybolan ay ve karanlıkta bir yıldız gibi parlayan gemi ışıkları, şimdi içerden yansıyan gürültünün kesilmesi ve şafağın neredeyse sökmesi, işte buna benzer düşünceler geçiyordu aklından, yahu bu kuşlar ne yapar böyle azgın havalarda, bu korkunç ve isimsiz geceye ne demeli, kar duruyormuş, yıldızlar da parlıyormuş, sonra ay çıkıyormuş. Gökyüzünün, gecenin soğuması öldürüyor bütün kuşları, düşünceleri ve hatta gecenin kendisini de... Öyküler anlattı, gecenin ve gündüzün sisini, bütün sisleri anlattı, coşkuyu ve çalıntı yaşantı parçacıklarını, hiçbir zaman yaşamadıklarını, belki bir gün yaşayacaklarını anlattı, sessizliği, bir iki şey daha umut ve üç şey daha ve diyelim aşk ile dört şey daha anlattı. Bütün gece durmadan konuştu, eskiden dedi kar bile daha ılık yağardı, o sıralarda bayılırdı karın yağışına ve yağdıkça eskirdi, daha çok tartışırdık, ne üzerine mi, her şey üzerine, resim ve sanat üzerine, askerler geçerdi, soğuktan üşümüş kediler ve anlaşılmaz yıldızlar geçerdi, yıldızlar hep vardı, buna ne isim vermeli, ben de bütün bunları ölümsüz sanmıştım, oysa imgelemim her şeyi öldürüyor ve sonunda kar da eskiyor. Sonra düşler bitti ve düşlerle aşkın ilk ismi ve aşılmaz tutku gece bitti, bir dolu güldü dedi ki aslında bir deniz kıyısında yazılmış bir yazıdır senin yaşamın ve dalga gelirse silinir...
... Ruhun halleri üç biçimde gelişir. Ruh ikizini arar, yanıldığını anlar ve karanlık bir tünele girer... İçsel yolculuklarda kendi beninin izinde: Eşinin peşinde koşanlar. Sapa yollara girenler. Yol iz bilmeden yola çıkanlar. Yeni/den ruh bulmak isteyenler... TADIMLIKNe tuhaf şeydi, sanki hem geceydi hem değildi, karanlık bulutların ardında bir görünüp kaybolan ay ve karanlıkta bir yıldız gibi parlayan gemi ışıkları, şimdi içerden yansıyan gürültünün kesilmesi ve şafağın neredeyse sökmesi, işte buna benzer düşünceler geçiyordu aklından, yahu bu kuşlar ne yapar böyle azgın havalarda, bu korkunç ve isimsiz geceye ne demeli, kar duruyormuş, yıldızlar da parlıyormuş, sonra ay çıkıyormuş. Gökyüzünün, gecenin soğuması öldürüyor bütün kuşları, düşünceleri ve hatta gecenin kendisini de... Öyküler anlattı, gecenin ve gündüzün sisini, bütün sisleri anlattı, coşkuyu ve çalıntı yaşantı parçacıklarını, hiçbir zaman yaşamadıklarını, belki bir gün yaşayacaklarını anlattı, sessizliği, bir iki şey daha umut ve üç şey daha ve diyelim aşk ile dört şey daha anlattı. Bütün gece durmadan konuştu, eskiden dedi kar bile daha ılık yağardı, o sıralarda bayılırdı karın yağışına ve yağdıkça eskirdi, daha çok tartışırdık, ne üzerine mi, her şey üzerine, resim ve sanat üzerine, askerler geçerdi, soğuktan üşümüş kediler ve anlaşılmaz yıldızlar geçerdi, yıldızlar hep vardı, buna ne isim vermeli, ben de bütün bunları ölümsüz sanmıştım, oysa imgelemim her şeyi öldürüyor ve sonunda kar da eskiyor. Sonra d... tümünü göster
182 sayfa