Deneyimli Ruhlar ve Ruhsuzlar
Binlerce yıldır, Sınır'da milyonlarca ruh yeniden, yeniden dünyaya geldi, her bir yeni yaşamda da geçmiş yaşamlarındaki anılarını ve deneyimlerini beraberinde getirdi. Ana ise bir Yeniruh: yani Ana doğduğunda bir başka ruh yok oldu. Kimse bunun sebebini bilmiyor ve bu, bir felaketin habercisi olabilir.
Ana'nın bir Yeniruh olmasından rahatsız olmayanlar da var.
Bunlardan biri olan Sam, yalnızca bir kez yaşayabilecek bir ruhu sevebilecek mi? Peki Ana'nın düşmanları, insanlar ve yaratıklar, onların birlikte olmalarına izin verecek mi?
Ana, varoluş sebebini açığa çıkarmak zorunda. Fakat onun bu arayışı, reenkarne olup olamayacağını öğrenmek için gittiği Kalp şehrini ve reenkarnasyon yasalarını sonsuza dek yok edebilir.
Deneyimli Ruhlar ve Ruhsuzlar
Binlerce yıldır, Sınır'da milyonlarca ruh yeniden, yeniden dünyaya geldi, her bir yeni yaşamda da geçmiş yaşamlarındaki anılarını ve deneyimlerini beraberinde getirdi. Ana ise bir Yeniruh: yani Ana doğduğunda bir başka ruh yok oldu. Kimse bunun sebebini bilmiyor ve bu, bir felaketin habercisi olabilir.
Ana'nın bir Yeniruh olmasından rahatsız olmayanlar da var.
Bunlardan biri olan Sam, yalnızca bir kez yaşayabilecek bir ruhu sevebilecek mi? Peki Ana'nın düşmanları, insanlar ve yaratıklar, onların birlikte olmalarına izin verecek mi?
Ana, varoluş sebebini açığa çıkarmak zorunda. Fakat onun bu arayışı, reenkarne olup olamayacağını öğrenmek için gittiği Kalp şehrini ve reenkarnasyon yasalarını sonsuza dek yok edebilir.
http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/09/1-blog-tur-ruhsuz-jodi-meadows.html
Başlamadan önce söylemeliyim ki, kitabın kapak tasarımı bir harika. Daha Türkçe edisyonu çıkmadan da beğenmiştim fakat elinize alınca bir başka güzel. Romanın içeriğiyle de gayet uyumlu aslında. Ve kitabın çevirisi de çok iyi. Kopukluk ya da yazım hataları yok. Özenle editörden geçtiği belli. Baskısı çok sevdiğim DEX kalitesinde zaten.
Ruhsuz, baş kahramanımız Ana adlı genç bir kızın bakış açısıyla anlatılıyor. Ana'nın yaşadığı yerde herkes ölümsüz. İnsanlar öldükten sonra yeni bir bedende doğuyorlar, böylece binlerce yıl yaşamış ve deneyimlerini yeni bedenlerine aktarmış oluyorlar. Böyle düşününce oldukça barışçıl bir ortam gibi görünüyor, fakat Ruhsuz'un distopik yanları da var.
Yazar Jodi Meadows, diğer distopya konulu kitaplarda olduğu gibi içinde yaşadığımız dünyayı yerle bir etmek yerine yeni bir dünya yaratmayı uygun görmüş. Buna bol bol fantastik öge ve yaratıklar dahil etmiş. Ejderhalar, hava perileri, troller ve daha niceleri.
Ana, ülkenin diğer sakinlerinin aksine şehirde değil de dışında son derece tehlikeli yaratıkların kol gezdiği Sınır'a yakın bir yerde yaşıyor. Bunun bir sebebi var: Ana bir Yeniruh. Yani o, daha önce başka bir bedende yaşamadı. Bu onun ilk dünyaya gelişi. Üstelik, reenkarne olması gereken Ciana isimli bir ruhun yerine dünyaya gelmiş. Tüm bunlar insanların Ana'ya ucube gözüyle bakması için yeterli nedenler. Çünkü şimdiye kadar gördükleri ilk Yeniruh o. İşte, Ana'nın annesi Li, sırf bu yüzden kızı şehir hayatından kopararak insanlarla karşılaşmasının zor olacağı bir yerde yaşamaya götürmüş.
Li, kitaptaki en sinir bozucu karakter diyebilirim. Şimdiki yaşamında Ana'nın annesi olmasına rağmen kızdan ölesiye nefret ediyor. Ana'nın yerine reenkarne olmuş olması gereken Ciana'nın Ana tarafından öldürüldüğüne inanıyor. Zavallı kıza durmadan eziyet ediyor. Onu, bir Ruhsuz olmakla suçluyor ve on sekiz yıllık yaşamı boyunca kıza kendi eşyalarına sahip olmak şöyle dursun, birini sevebilme imkanı bile vermiyor.
Ana'nın kişiliğini şekillendirenler de Li'nin bu tavırları olmuş. Li'den içten içe nefret etse de Ana, onun dediklerine inanmadan edemiyor. Yani bir Ruhsuz olduğunu, hayatını yaşamak, sevmek gibi hiçbir hakkı olmadığını kabul ediyor. Bu yüzden son derece içine kapanık ve başlarda biraz pasif bir karakter olarak dikkat çekiyor.
Kitabın başında Ana en sonunda Li'nin eziyetlerinden bıkıp, ne olduğunu ve nereden geldiğini öğrenmek üzere diğer ruhların yaşadığı Kalp isimli şehre gitmeye karar veriyor. Elbette şehre gitmesi o kadar da kolay olmuyor. İlk olarak, Li'nin verdiği bozuk pusula sayesinde, ters yöne doğru gidiyor ve kayboluyor. Ardından korkunç hava perilerinin saldırısına uğruyor. İşte Sam'le tanışması da bu sayede gerçekleşiyor.
Sam, Ana'nın yaşlarında görünen genç bir erkek. Ama aslında o da reenkarne olan bir ruh. Ana'yı hava perilerinden kurtulmak için atladığı gölden kurtarıyor. Ana'nın onu görür görmez ilk tepkisi kaçmak oluyor. Dediğim gibi, kız bu zamana kadar Li'nin kendisini hiçmiş gibi davranmasını izleyerek yaşamış ve birinin ona yardım etmesine alışkın değil. Yine de Sam'in ona son derece nazik davrandığını fark etmemesi mümkün değil. Sam, Ana'ya şoku atlatmasında ve aldığı yaraları iyileştirmekte yardımcı oluyor. Hattâ kızı Kalp'e götürmeyi de kabul ediyor.
Sam, son derece tatlı bir karakter. Herkes kıza tiksintiyle bakarken Sam, Ana'yı gördüğü ilk andan itibaren ona iyi davranıyor. Hiçbir zaman kendisine Ruhsuz demesini kabul etmiyor. Ona evini açıyor. İkili arasında ilişki kitapta güzel işlenmiş. Birlikte oldukları zaman boyunca, iniş çıkışlar olsa da, birbirlerine karşı tavırları her zaman ılımlı ve naif. Tabii Sam'in de küçük bir sırrı yok değil.
Kitabın distopik yanı Kalp'e vardığımızda daha bir ortaya çıkıyor. Kalp'te, ruhları yöneten bir konsey var. Bütün kararları onlar veriyorlar. Herkes ölüp yeniden doğarak huzur içinde görünse de aslında sıkı uygulamalar mevcut. Mesela, Ana'yı görür görmez onu sürgün etmeyi düşünüyorlar.
Ruhsuz'un sevdiğim yanlarından biri bol bol müzik içermesi oldu. Ben de müziğe âşık biriyimdir. Ana da öyle. Li'den gizli saklı Dessam isimli bir müzisyenin şarkılarını dinliyor, onların notalarını çıkarmaya çalışıyor ve aklında tutuyor. Sam de tıpkı onun gibi. İkisinin birlikte oldukları zaman boyunca piyano çalmaları, şarkı söylemeleri ve bestelemeleri kaçınılmaz.
Ruhsuz'da Ana'nın neden dünyaya geldiği kitap boyunca aklımızda bir soru işareti olarak kalıyor. Fakat tek sorun bu da değil. Ejderhalar ve hava perileri Kalp'e saldırıyorlar ve herkes bunun nedeninin Ana olduğuna inanıyor. Ana, daha ne olduğunu bile bilmezken, böylesine bir saldırıdan sağ çıkabilir mi?
Kitap, son zamanlarda çıkan genç yetişkin romanları arasından konusunun farklılığıyla sıyrılıyor. Peki, Ruhsuz'un eksikleri var mı? Elbette. Sonuçta, Jodi Meadows henüz çiçeği burnunda bir yazar.
Uzun lafın kısası Ruhsuz, sıkılmadan okuyabileceğiniz ve çok şaşırtmasa da heyecanlı bir kitap olarak kütüphanenizde yerini alabilir. Ben kitabı sevdim
Bir milyon ruhun beş bin yıl boyunca tekrar tekrar farklı bedenlere girerek süregeldiği, reenkarnasyonu konu alan gizemli bir fantastik dünya.
Beklediğim klişelerle alakası yoktu - birbirini seven iki insanın sonraki yaşamlarda da birbirlerini bulmaları gibi... Yazar sağlam bir dünya kurmayı kesinlikle başarmış.
Yazarın dilinde herhangi bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Ama bana daha çok çeviride hata varmış gibi geldi. Olur olmadık her yere noktalama işaretleri konulmuş. Bu da yazılanların anlaşılabilmesini zorlaştırmış. İngilizce biliyorsanız orijinalinden okuyun derim.
Sonuç olarak; serinin devam kitaplarından çok ümitliyim, sevdim bu kitabı *-*
çok güzel bir kapağa sahip. Alıp okumayı düşünüyorum. Umarım içi de dışı ve adı kadar güzeldir
bir süre sonra insanı sıkıyor. anlatımını çokta beğenmedim ama konusu güzel. öyle bir konudan daha iyi bir şeyler çıkmasını beklerdim...
http://gokkusagindakisonrenk.blogspot.com/2012/09/kitap-yorumu-ruhsuz.html
Kitap genel itibari ile hoştu, elime aldığım an bitti. Sadece yazarın cümleleri biraz rahatsızlık vericiydi. Kısa kısa cümleler vardı, duygu değişimlerini anında yaşıyorlardı ve daha birine alışamadan hemen farklı bir konuya geçiyorduk. Bir de bölümlerin arası da bana biraz ayrık gibi geldi. Ama diğer kitaplarında anlatımını düzelteceğini düşünüyorum.
Konusu ise,
Dünyada yaşayan bir milyon kadar ruh var. Bunların hepsi ölüp yeniden doğuyorlar. Bir ruh tarayıcısıyla her yeni doğan ruhun kim olduğunu öğrenebiliyorlar. Ta ki Ana'ya kadar. Ciana adlı bir ruhun doğumu beklenirken Ana doğdu. Bunu üzerine babası onları terk ediyor ve Ana annesi Li ile yaşamaya başlıyor. O kadar da kötü olmayabilirdi, tabii Li Ana'dan bu kadar nefret etmeseydi.. Li sürekli onun bir ruhsuz olduğunu, hiç doğmaması gerektiğini ve ondan utandığını söylüyor. Kitap Ana'nın 18 yaşına girince Li'nin evinden ayrılıp ve kendisinin ne olduğunu bulmak için Kalp Şehri'ne gitmesiyle başlıyor. Gerçi istediği gibi bir yolculuk olmuyor. Yolda Hava Perilerinin saldırını uğruyor, Sam kurtarıyor Ana'yı ve tanışıyorlar. Sam, Li'den sonra ilk konuştuğu kişi olduğu için Ana başta alışamıyor ona. Herkesin Li gibi davranacağını düşünüyor falan.
Kitap boyunca Ana'nın ruhsuzum ben, duygularım olmaz deyişine sinir oldum. Ama tabi insan 18 yıl boyunca Li gibi biriyle yaşayınca ne düşüneceğini bilemiyor. Ana ve Sam arasındaki müzik aşkı bence çok güzeldi. Müziğe aşık biri olarak -kim değil ki- kitabın en hoşuma giden yerleriydi diyebilirim. .
Kitabın içindeki yaratıklara gelirsek neredeyse tüm mitoloji yaratıkları var gibiydi. Gerçi biz sadece ejderhalar ve hava perilerini gördük ama diğerlerinden de bahsediyorlardı. İki kere ejderhaların saldırısına tanık oluyoruz. Hepsinde de ilk yaptıkları gelip tapınağa saldırmak oluyor. Bu tapınak bembeyaz, çok yüksek ve hiç kapısı yok. Buraya geldiklerinden beri var ve kimin yaptığını bilmiyorlar. İçine giremiyorlar, ejderhalar da hiç zarar veremiyor ama denemekten vazgeçmiyorlar. Kalp şehrini ruhlar keşfettiğinde ki çok uzun zaman olmuş, bütün şehir onları bekliyor gibiymiş. Yaşamak için her şey var, sadece birilerinin gelip yerleşmesini bekliyor gibi duruyormuş. Ayrıca duvarlar nabız gibi atıyor ve dokununca bunu hissedebiliyorsun. Ana gibi ben de bu durumdan rahatsız oldum ama oradakilerin çoğu için önemli bir ayrıntı değil. Aslında anlatacak daha çok şey var, yazar yepyeni bir dünya yaratmış. Ama kitapta olanlar ile ilgili spoiler vermek istemediğimden burada kesiyorum.
http://kitapmaceralari.blogspot.com/2012/09/1-blog-tur-ruhsuz-jodi-meadows_9.html
Dürüst olmak gerekirse ben bu kitaba BA-YIL-DIM. Çok iddialı konuşuyorum fakat eğer bu kitap elinde olmayan varsa hemen alsın gelsin ve okumaya başlasın çünkü bu kitap elinizden düşmeyecek. Uzun zamandan beri yani Açlık Oyunları ve Taht oyunlarını okuduğumdan beri bu kadar iyi fantastik kitap okumamıştım. Off! Süper! Hala devam ediyorum fakat denilenlere göre benim okuduğum kısım diğer kısımlara göre çok basit kalıyormuş.Bu beni daha çok heyecanlandırıyor. Lafı çok uzatmak istemiyorum. Zaten kitabı bitirince kısa bir özet geçeceğim. Şimdi gelelim diğer eleştirilere.
Sam'e bayıldım ama benim, 'Delicesine Aşık Olunacak Karakterler' listeme giremediğini itiraf etmem gerekiyor :D Takıntı mıdır bilmem ama her okuduğum asıl erkek karakterleri birbirleriyle kıyaslıyorum ımmmm sanırım bu takıntı.
Her neyse, kitap gerçekten iyiydi ve okunacaklar listenize mutlaka eklenmesi bir kitap. Kapağı gören insanı hemen kendine çekiyor zaten :D
Sevdim, pek ahım şahım bir şey değildi yine de. Konunun çıkış noktası güzeldi ancak olaylar yetersiz kalmış bu konu üzerinden çok daha iyi bir kitap beklemiştim. Kitaptaki olaylar arasındaki sebep sonuç ilişkisi zayıf kalmıştı. Yazar kitabın sonuna kadar gizemli olan bir şeyler tutmaya çalışmış ancak bunu çok başarısız bir şekilde yapmış, sakladığı şeyi/şeyleri heyecanla beklememizi sağlayan bir anlatım yada gizli şeyin bir önemi yoktu benim gözümde. Daha çok can sıkıcıydı sonuna kadar bekletmesi.
Karakterler açısından büyük bir ters köşe yada umulmadık bir şey olmadı, ikinci kitapta belki olabilir ama sanmıyorum. Başrol kızımızın düşündükleri ve yaptıkları çok çelişiyordu bu beni rahatsız etti açıkcası.
Bir de yazar o dünyayı başlangıçta iyi oturtamadı gözümde. Böyle mi amaçladı yoksa yapamadığından mı olmadı bilmiyorum ama çok yabancı kaldım kitabın yarısına kadar Ana'nın yaşadığı yerlere. Sonlara yakın bazı olayların o dünyada çeşitli nedenlerle olabileceğini yadsımamaya başladım.
Yine de sevdim. Hafif bir kitaptı su gibi gitti. Müzik konusundaki kısımları beğendim.
Karton Cilt, 352 sayfa
Ağustos2012 tarihinde, Dex tarafından yayınlandı