Safiye Sultan

Umut suya düşünce başlar benim hikayem.

Umuda yolculuk umulurken, akla gelemeyen dehşet sonrası değişti hayatım. Adriyatik Denizi'nin berraklığında süzülürken ruhum; koca canavarların esaretinde kavruldu bedenim! Ve daha dün ne oyun oynacağımı düşünürken; bugün kaderin çıkmazında zorladım aklımı...

Çocukluğum... Yarınlara dair umutlarım... Nazlı büyütülen o küçük kız çocuğu artık bir esirdi. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, biliyordum! O küçük kız çocuğunun aklı bir tek buna eriyordu. Sonrasında ise büyük bir yeminin ortasında buldum kendimi; "Mademki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, eskisinden çok daha farklı, çok daha güzel olmalıydı!" Nitekim öyle de oldu; Venedikli Sinyorina artık Osmanlı'nın Sultanıydı. Evet... Osmanlı'nın Safiye Sultan'ı! Artık kader susmuştu, hüküm sırası kaderin acımasızlığında yeşeren o küçük kız çocuğundaydı.

"Safiye'yim ben" dedi. Safiye... Hünkârımın nezdinde anlamı çözülemeyen...

Manası....?

Saf mıydı, berraklığı kıskandıran zarifliğiyle; yoksa safir miydi, tüm değerli mücevheratları kıskandıran ışıltısıyla?

Benim kalpteki tanımım; Hünkârımın tek soluklu ömrünün soluksuz aşkı, gözünün nuru... Aşk-ı ömrünün en kıymetlisi!

Umut suya düşünce başlar benim hikayem.

Umuda yolculuk umulurken, akla gelemeyen dehşet sonrası değişti hayatım. Adriyatik Denizi'nin berraklığında süzülürken ruhum; koca canavarların esaretinde kavruldu bedenim! Ve daha dün ne oyun oynacağımı düşünürken; bugün kaderin çıkmazında zorladım aklımı...

Çocukluğum... Yarınlara dair umutlarım... Nazlı büyütülen o küçük kız çocuğu artık bir esirdi. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, biliyordum! O küçük kız çocuğunun aklı bir tek buna eriyordu. Sonrasında ise büyük bir yeminin ortasında buldum kendimi; "Mademki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, eskisinden çok daha farklı, çok daha güzel olmalıydı!" Nitekim öyle de oldu; Venedikli Sinyorina artık Osmanlı'nın Sultanıydı. Evet... Osmanlı'nın Safiye Sultan'ı! Artık kader susmuştu, hüküm sırası kaderin acımasızlığında yeşeren o küçük kız çocuğundaydı.

"Safiye'yim ben" dedi. Safiye... Hünkârımın nezdinde anlamı çözülemeyen...

Manası....?

Saf mıydı, berraklığı kıskandıran zarifliğiyle; yoksa safir miydi, tüm değerli mücevheratları kıskandıran ışıltısıyla?

Benim kalpteki tanımım; Hünkârımın tek soluklu ömrünün soluksuz aşkı, gözünün nuru... Aşk-ı ömrünün en kıymetlisi!


Değerlendirmeler

değerlendirme
1 puan

.........Kitabı okumakta olanlar veya okumayı düşünenler için sakıncalı içerik.......

Geçen ben bu portalda birilerine ''En kötü kitap bile sana bir şeyler kazandırır'' diye bilmiş bilmiş artistlik taslıyodum. Hah ! işte bu kitap var ya benim tüüüm! o laflarımı bana yedirdi...Buradaki arkadaşlarımın çoğu bilir,Bir cümlenin içinde 3 kere aşk kelimesi geçince benim asabım bozuluyor. Şincik! Sanırm yazar arkadaşımızın ilk kitabı bu. Tarihi roman yazmak zor iştir; Osmanlı Tarihi ile ilgili roman yazmak çetrefilli iştir. Hele ki Sarı Selim ile başlayan dönem sonrasını kaleme dökmekte kusura bakmayın uzmanlık işidir. Bu aralar Türkçeye yeni bir deyim kazandırıldı '' Başkasının yerine utanmak'' diye hah işte bu kitabı okurken bana ondan oldu.

Şimdi gelelim asıl noktaya! Kitap kapağındaki bayanın üstündeki giysi 2012 plaj modası. Örme kazak bildiğin. Hiç bir şey yapamıyosan. Kandır yakın arkadaşını, gidin kına gereçleri malzeme satan bir yere, kiralayın gökemli bir kaftan, bi arkadaşın makyajını yapsın diğeri saçını stüdyoda çektir bi özgün fotoğraf, onu yap kapak çok zor bir şey mi ? Romanda geçişler çok sığ. Edirne deki sarayı cedide'nin terasından haliçe falan bakıyorlar. Topkapıdalar mı, yeni saray da mı nerde bunlar? Kitaptan bir cümle aktarayım size;
Nurbanu'nun yüzünde ki öfke eyvahlar olsun dedirtecek kıvamdaydı.
( orjinalinde bize diyalog olduğunu gösterecek tire yok!!!)
- Haddini bildirmedin mi seher
-Şey, sultanım
- Ne seher ne!!!
Koskoca Nur Banu sultan sanırsın ki kezbanların atası! Kitapta safiye sarı saçlı ak gerdanlı tasvir edilmiş. Kuğu gibi bişey sanırsın Truvalı Helen. İtalyanlardan bahsediyoruz burada ayrıca Baffo ailesinden ki, italyanlara nazaran daha esmer bir soy. Keşke saçmalamadan önce googla safiye sultan yazıp görsellere baksaymış. Porteyi bir inceleseymiş. Sayfa 26 da safiyenin ata binişi sultan muratı şaşırtır ve ardından imrenerek nede olsa baffo kızı der. Baffo kızları ata binmez evde oturur koca bekler... Safi'yenin hizmetinde ki cariyelerden biri İtalyandır ve italyan biriyle nişanlıdır. Türkler bunları kaçırır Aytaçı hareme alır, İtalyan sevgiliyide hadım ederler, o da intihar eder. Çok komik bir senaryo bu. Osmanlı da her önüne gelen adam harem ağası olamaz ve dolayısıyla hadım da edilmez. BU kulvar afroların kulvarı, Kolaydı sanki öyle hareme yaklaşmak, esir düşmüş bir italyanı yanaştırırlar mı ? Sayfa 57 de '' Osmanlının sonu ya nikah, ya isyan'' Diye bir cümle var. Sanki bahsi geçen topluluk, afrika kabilesi, Osmanlı ilk dönemleri hariç, hiç bir zaman siyasette nihaka bel bağlamadı tatlış, hele ki iç isyanların önüne geçmek için.. Bir de kitapta safiye'nin adı müslüman olmadan da da safiye, hiç bir cariye ya da hatun müslüman olmadan müslüman adı alamazz!!! Kitabın ilk sayfalarında sokakta top oynayan çocukların cam kırdığından bahsediliyor. Sanırsın 1980'ler ordan bi amca çıkıp ''keseeyimmi topunuzu dicekmiş gibi'' Cam kırcak kadar, sağlam topun daha doğrusu oyun topunun icadı 1700 lerin ortalarına tekabül ediyor. Tabi çocuklar sokakta şahika topuyla oynamıyorlarsa o ayrı bir mesele; neyse.
Sayfa 72 de Nurbanu'nun tüm gece safiyeye kelime-i şahadet öğretti yazıyor. Bir valide sultan bununla uğraşır mı sence,? Sayfa 78 de Bildiğin bizim sarı selim '' bir süpriz de bizden olsun istedik'' falan diyo. Safiye'nin gelin kınası ve hamamı salı gününe tekabül ediyor. Salı günü bırak hamam sefası kınayı filan, osmanlı da çamaşır bile yıkanmaz. '' Salı sallanır'' sözü nerden gelir anlamını bileydin keşke. Ayrıca perşembe günü nikah yapılar beyaz bir elbise falan giyior safiye. Nikahta Osmanlı'da her renk giyilir beyaz, giyilmez! Ayrıca şehzade falan filanın nikahları cuma günü kıyılır. Kitapta cariyelerden biri olmaz kafamı keser halice atarlar falan diyo. Osmanlı'da cariye kafası kesilmez, daha doğrusu kadın kafası kesilmez. OSmanlı da cariyeler canlı canlı sandala konulur. Halice değil prens adalarının oraya tekne sürülür; ardından cariye çuvala konularak, denizin dibini boylar. Halice atarlarsa 11 gün sonra cesedin kıyıya şişmiş bir biçimde vurur çünküsü. Ön Sözde idda edildiği gibi gerçekten de Osmanlı adetleri yansıtılsaymış keşke. Bir cenaze senaryosu var, sanırsın bakkal reşat amca öldü. Hani kaftanın çıkarılması esnasındaki o incelik? Nerede o devlet erkanının nerede duracağını bilen üyeleri!!
Safiye, Nurbanu karşısında işte kezban kezban trip atıyo, yemeğe falan inmiyo, hatta kitapta bi kaç kez odasından kovup tüm cariyelerin içinde kocan seni ömrü boyunca aldattı, cariye koynundan çıkmadı, sen büyücüsün dedi. Aha! İster 1 ister 80 tane şehzede doğur.. Böyle bir laf söylesen valide sultandan önce seni kocan defe kor defin içinde cumburlop marmara denizi, Hoplatırlar adamı....
Safiye gebeymişmiş, bi anda zambaklara bakarken düşüp bayılıyoo oda ne amanın hamile, kendi haberi de yok. Canısı, bu tür olayların hepsi kayıt altında tutulur. Padişahla ne zaman, ne kadar sürede şey ettin, hepsi hesaplanır. Regl döngünü senden iyi bilirler. Bayıldım, ayıldım hamileyim gibi komiklikler olmaz orda.

Bide sizler için üşenmedim oturdum saydım. Tam 317 yerde gereksiz ünlem işareti kullanmış, ünlem opsesifi galiba. Neyse ya benim sinirim bozuldu. Kısacası kötü kitap,velhassıl vikipedia dan bakıp tarihi roman yazılmıyo işte. Ayrıca kalemi çok kötü ve sıradan.


Baskı Bilgileri

Ciltsiz, 240 sayfa
Mayıs2012 tarihinde, Mola Kitap tarafından yayınlandı


ISBN
9786054611065
Dil
Türkiye Türkçesi

Etiketler: tarihi roman

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

silaes Me liberta
2 kişi

Okumak İsteyenler

HarzemŞah kitapani
2 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski