Saka Kuşu

"Birini benim, annemi özlediğim kadar özlemek nasıl mümkün olabiliyordu? Onu öyle çok özlüyordum ki ölmek istiyordum; suyun altında havaya hasret kalmak gibi sert, somut bir özlem."

İlgisiz bir babanın ve hayatını ona adayan bir annenin oğlu olan on üç yaşındaki Theodore Decker bir patlamanın ardından mucize eseri hayatta kalır. Ancak New York gibi koca bir şehirde kimsesiz bir çocuk olarak felaketin ardından hayatta kalmak yeni bir felaketin içine düşmek gibi olur onun için. Bu yangın yerini andıran hayatın içinde ona annesini hatırlatan tek bir şeye tutunur Theo: küçük, sarı bir kuş; bir saka…

Büyüdükçe zenginlerin tablolarla dolu odalarında ve çalıştığı antikacının tozlu koridorlarında hayatın çok daha farklı yönlerini keşfeder genç adam. Aşkı bulur ama tılsım gibi yanından ayırmadığı Saka Kuşu tablosu kadar kırılgan ve ürkektir bu aşk. Ve onun kadar yakın ama bir o kadar da uzak…

Saka Kuşu ruhani bir yolculuk gibi. Oradan oraya sürüklenen bir hayatın, kaybın, ölümün, takıntının, bağımlılığın, aşkın, kaderin ve kadersizliğin romanı. Tablonun içinden bakan o küçük kuş, size evreni, iyiyi, kötüyü, güzeli, benliğin ve zaman kavramının derinliklerinde yatan sırrı sorgulatacak kadar güçlü ve tüneğine zincirlenmiş olmasına rağmen alabildiğine özgür.

"Saka Kuşu bir zafer. Donna Tartt ortaya olağanüstü bir kurgu eser çıkarmış."
-Stephen King-

"Keder, kayıp, kimsesizlik, kader ve iyiyle kötünün doğası üzerine kaygıları, zengin karakterleri ve toplumsal anlamda geniş tuvaliyle Proust, Dickens, Dostoyevski ve Nabokov ile karşılaştırılmayı hak ediyor. Çatısı ve temposu titizlikle oluşturulmuş; bu kitabı okumak Tartt'ın görüsü ve sesini bütünüyle özümseme deneyimidir. Güzel ve önemli bir kitap."
-Elaine Showalter-

"Modern bir destan ve eski usül bir kutsal yolculuk, maharetli bir maceraperest ve ağırsıklet bir başyapıt. Bu kitap Tartt'ın büyük ölçüde erkeklerden oluşan Büyük Amerikan Romanı kulübüne girip John Steinbeck, Harper Lee, Saul Bellow, Philip Roth ve diğerleri ile şerefine içmesini sağlayamayacaksa şayet, bu dükkânı kapatıp Büyük Evrensel Roman için başka bir yer açalım, zira bu tam da öyle bir şey."
-The Times-

"Hassasiyet ve dikkatle yazılmış bu kitap, Tartt'ın sahneler ve betimlemelerle uzun zaman geçirmesiyle ve hikâyeyi detaylıca kurmasıyla hem kısık ateşte pişiyor hem de okuyucunun dikkatini çekmeyi aksatmıyor. Saka Kuşu özenli fırça darbeleriyle gitgide derinleşen gölgelerin sürükleyici, destansı bir masalı halini alıyor."
-Tina Jackson, Metro-

"Daha ilk sayfadan sizi ensenizden yakalıyor ve kaçıp gitmenize izin vermiyor. Katman katman psikolojik detay ve hisle dolu."
-Viv Groskop, Red-

"Öylesine güzel yazılmış bir kitap ki aynı anda hem neler olacağını öğrenmek için son hızda okumak hem de ağır ağır tadına varmak isteyeceksiniz."
-Marie Claire-

"Uzun zamandır beklenen, zarif bir aşkın, anıların ve sanatın insana dadanan gücünün öyküsü. Unutulmayacak karakteriyle dokunaklı ve yere sağlam basıyor. Çarpıcı ve beklediğimize değiyor." -Kirkus Reviews-

"Gerçekten daha ilk sayfasından itibaren okuyucu yakalıyor… Karanlık sayılabilecek bir gerilim ile masalsı bir aşk hikâyesinin bir araya gelmiş hali."
-Daily Mail-

"Anlatının görkeminin baş döndürücü detaylarla birleşmiş hali."
-Guardian-
(Tanıtım Bülteninden)


Kitapta, günümüzün New York Manhattan semtinde yaşayan bir yetim çocuğun öyküsü anlatılıyor… The Goldfinch (Türkçe’de saka kuşu) insanı düşündüren ve kalbine dokunan bir kitap olarak nitelendiriliyor…
Kitabın baş kahramanı 13 yaşında iken annesini yitirdiği terörist saldırıdan canlı kurtulan bir çocuk, Theo… Theo zengin bir aile tarafından evlat edinilir… Annesini düşündüğü zaman odaklandığı obje ise Hollandalı ressam Carel Fabritius’ün 17. yüzyılda yaptığı bir saka kuşu resmidir…

Romanın bir başka boyutu da bu best-seller’ın Açlık Oyunları’nın yapımcıları tarafından sinemaya uyarlanacak olması…

"Birini benim, annemi özlediğim kadar özlemek nasıl mümkün olabiliyordu? Onu öyle çok özlüyordum ki ölmek istiyordum; suyun altında havaya hasret kalmak gibi sert, somut bir özlem."

İlgisiz bir babanın ve hayatını ona adayan bir annenin oğlu olan on üç yaşındaki Theodore Decker bir patlamanın ardından mucize eseri hayatta kalır. Ancak New York gibi koca bir şehirde kimsesiz bir çocuk olarak felaketin ardından hayatta kalmak yeni bir felaketin içine düşmek gibi olur onun için. Bu yangın yerini andıran hayatın içinde ona annesini hatırlatan tek bir şeye tutunur Theo: küçük, sarı bir kuş; bir saka…

Büyüdükçe zenginlerin tablolarla dolu odalarında ve çalıştığı antikacının tozlu koridorlarında hayatın çok daha farklı yönlerini keşfeder genç adam. Aşkı bulur ama tılsım gibi yanından ayırmadığı Saka Kuşu tablosu kadar kırılgan ve ürkektir bu aşk. Ve onun kadar yakın ama bir o kadar da uzak…

Saka Kuşu ruhani bir yolculuk gibi. Oradan oraya sürüklenen bir hayatın, kaybın, ölümün, takıntının, bağımlılığın, aşkın, kaderin ve kadersizliğin romanı. Tablonun içinden bakan o küçük kuş, size evreni, iyiyi, kötüyü, güzeli, benliğin ve zaman kavramının derinliklerinde yatan sırrı sorgulatacak kadar güçlü ve tüneğine zincirlenmiş olmasına rağmen alabildiğine özgür.

"Saka Kuşu bir zafer. Donna Tartt ortaya olağanüstü bir kurgu eser çıkarmış."
-Stephen King-

"Keder, kayıp, kimsesizlik, kader ve iyiyle kötünün doğası üzerine kaygıları, zengin karakterler... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
8 puan


"Romanın kahramanı Theo, 13 yaşında zeki bir çocuk. Annesiyle birlikte gayet efendi, tatlı bir hayat sürmekte. Anne oğluna, oğul da annesine âşık; pisliğin teki olan baba ise çoktan çekip gitmiş hayatlarından. Yağmurlu bir New York sabahı, anne oğul Metropolitan Müzesi'nde bir resim sergisini dolaşırlarken başlarına korkunç bir hadise geliyor ve Theo kendisini müthiş bir maceranın içinde buluyor."

860 sayfa olan kitabın konusunu size uzun uzun yazıp okurları sıkmayayım diye yorum sitelerinden birinden aldığım yukarıdaki paragrafı sizlerle paylaşıyorum.  :)

Baştan söyleyeyim, dram diye gözünüz korkmasın zira dramın dozunu iyi ayarlamış yazarımız. Kalemi ve anlatımı da oldukça başarılı. Yer yer atlamak istediğim yerler oldu, çok fazla detay verip sıktığı oldu ama 6 günde bitirmeyi başardım. Bir iki dünde elime hiç alamadığımı var sayarsak bu kalın kitabımız ve benim okuma potansiyelim için makul bir süre diyebilirim. :)

Okumayı çok istediğim bir kitabı daha geride bırakmanın verdiği huzur var içimde lakin çok da beklentilerimi karşıladığını söyleyemem. Çok rahat 500 sayfada bitirebilirdi bence yazar. Theo'cum başına gelen tüm olumsuzluklara rağmen bence hayat karşısında oldukça başarılı bir tavır sergiledi. Pippa'yla daha farklı bir son beklemiştim ama napalım kısmet.. :)

9 puan

Yazarı okumak oldukça keyifli. Sayfalar akıyor ve sürükleniyor. Oldukça uzun paragrafların; harika betimlemelerin olduğu; en az 4-5 satırdan oluşan cümleler kendine çerezlik kitap arayanlara uygun değil. Bir romanda kaybolmak isterseniz buyrun. Yudum yudum içilecek bir eser..


Baskı Bilgileri

864 sayfa
Pegasus tarafından yayınlandı


Dil
Türkiye Türkçesi

Diğer baskılar


Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

@YLİNNN tbpkgr sibelkinaci Elysion demian
7 kişi

Okumak İsteyenler

kortac xtina Dutyemişbülbül Bstn_esra bus1164
6 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski