Kitap raflarından beyazperdeye uzanan üç ödüllü bir başyapıt: Savaş Atı
Onları savaş ayırdı. Mücadeleler sınadı. Sevgi birleştirdi.
"Albert ve annesinin karanlığa doğru yürümelerini izledim. O an ömür boyu sürecek bir arkadaşlığın temellerinin atıldığını anlamıştım; aramızda ansızın içgüdüsel bir güven ve sevgi bağı oluştu."
Usta yazar Michael Morpurgo'dan, hüzün ve umudun kol kola yürüdüğü destansı bir dostluk hikâyesi…
Morpurgo, I. Dünya Savaşı'nda yaşanan sıra dışı olayları Joey adında bir atın ağzından aktararak okurlarını umut dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
Altı aylık bile değilken annesinden koparılarak hayvan pazarında açık arttırmaya çıkarılan Joey, hayatın acımasız gerçeği ile tanışarak sarhoş bir adama satılır. Niyeti bir buzağı almak olan adamın oğlu Albert, Joey'u görür görmez adeta ona hayran kalır. Mevsimler birbirini kovalarken beraber büyüyen Albert ve Joey asla unutulmayacak bir dostluk bağı kurarlar. Ta ki günlerden bir gün, bankaya olan ipotek borcunu ödemek için paraya ihtiyacı olan Albert'ın babası, Joey'i 40 pound karşılığında İngiliz ordusuna satana dek. Joey ve Albert için yeni bir dönemin başlangıcıdır bu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Çiftlik atından bir süvari atına dönüşen Joey, yeni tanıştığı ve uzun yıllar yol arkadaşı olacağı Topthorn ile cepheden cepheye koşarak, herkesi kendine hayran bırakır. Yıllar süren savaş boyunca müttefik ve düşman kuvvetlerin cephelerinde başına neler gelir neler?.. Hatta esir bile düşer. Joey her şeye rağmen mutlaka bir gün can dostu Albert'a kavuşacağına dair ümidini asla yitirmez. Albert da bunun hayaliyle yanıp tutuşur. Kaderin oyunuyla günlerden bir gün Albert'la Joey'in yolu yeniden kesişir. Beklenmeyen bu buluşmanın ardında onları nasıl bir çıkmaz beklemektedir? Joey'e bir yıl kadar sevgiyle bakan Emilie'nin ölmeden önce büyükbabasına verdiği vasiyet nedir? Bu vasiyet Joey'le Albert'ın yeniden ayrılmasına mı neden olacaktır?..
Michael Morpurgo'nun aynı adlı romanından uyarlanarak, İngiltere'de son on yılın tiyatro olayı haline gelen Savaş Atı, Handspring Puppet Company'ye ait gerçek boyutlardaki at kuklalarının kullanımıyla büyüleyici ve bol ödüllü bir West End şovu olarak sahnelenmeye devam ediyor. 2011 yılında Steven Spielberg tarafından beyazperdeye de uyarlanan Savaş Atı pek çok ödüle aday gösterilerek yılın en çok ses getiren yapımlarından birine imza attı.
Etkisinden uzun süre kurtulmayacağınız Savaş Atı, hüzünlü hikâyesi ile içinizi burkarken sizi gülümsetmeyi de başarabilen, ender rastlanacak usta işi bir roman.
Kitap raflarından beyazperdeye uzanan üç ödüllü bir başyapıt: Savaş Atı
Onları savaş ayırdı. Mücadeleler sınadı. Sevgi birleştirdi.
"Albert ve annesinin karanlığa doğru yürümelerini izledim. O an ömür boyu sürecek bir arkadaşlığın temellerinin atıldığını anlamıştım; aramızda ansızın içgüdüsel bir güven ve sevgi bağı oluştu."
Usta yazar Michael Morpurgo'dan, hüzün ve umudun kol kola yürüdüğü destansı bir dostluk hikâyesi…
Morpurgo, I. Dünya Savaşı'nda yaşanan sıra dışı olayları Joey adında bir atın ağzından aktararak okurlarını umut dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
Altı aylık bile değilken annesinden koparılarak hayvan pazarında açık arttırmaya çıkarılan Joey, hayatın acımasız gerçeği ile tanışarak sarhoş bir adama satılır. Niyeti bir buzağı almak olan adamın oğlu Albert, Joey'u görür görmez adeta ona hayran kalır. Mevsimler birbirini kovalarken beraber büyüyen Albert ve Joey asla unutulmayacak bir dostluk bağı kurarlar. Ta ki günlerden bir gün, bankaya olan ipotek borcunu ödemek için paraya ihtiyacı olan Albert'ın babası, Joey'i 40 pound karşılığında İngiliz ordusuna satana dek. Joey ve Albert için yeni bir dönemin başlangıcıdır bu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Çiftlik atından bir süvari atına dönüşen Joey, yeni tanıştığı ve uzun yıllar yol arkadaşı olacağı Topthorn ile cepheden cepheye koşarak, herkesi kendine hayran bırakır. Yıllar süren savaş boyunca müttefik ve düşman kuvvetlerin cephelerinde başına neler gelir ne... tümünü göster
https://illekitap.blogspot.com/2020/0...
Her ne kadar ilk basımı 2010 olsa da benim elimde 26. baskısı, özel film afişi baskısı ve 2019 baskısı olarak şimdiye kadar okumamış olduğumdan dolayı kendimden utandım. Bu tür kitapları seven biri olarak şimdiye kadar bu kitabı okumuş olmamdan dolayı kendimi kınadım açıkçası.
Kitap, akıcı, merak uyandırıcı bir şekilde anlatılmış olmasının yanında gerçek bir hikayeden alıntılanmış olması daha bir yüreklerde yer edinecek bir hikayeye ev sahipliği yapmış. Ayrıca bir insanın ağzından değil de bir atın ağzından anlatılmış olması bence kitabı türlerinden de ayırmış gibi oldu. Çünkü bir hayvanın duygularını okumanın ve böylesine güzel aktarılması çok süperdi.
Öncelikle kitabın konusundan bahsetmek istiyorum; babasının bir anlık kararıyla küçük bir tayın çiftliğe gelmesiyle bütün hayatı o tay olan Albert, tayıyla beraber büyümeye başlar. Aradan geçen zamanlarda aralarındaki sevgi, bağlılık ve sadakat oluşan Albert ve atı Joey, hem çiftlik işleriyle uğraşırlarken hem de arta kalan zamanlarda birlikte zaman geçirmeye başlarlar. Ama aniden patlak veren savaş ve bu savaştan dolayı etkilenen Albert'ın babası çiftliği kurtarmak için paraya ihtiyaç duyar ve atı askerlere satar. Albert her ne kadar zorlansa da atının satılmasından etkilenir ve söz verir bir gün onu geri alacağına dair. Bu sırada Albert'ın en yakın arkadaşı atı, Joey, bir savaş atı olmanın zorluklarını yaşarken içinde Albert'e duyduğu özlemi de beslemektedir. Kitap boyunca aslında Joey'in yaşadığı savaş macerasını, yaşadıklarını okuyoruz.
Okuduğumuz birçok savaş hikayelerini bir kenara bırakın ve bu kitabı ona göre değerlendirin. Hep savaş sonrasında insanların psikolojilerini ve yaşadıklarını okurken onlara eşlik eden hayvanların hiçbir zaman neler yaşadığını düşünmezdik. İşte bu kitap bunu anlatıyordu. Bir savaş atının hikayesi... mutlu, sevilerek yaşadığı çiftlikten, ailesinden, en yakın arkadaşından ayrılan bir atın hikayesiydi.
Etkileyiciydi çünkü bütün o savaşın acımasızlığıyla insanların yaşadıklarının aynısını atların da yaşadığını okuduk. Bütün o acımasızlığın içinde hem süvarisini hayatta tutmaya hem de kendi hayatta kalmaya çalışan bir atın hikayesi...
Çamura batmış, dikenli çitlere dolanmış bir atı savaşın ortasında iki düşman askerinin kurtarmaya çalışması... savaşı, düşmanlığı bir kenara bırakarak o hayvanı hayatta tutma çabaları... kesinlikle insanlığa dair en güzel hatırlatmalardan biriydi.
Kitabın en etkileyici satırlarından biri de Joey ile Albert'ın bütün yaşananlara rağmen tekrar bir araya gelebilmesiydi. Bütün o inanılmazlığıyla tekrar buluşmaları süperdi.
Ama hangisi daha süperdi siz karar verin. Atının peşinden askere yazılan bir gencin umudunu kaybetmeyip atını hep araması mı yoksa o atın yaşanılan her şeye rağmen o küçük sahibini sesinden tanıyarak kendini tanıtması mıydı?
Sadakat belki de bir çok insanın yapamadığı bir şeyken bir hayvanın böylesine sadakatle bağlanması, sevmesi...
Bazı hikayeler okunmalı, yaşanmalı ve aklınızın bir köşesinde onun hikayesi kalmalıdır ya bu kitapta öyle kitaplardandı. Okunmalı ve asla unutulmamalı...
Şiddetle tavsiye ederim okuyun, hayvanların hayatımızdaki en büyük değerler olduğunu bir kez daha hatırlamış oluruz.
Bu kitabın filmi de varmış, kısa zamanda izlemeyi planlıyorum. Eminim o da en az kitabı kadar etkileyicidir.
Karton Cilt, Türkçe, 160 sayfa
Tudem Yayınları tarafından yayınlandı