Beni o kadar da sık düşünme. Sadece iyi yaşa.
Sadece yaşa… Sevgiyle, Will.
Louisa Clark ve Will Traynor birlikte altı ay geçirmiştir. Koca bir yılın yarısı… Ve bu altı ay çok şeyi değiştirmiştir. Lou artık kendi hayallerinden korkan o kasabalı kız değildir fakat hayatı Will’in istediği gibi cesurca yaşamayı da başaramıyordur. Sevdiklerini kaybeden insanların yollarına nasıl devam ettiklerini bilmiyordur çünkü Will’in olmadığı bir dünya onun için hâlâ katlanılması zor bir yerdir. Boş bir apartman dairesinde yaşıyor, havaalanında korkunç bir işte çalışıyordur. Yaşasa da onun için hayat diye bir şey yoktur, ta ki karşısına onu Will’e götüren, kimsenin haberinin olmadığı bir bağlantı çıkana dek…
Kederden arınma yolculuğu hiçbir zaman dolambaçsız değildir ama hayat bazen o incecik çizgide yürürken sunar mucizelerini… Lou sonunda umudu tekrar bulup yeni bir hayat için hayaller kurmaya başlayabilecek midir?
Hikâyelerin mutlu sonla bitmesi için yola devam etmek gerekir…
“Aşka, kedere ve hayata sıcacık, komik ve umut dolu bir bakış… Yanınıza koca bir kutu mendil alın.”
Stylist
“Şaşırtıcı kurgusu, insanı kendilerine âşık eden karakterleri ve kâh ağlatıp kâh güldürmesiyle bu kitap resmen kusursuz.”
Glamour
“Gündelik hayatı esprili ve sıcacık bir dille kaleme alma yeteneğine sahip olan Moyes, aşka inanmanızı sağlamadan önce yüreğinizi sızlatmayı başarıyor. Bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız.” Sunday Express, S
“Tıpkı Senden Önce Ben gibi bu kitap da yas ve yola devam etmek gibi zor konulara rağmen komik ve eğlenceli. Vakti geldiğinde hepimiz sevdiğimiz şeyleri yitiririz ama Moyes her zaman mutlu son yaşanmasa da yola devam edildiğini bize hem dokunaklı hem de esprili bir dille hatırlatıyor.” Miami Herald
“Kalbi kırık bir kadının zor hayatına dair sıcacık, hüzünlü ama bir o kadar da komik bir hikâye.” Abendzeitung München
Beni o kadar da sık düşünme. Sadece iyi yaşa.
Sadece yaşa… Sevgiyle, Will.
Louisa Clark ve Will Traynor birlikte altı ay geçirmiştir. Koca bir yılın yarısı… Ve bu altı ay çok şeyi değiştirmiştir. Lou artık kendi hayallerinden korkan o kasabalı kız değildir fakat hayatı Will’in istediği gibi cesurca yaşamayı da başaramıyordur. Sevdiklerini kaybeden insanların yollarına nasıl devam ettiklerini bilmiyordur çünkü Will’in olmadığı bir dünya onun için hâlâ katlanılması zor bir yerdir. Boş bir apartman dairesinde yaşıyor, havaalanında korkunç bir işte çalışıyordur. Yaşasa da onun için hayat diye bir şey yoktur, ta ki karşısına onu Will’e götüren, kimsenin haberinin olmadığı bir bağlantı çıkana dek…
Kederden arınma yolculuğu hiçbir zaman dolambaçsız değildir ama hayat bazen o incecik çizgide yürürken sunar mucizelerini… Lou sonunda umudu tekrar bulup yeni bir hayat için hayaller kurmaya başlayabilecek midir?
Hikâyelerin mutlu sonla bitmesi için yola devam etmek gerekir…
“Aşka, kedere ve hayata sıcacık, komik ve umut dolu bir bakış… Yanınıza koca bir kutu mendil alın.”
Stylist
“Şaşırtıcı kurgusu, insanı kendilerine âşık eden karakterleri ve kâh ağlatıp kâh güldürmesiyle bu kitap resmen kusursuz.”
Glamour
“Gündelik hayatı esprili ve sıcacık bir dille kaleme alma yeteneğine sahip olan Moyes, aşka inanmanızı sağlamadan önce yüreğinizi sızlatmayı başarıyor. Bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız.” Sunday Express, S
“Tıpkı Senden Önce Ben gibi bu kitap da y... tümünü göster
Neyse ki hikayenin bu kısmı boğazımızda bir yumru bırakmadan bitti.. :)
Değerlendirme konusunda çok kararsız kaldığım bir kitap oldu. 2. kitap olmasaydı tek başına bir kitap olsaydı daha çok sevebilirdim ancak sürekli bu kitaba gerek var mı diye düşündüm durdum. Yine de sonu ilk kitaba göre daha çok havada kaldı devamı gelecek gibi görünüyor doğrusu daha fazlasına pek de gerek yokmuş. Çok sevdiğim bir kitapti ilk kitap keşke öyle de kalsaydı filmi de kesimleriyle de olsa çok beğendim ve 2. kitapla film arasında uyuşmayan şeyler aklıma takıldı yazar Lou için mutlu son istemiş bolca acı çektirip mutlu son vermiş.
-Özellikle İlk Kitabı Okumayanlar İçin Spoiler Tehlikesi-
Yazılması gereken bir kitap mıydı hala emin değilim.
Yazarların buruk sonlar yazmalarının en önemli nedenlerinden biri de okuyuculara bir tür travma yaşatıp, belki biraz da sinir edip, akılda kalıcı bir şeyler bırakmak istemeleri değil midir? Bu kitapla ilk kitabın o etkisi yıkılıyor bence. Ama hep yıkıcı olarak düşünemeyeceğim, geride kalanlar için yapıcı bir şeyler barındırdığını kabul ediyorum.
“Bununla, onlarla yaşamayı öğreniyorsun. Çünkü artık yaşayan, nefes alan insanlar olmasalar da seninle kalıyorlar. Başta hissettiğin ezici keder değil. Dibe vurduğun, yanlış yerlerde ağlamana sebep olan ve sevdiğin insan ölmüşken hâlâ hayatta olan bütün aptallara mantıksız bir öfke duymanı sağlayan o duygu değil. Sadece alışmayı öğrendiğin bir şey. Bir deliğinin olmasına alışmak gibi. Bilmiyorum. Sanki çörek yerine... donut olmuşsun gibi."
Evet, bu kitapla Lou'nun donut olarak yaşamayı öğrenmesine tanık oluyoruz. Will'le bağlantısı olan bir misafirimiz (?) var ve bir de illa ki konu hayata tutunmaya gelince beliren türden bir karakterimiz var - aşk her türde kitabı tatlandıran bir unsur bence. :)
“Bazen hepimiz kederin içinde bata çıka ilerlemeye çalışıyormuşuz gibi hissediyordum, diğerlerine ne kadar dalgalandığımızı ya da boğulduğumuzu söylemeye çekiniyorduk."
“John Lennon bir defasında hayatın, sen başka planlar yapmakla meşgulken gerçekleşen şeyler olduğunu söylemiş. O kesinlikle harika biriydi ve ben ne demek istediğini şimdi anlıyorum."
16 yaşındaki bir insan bazı ülkelerde ehliyet bile alabiliyorsa; bu kişiden hayatının direksiyonunun başında olmasını eğrili olsa da hayatına bir şekilde yön vermesini beklersiniz değil mi? Bir noktada bu kişinin işlediği her şuç ebeveynlere yüklendi - ajitasyona değin gitti olay. Sinir olduğum noktalardan birisi de bu oldu. Bu noktada kitap hatta yapmacıklaştı benim için.
Her neyse, tahmin ediyorum ki çoğunluk ilk kitaptaki o son yüzünden bu kitabı okuyup okumamakla ilgili ikilem yaşıyor. Ben dayanamayanlardanım, eğer dayanırsanız sizi tebrik ediyorum :) Ve bu alıntılardaki havaya ihtiyacınız varsa da daha fazla ertelemeyip okuyun bence...
Keyifli okumalar :)
Cogu kisi kitabi begenmemis ama ben begendim. .Boyle bir kaybin ardindan hayata devam edebilme surecini okumak hostu. Misafirin de Lou'ya ait olacagini dusunmustum niyeyse ama baska turlu bisi cikti. Sasirdim biraz. Sonlara dogru biraz sıkıldım ama lou'yu tekrar okumak guzeldi.
Çoğunluğun aksine ben bu kitabı sevdim. Belki de bunun nedeni Louisa Clark'ın sevdiğim karakterlerden biri olması ve bu kitapta onun nasıl Will'den sonra kendi yolunu bulmaya çalıştığını okuduğumuzdur. Kitap hem hüzünlü hem de neşeliydi. Ama Will'in ardında bıraktığı o izin burukluğu sanki kitaba tamamıyla yayılmıştı ve her sayfasında kendisini hissettiriyordu. Lou'nun yaşadığı her sıkıntı yada güzel olayda verdiği tepkiler, düşünceleri ve hisleri o kadar içten ve gerçekçiydi ki... Ve hayatın sadece mutlu anlardan ibaret olmadığını, hayal kırıklıklarının, acıların ve bunların yarattığı üzüntünün aslında çok doğal olduğunu, insanın her şeye rağmen yoluna devam etmesi gerektiğini ve hayatın ancak bu şekilde tam anlamıyla yaşanabileceğini aşk, aile ilişkileri ve insanların kişisel sorunları.üzerinden anlatan yazar çok iyi ve etkileyici bir iş çıkarmış demekten başka bir şey düşmüyor bana.
Açıkçası ilk kitaba göre beklentimi hemen hemen hiç karşılamadı diyebilirim. Sanki yazar , Lou için mutlu son yazmış olmak adına kaleme almış bu kitabı. O da mutlu son denilebilir mi pek emin değilim. Keşke Will ölmeseymiş, bana göre çok daha güzel olabilirdi. Tabi ki o kadar da kötü değil , Will'in bilmediği on altı yaşındaki kızın Lou'nin hayatına dahil olması, Lou'nin Will'in ölümünden dolayı çektiği yoksunluk sıkıntısını Lily'ye sahip çıkarak bastırmaya çalışmasını anlatıyor kitabımız. Yer yer gülümseten bölümler oldu , mesela Lou'nin ailesinin komiklikleri gibi. Belki çok fazla spoi verdim gibi gözükebilir ama bana göre bu kitap sadece ilk kitabın hatırına okunabilecek bir kitap olmuş.
Lily'nin ortaya çıkışı, Lou'nun kazası ve sonradan gelişenler. Her ne kadar Lou Will'in ardından devam etmeye çalışsa da ben edemiyorum. Ah Will, ne yaptın bize?
Yardım grubundaki ve aile içindeki dialoglar çok hoştu. Lou'nun karmaşasını ta derinlerde hissettim. Birinci kitapla karşılaştırmak istemiyorum çünkü biri Will'i, diğeri hayaletini içeriyor. Sam de çok tatlıydı ama Will...
Kısacası güzel ve buruktu ama zaten olayın özü de bu, burukluklara rağmen yaşamanın bir yolunu bulmalıyız.
Beklentisiz başladığım ve bei hiç de şaşırtmayan bir kitaptı. Berbattı. Daha detaylı yorumum için lütfen blogumu ziyaret ediniz
https://missoykununguncesi.blogspot.com.tr/2016/07/senden-sonra-ben-me-before-you-2-kitap.html
Sevmedim diyemem, fakat ilk kitap tadında bırakılsaydı daha güzel olurdu. Satması açısından yazılmış olduğunu düşünüyorum. Olmasa da olurdu :)
456 sayfa
17Haziran2016 tarihinde, Pegasus Yayınları tarafından yayınlandı