Kafka, yapıtlarını Çekçeye çevirirken tanıştığı Milenaya, istirahata çekildiği Merandan mektuplar yazar. Dostça başlayan mektuplaşmalar bir süre sonra tutkulu bir aşka dönüşür. Üstelik yalnız mektuplarda kalan bir aşktır bu. Kierkegaard ve Wertherin aşkı gibi... Milenayla mektuplaştıkları üç yıl boyunca, iki ya da üç kez buluşan Kafka, her buluşma sonrasında suçluluk içinde kıvranır, kendinden tiksinir, kahrolur; ancak buna rağmen bir sonraki buluşma anını büyük bir özlem içinde bekler. Milenanın evli, kendisinin nişanlı olması dahi bu özlemi önleyemez. Bu sebepledir ki Milenaya yazdığı mektuplar, aşkın soyluluğu ve soysuzluğunu yansıtır. Büyük bir yazarın iç hesaplaşmalarını, duyarlılığını sergiler...
Kafka, yapıtlarını Çekçeye çevirirken tanıştığı Milenaya, istirahata çekildiği Merandan mektuplar yazar. Dostça başlayan mektuplaşmalar bir süre sonra tutkulu bir aşka dönüşür. Üstelik yalnız mektuplarda kalan bir aşktır bu. Kierkegaard ve Wertherin aşkı gibi... Milenayla mektuplaştıkları üç yıl boyunca, iki ya da üç kez buluşan Kafka, her buluşma sonrasında suçluluk içinde kıvranır, kendinden tiksinir, kahrolur; ancak buna rağmen bir sonraki buluşma anını büyük bir özlem içinde bekler. Milenanın evli, kendisinin nişanlı olması dahi bu özlemi önleyemez. Bu sebepledir ki Milenaya yazdığı mektuplar, aşkın soyluluğu ve soysuzluğunu yansıtır. Büyük bir yazarın iç hesaplaşmalarını, duyarlılığını sergiler...
Yanımda yürüyordun Milena ,
düşünsene yanımda yürümüştün..
ciğeri lime lime kafka'nın ciğer delen mektupları...
bizim terbiyesizce ama utanmadan ve keyifle okuduğumuz mektupların ilkinde şöyle der kafka:
"yazmadığınıza bakılırsa iyi olmalısınız. bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız, böyle ise sevinmem gerekir."
milena'yı gördüğü bir rüyasını yine milena'ya anlatırken şunu der:
"...ertesi gün pazardı; pazar günleri bana vakit ayıramayacağını bir türlü anlamıyordum. sen de nasıl anlamam diye direniyor, şaşıyordun. sonunda "peki" demiş olacaksın ki, kırk dakika için kaçabileceğini söyledin.(konuşmamızın korkunç yanı sözcüklerinde değildi; davranışındaydı... direnişinde. susmakla şunları anlatmak istiyordun sanki: önemli olan gelmek istemeyişim, gelmişim ne kıymeti var?"
susmak çeşit çeşit, kimisi ciğer deliyor. keşke biraz susmasak.
Üzülerek Kafka'dan çok Milena'nın yazdıklarına vurulduğum bir kitap;
''Tanrım, ne olur biraz üzüntü, biraz acı ve mutsuzluktan korkmayalım. Bir kerecik olsun deneyin; yıldızlı bir gecede, yıldızlarla dolu gökyüzüyle yüz yüze gelin, ona beş dakika boyunca dikkat, içtenlik ve gayretle bakın. Ya da bir yerlerde, bir parçacık yeryüzünü gökyüzüne yakın bir yükseklikten göreceğiniz bir dağın tepesine çıkın. Hayatın önemine ve mutluluğun önemsizliğine inandığınızı kısa bir süre sonra fark edeceksiniz.''
Kafka'nın bir mektubun sonunu ''Senin'' diye imzalamasıdır beni en çok etkileyen.
Samsa'nın neden bu kadar büyük bir insan olduğu bu kitap okunulduğunda daha iyi anlaşılıyor. gerçek sevgiyi, aşkı , acıyı, yalnızlığı, özlemi, hasreti tatmış bir adam kafka. Yaşamımız diyorum, nasıl olsa bulanık bir su. diyecek kadar yaşamdan tiksinti duymuş ama yine de milena'yı hayat ağacında tutunacak bir dal olarak görmüş. gerçekten başarılı bir yapıt.
Böyle bir aşk mümkün mü? Gerçekten yaşandı mı sorusunu defalarca sordurtuyor..
.....yanimda yürüyordun Milena; düsünsene yanimda yürümüstün.
Ve senin yanında öylesine huzurlu, öylesine huzursuz, öylesine baskı altında ve öylesine özgürüm ki böyle olması çok doğal. Bu yüzden bunu fark ettikten sonra hayatın geri kalanından vazgeçtim. Gözlerime bak.
Kafka'nın kelimeleri, gürül gürül akan bir nehir gibi gerçekten.
267 sayfa