Kapıya yürüyor. Dönüp salona, kendini öldürdüğü yere bakıyor. Ayakkabılarını giyerken çat diye kapanan bir telefonun sesini işitiyor sanki. Oysa sokaktan geliyor ses: Fırtınanın çöp bidonuna fırlattığı yırtıcı bir kuşun parçalanan gagası.Sevgili Nefrette de daha önceki öykülerinde oluşturduğu kendine özgü düşsel öykü dünyasında yol alıyor Hakan Şenocak. Düşler, sanrılar ve günlük yaşam sürekli yer değiştiriyor anlatılarda. Ölümle yaşam arasındaki çizgiyi silikleştirirken insanın varlık nedenini sorguluyor. Yaşamak, yaşatmak ya da ölüme terk etmek arasında devinen yalnız ve yaralı ruhların öykülerini anlatıyor. Kendi dışına çıkıp ölmekte olan bedenine bir yabancıya bakar gibi bakıyor ve insan neden ölmek istemez sorusunu sorabiliyor Şenocakın öykü kişileri. Sevgi, giderek sahip olmaya, özgürlükleri kısıtlamaya, baskı ve şiddete dönüşebiliyor. Bu öykü evreninde yol alan okurun da dikkatli olması gerekiyor; her an her şey olabilir ve kendini ummadığı bir yerde bulabilir.
Kapıya yürüyor. Dönüp salona, kendini öldürdüğü yere bakıyor. Ayakkabılarını giyerken çat diye kapanan bir telefonun sesini işitiyor sanki. Oysa sokaktan geliyor ses: Fırtınanın çöp bidonuna fırlattığı yırtıcı bir kuşun parçalanan gagası.Sevgili Nefrette de daha önceki öykülerinde oluşturduğu kendine özgü düşsel öykü dünyasında yol alıyor Hakan Şenocak. Düşler, sanrılar ve günlük yaşam sürekli yer değiştiriyor anlatılarda. Ölümle yaşam arasındaki çizgiyi silikleştirirken insanın varlık nedenini sorguluyor. Yaşamak, yaşatmak ya da ölüme terk etmek arasında devinen yalnız ve yaralı ruhların öykülerini anlatıyor. Kendi dışına çıkıp ölmekte olan bedenine bir yabancıya bakar gibi bakıyor ve insan neden ölmek istemez sorusunu sorabiliyor Şenocakın öykü kişileri. Sevgi, giderek sahip olmaya, özgürlükleri kısıtlamaya, baskı ve şiddete dönüşebiliyor. Bu öykü evreninde yol alan okurun da dikkatli olması gerekiyor; her an her şey olabilir ve kendini ummadığı bir yerde bulabilir.