Günümüzde en zor şey insan olmak, bu hoyrat dünyada içimizdeki insanı korumak değil mi? İnsanlıktan çıkmış homo sapien türünün Mavi Gezegenimize egemen olmaya başladığı bir insani buzul çağında yaşıyoruz gercekten.Kendi dar dünyamızda kuşatıldığımız bencillik, hırs, şiddet, yozlaşma, ahlaki çöküntü ve çürüme dahi hazin insanlık halini anlamamıza yetiyor. Geniş bir perpektifle, savaş, açlık, hastalık, yoksulluk, gerilikle örülmüş insanlık panoramasına baktığımızda gördüklerimiz daha da iç karartıcı.Hasan Oğuz, insanın insanlıktan çıkmış olmasını kendine dert edinmişlerden. Elinizdeki kitabın çıkış noktası da işte bu insanlık dramı; insanın yıkımına, giderek, yitimine karşı bir hüzünlü iç çekiş, bir protesto, bir isyan yazdığı kitap. Kitabı okurken, neredeyse her satırında, Norveçli ressam Edvard Munchun Çığlık adlı tablosunu seyrediyor duygusuna kapılıyor insan.Bir Marksist olarak da Oğuz, incelediği sürecin maddi-tarihsel kökenlerini araştırıyor, düşürülmüş, ahmaklaştırılmış, akrepleştirilmiş, sürüleştirilip çürütülmüş insandan ontolojik bir çözümlemeye girişiyor, oradan da, proletarya, -devrim -sosyalizm -sınıfsız toplum dolayımıyla insani kurtuluşun özgür ufuklarına yelken açıyor. Biz okuru da, bilimsel yönteminin kılavuzluğunda, o enginlere götürüyor....Umuyorum ki, özellikle bilinçli genç işçiler ve devrimciler, bu ve benzeri kitapları, ilgili öteki yapıtlarla birlikte, çalışma gurupları içinde okuyup tartışacaklardır. Üzerimize serilmek istenen ölü topragının karanlığından aydınlıklara ancak böyle çıkabileceğiz...
Günümüzde en zor şey insan olmak, bu hoyrat dünyada içimizdeki insanı korumak değil mi? İnsanlıktan çıkmış homo sapien türünün Mavi Gezegenimize egemen olmaya başladığı bir insani buzul çağında yaşıyoruz gercekten.Kendi dar dünyamızda kuşatıldığımız bencillik, hırs, şiddet, yozlaşma, ahlaki çöküntü ve çürüme dahi hazin insanlık halini anlamamıza yetiyor. Geniş bir perpektifle, savaş, açlık, hastalık, yoksulluk, gerilikle örülmüş insanlık panoramasına baktığımızda gördüklerimiz daha da iç karartıcı.Hasan Oğuz, insanın insanlıktan çıkmış olmasını kendine dert edinmişlerden. Elinizdeki kitabın çıkış noktası da işte bu insanlık dramı; insanın yıkımına, giderek, yitimine karşı bir hüzünlü iç çekiş, bir protesto, bir isyan yazdığı kitap. Kitabı okurken, neredeyse her satırında, Norveçli ressam Edvard Munchun Çığlık adlı tablosunu seyrediyor duygusuna kapılıyor insan.Bir Marksist olarak da Oğuz, incelediği sürecin maddi-tarihsel kökenlerini araştırıyor, düşürülmüş, ahmaklaştırılmış, akrepleştirilmiş, sürüleştirilip çürütülmüş insandan ontolojik bir çözümlemeye girişiyor, oradan da, proletarya, -devrim -sosyalizm -sınıfsız toplum dolayımıyla insani kurtuluşun özgür ufuklarına yelken açıyor. Biz okuru da, bilimsel yönteminin kılavuzluğunda, o enginlere götürüyor....Umuyorum ki, özellikle bilinçli genç işçiler ve devrimciler, bu ve benzeri kitapları, ilgili öteki yapıtlarla birlikte, çalışma gurupları içinde okuyup tartışacaklardır. Üzerimize serilmek istenen ölü topragının karanlığınd... tümünü göster