Özgür göçebe hayatını inatla sürdüren Haytaoğullarının yaşamaktan bıkıp usanmaz yaşlıları kendilerine aktarılan hayatın değerini çok iyi bilen çocukları, çocukluktan kolay vazgeçmez hayta erkekleri, dişilikte kusursuz kadınları, güzel kızları bir döngüde süren acınası serüvenleri artık sorgulamaya başlamıştı. Adam, ovayı tümüyle örten sarısı papatyalar üzerine yerleşmeyi o gün uygun gördü. Bundan tam yüz on yıl önce... Ne tuhaf! Dünyada onca yıl dolaşmış olmasına karşın, kendi eksikliği hissedilmeyecekti! Ölümü umursanmayacaktı! otroslar kadar iri bir buz kütlesi olan hayatı, seyrine dokunulamaz zamanın avuçlarında eriyerek bir yumruk kadar kalmıştı. Kuru yaprak ve serinlik mevsimlerinde çırılçıplak ağaçların baharla birlikte renkli kıyafetlere bürünmesi gecenin gündüze dönüşmesi kadar doğal geliyordu buradakilere. Onlar, birbirlerinin bedenlerinin ve yüzlerinin değiştiğinin, yaşlandıkça ağırlaşan hareketlerinin farkında değildi. Üzeri sırlanmış zaman, onları uyutarak geçiyor, almak istediklerini alıp gidiyordu. Bu ölü zaman cennetinde, biri ötekinin yaşlandığını fark etmiyordu.
Özgür göçebe hayatını inatla sürdüren Haytaoğullarının yaşamaktan bıkıp usanmaz yaşlıları kendilerine aktarılan hayatın değerini çok iyi bilen çocukları, çocukluktan kolay vazgeçmez hayta erkekleri, dişilikte kusursuz kadınları, güzel kızları bir döngüde süren acınası serüvenleri artık sorgulamaya başlamıştı. Adam, ovayı tümüyle örten sarısı papatyalar üzerine yerleşmeyi o gün uygun gördü. Bundan tam yüz on yıl önce... Ne tuhaf! Dünyada onca yıl dolaşmış olmasına karşın, kendi eksikliği hissedilmeyecekti! Ölümü umursanmayacaktı! otroslar kadar iri bir buz kütlesi olan hayatı, seyrine dokunulamaz zamanın avuçlarında eriyerek bir yumruk kadar kalmıştı. Kuru yaprak ve serinlik mevsimlerinde çırılçıplak ağaçların baharla birlikte renkli kıyafetlere bürünmesi gecenin gündüze dönüşmesi kadar doğal geliyordu buradakilere. Onlar, birbirlerinin bedenlerinin ve yüzlerinin değiştiğinin, yaşlandıkça ağırlaşan hareketlerinin farkında değildi. Üzeri sırlanmış zaman, onları uyutarak geçiyor, almak istediklerini alıp gidiyordu. Bu ölü zaman cennetinde, biri ötekinin yaşlandığını fark etmiyordu.
Márquez'in Yüzyıllık Yalnızlık romanını hatırlatan bir eser. Neyse ki o derece kafa karıştırıcı değil. Belirsiz ve adı gibi sırlanmış bir zaman boyunca göçebelikten yerleşik hayata geçişin sancılarını yaşayan Haytaoğulları'nın oldukça uzun bir sürece yayılan maceraları sade bir dille aktarılmış. Tarihsiz bir tarihte bile ailenin üyeleri arasında kuşak çatışmaları mevcut. Her bir yeni kuşağın zamanla çatıştığı kuşağa dönüşmesi ve zincir kırılıncaya kadar bu döngünün sürüp gitmesi, sanki bir anda zaman geri sarılmış hissi yaratıyor.
Bütün bir roman tarihinin en iyi üç romanından biridir.
Diğer ikisi Don Kişot ve Lüzumsuz Adam
Sırlanmış Zamanın Gölgesinde ayrıksı kurgusuyla olağanüstü kahramanlarıyla apayrı bir roman.
Bir taraftan kaskatı gerçekleri anlatırken diğer taraftan düşsel, şiirsel, masalsı bir roman evreni sunuyor.
Büyülü gerçekçilik akımının Türk romanındaki bu ilk ve tek örneği şaşırtıcı düzeyde evrenseldir.