İstanbulun, başta Surdibi olmak üzere, kıyıda köşede kalmış mahalleleri, Galata meyhaneleri, Kuzguncukta ve Beyoğlunun arka sokaklarında içten içe, kendi halinde yaşanan hayatlar ve kahramanları: cankiler, uçuş tayfası, gedikli içiciler, Kuzguncukta Can Yüceli arayan bir papaz hayaleti... Uykusuz bir göl, mavi bir yangın ve sefaletin cirit attığı sokaklar... Ortam bu ortam!
İstanbulun, başta Surdibi olmak üzere, kıyıda köşede kalmış mahalleleri, Galata meyhaneleri, Kuzguncukta ve Beyoğlunun arka sokaklarında içten içe, kendi halinde yaşanan hayatlar ve kahramanları: cankiler, uçuş tayfası, gedikli içiciler, Kuzguncukta Can Yüceli arayan bir papaz hayaleti... Uykusuz bir göl, mavi bir yangın ve sefaletin cirit attığı sokaklar... Ortam bu ortam!
Okuduğum ilk Jale Sancak kitabı. Bıçkın Melek ve Küçük, Önemsiz Bir Kayboluş, Surdibinde Çilingir Muhabbeti, Yara İştah Açar, Zühre'nin Vuslatı öyküleri kitapta okumamda daha ön planlara çıktı. Öyküleri okurken değişik bir duygunun, izlenimin kenarında sürekli dolaştım, Sancak bir kadın yazar. Öykülerin dili ise bana "bazı yerlerde yapaya kaçsa da "erkeksi" geldi. Bazı öykülerde argonun sıkça kullanışı belki buna neden oldu. Ama öykülerin ana temelinde, duyguda hep ince değinmeler vardı.