İsyankâr Bir Tanıklık: Doris Lessing Dünyaya karşı duruşunda, dayatılanları kabul etmek yerine hep isyan eden olmayı, hep ayrıksı olmayı seçmek, kendi doğrularını kaybetmeden 85 yıl boyunca dimdik ayakta durabilmek ve bu 85 yıla birbirinden değerli onlarca eser sığdırmak.. Doris Lessing bunu yapıyor işte, hem de hiç zorlanmadan. Değer yargılarını gün be gün yitirdiğimiz, kültürel ve etik kirlenmenin git gide yoğunlaştığı bir ortamda her şeyin çok daha temiz olduğu o mutlu, eski günlerden günümüze düşürdüğü izini her eserinde bir kez daha önümüze seriyor. Özyaşamöyküsünü, edebiyat tarihi boyunca yazılmış pek çok özyaşamöyküsünden farklı kılan da her seferinde bize hatırlattığı o ince detaylar.
Özyaşamöyküsünün ilk cildi Tenimin Altında'da, yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla ortaya döküyor Doris Lessing. Güney Afrika'daki çocukluk ve gençlik yılları boyunca şahit olduğu keskin ırk ayrımı ve koloni vahşeti, bir anda dengeleri alt üst eden ve Birinci Dünya Savaşının bir kuşak üzerindeki etkileri henüz silinmeye başlamışken, Lessing'in annesi babası ve kendisi de dahil olmak üzere o dönemi yaşayanların hayata dair umutlarını bir kez daha yok eden İkinci Dünya Savaşı, uğruna evliliğinden ve çocuklarından vazgeçtiği komünizm... 1919'dan, Afrika'yı terk edip Londra'ya gittiği 1949 yılına kadar geçen otuz yıl süresince yaşadıkları, yaşamın ucunda duran bir kadının toplumla uyum içerisinde olmadan da ayakta kalabileceğinin kanıtı aslında: Beyaz egemenliğine rağmen siyahları savunmak, evli kadına biçilen iyi eş, iyi anne rolünü reddetmek, on üç yaşında okulu bırakıp çok başarılı bir yazar olabilmek...
Yalnızca Lessing'in değil bir dönemin öyküsü Tenimin Altında'da anlatılan. Toplumsal isyanların, emperyalizmin vahşi yüzünü ortaya çıkarışının, ırkçılığın, köleliğin, iki dünya savaşının, kısacası 20. yüzyılı şekillendiren ve 21. yüzyılda bile uzantılarından kurtulamadığımız pek çok olayın... Her başkaldırının, her tartışmanın, her ayrımın çok daha keskin hissedildiği bir coğrafyada, Güney Afrika'da yaşananlar, Lessing'in yerel ile evrenseli bireysel ile toplumsalı ustalıkla kaynaştırdığı üslubuyla aktarılıyor bu ilk ciltte.
Tenimin Altında'da çok sayıda role "çocuk, eş, anne, yazar, beyaz, komünist" bürünüp farklı deneyimler yaşasa da, temelde aynı sözü söylüyor Doris Lessing: Ben asla onlar gibi olmayacağım!
İsyankâr Bir Tanıklık: Doris Lessing Dünyaya karşı duruşunda, dayatılanları kabul etmek yerine hep isyan eden olmayı, hep ayrıksı olmayı seçmek, kendi doğrularını kaybetmeden 85 yıl boyunca dimdik ayakta durabilmek ve bu 85 yıla birbirinden değerli onlarca eser sığdırmak.. Doris Lessing bunu yapıyor işte, hem de hiç zorlanmadan. Değer yargılarını gün be gün yitirdiğimiz, kültürel ve etik kirlenmenin git gide yoğunlaştığı bir ortamda her şeyin çok daha temiz olduğu o mutlu, eski günlerden günümüze düşürdüğü izini her eserinde bir kez daha önümüze seriyor. Özyaşamöyküsünü, edebiyat tarihi boyunca yazılmış pek çok özyaşamöyküsünden farklı kılan da her seferinde bize hatırlattığı o ince detaylar.
Özyaşamöyküsünün ilk cildi Tenimin Altında'da, yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla ortaya döküyor Doris Lessing. Güney Afrika'daki çocukluk ve gençlik yılları boyunca şahit olduğu keskin ırk ayrımı ve koloni vahşeti, bir anda dengeleri alt üst eden ve Birinci Dünya Savaşının bir kuşak üzerindeki etkileri henüz silinmeye başlamışken, Lessing'in annesi babası ve kendisi de dahil olmak üzere o dönemi yaşayanların hayata dair umutlarını bir kez daha yok eden İkinci Dünya Savaşı, uğruna evliliğinden ve çocuklarından vazgeçtiği komünizm... 1919'dan, Afrika'yı terk edip Londra'ya gittiği 1949 yılına kadar geçen otuz yıl süresince yaşadıkları, yaşamın ucunda duran bir kadının toplumla uyum içerisinde olmadan da ayakta kalabileceğinin kanıtı aslında: Beyaz egemenliğin... tümünü göster
Karton Cilt, 1. baskı, 400 sayfa
Ekim2004 tarihinde, Dünya Aktüel Yayınevi tarafından yayınlandı