Half Summer faery princess, half human, Meghan has never fit in anywhere. Deserted by the Winter prince she thought loved her, she is prisoner to the Winter faery queen. As war looms between Summer and Winter, Meghan knows that the real danger comes from the Iron fey—ironbound faeries that only she and her absent prince have seen. But no one believes her.
Worse, Meghan's own fey powers have been cut off. She's stuck in Faery with only her wits for help. Trusting anyone would be foolish. Trusting a seeming traitor could be deadly. But even as she grows a backbone of iron, Meghan can't help but hear the whispers of longing in her all-too-human heart.
Half Summer faery princess, half human, Meghan has never fit in anywhere. Deserted by the Winter prince she thought loved her, she is prisoner to the Winter faery queen. As war looms between Summer and Winter, Meghan knows that the real danger comes from the Iron fey—ironbound faeries that only she and her absent prince have seen. But no one believes her.
Worse, Meghan's own fey powers have been cut off. She's stuck in Faery with only her wits for help. Trusting anyone would be foolish. Trusting a seeming traitor could be deadly. But even as she grows a backbone of iron, Meghan can't help but hear the whispers of longing in her all-too-human heart.
Vay be :D
Bol aksiyonlu harika bir kitaptı.
Ben normalde yolda kedi gördüğünde dönüp arkasına bir daha n'apıyo diye bakacak kadar kedilerden tırsan biri olmama rağmen kitaplardaki konuşan kedilere de bayılıyorum. Bu kitapta da "Grimalkin" vardı. Yaptığı bir sürü kahramanlıktan, zekilikten sonra kendisine şaşkın bakışlarla yöneltilen bunu nasıl yaptın ifadelerine "Ben bir kediyim!" cevabını verip, arkasını dönüp kuyruğunu sallayarak asilce yürümesi... Evet Grim bu her şeyi açıklıyor :D
http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-iron-daughter-julie-kagawa.html
The Iron Fey serisinin ikinci kitabı The Iron Daughter su gibi akıp giden kitaplardan. İlk kitaptan sonra, beni çokça umutlandıran seri, ikinci kitabıyla hiç hayalkırıklığına uğratmadı. Sıkmadan kendini okuttu, her daim heyecanı zirvede tuttu, üstüne bir de duygusallık ekledi; böylece en iyi tarifi tutturmuş oldu.
Ah, ne kitaptı ama!
Son bölümde neredeyse ağlayacaktım. ASH!
İlk kitapta Meghan'ın Ash'le Winter Court'a dönmesi yönünde yaptığı anlaşmayı uygulamak için çiftimiz Kraliçe Mab'e doğru yolculuğa çıkıyorlar. Lâkin, her ne kadar bazen duyguları onu ele geçirse de Ash, Meghan'dan uzak durmaya çalışıyor. Bizim duygusal kız, bundan bir hayli etkileniyor, bol bol gözyaşı döküyor tabii. Meghan'ın Winter Court'ta tutsak olduğu süre boyunca Ash onun gözüne görünmemeye, hattâ çok ters davranmaya devam ediyor. Fakat mevsimlerin değişimi yaklaşıyor ve pek yakında Scepter of Seasons, yani Mevsimler Asası, Unseelie sarayına geçecek. Bu da bir kutlamanın yolda olduğuna delalet ediyor.
Asa'nın değişiminin yapıldığı törende, Ash'in iki ağabeyinden en büyüğü Sage'la konuşmak üzere taht odasına giden Meghan'ın peşine yine beklenmedik şeyler takılıyor. Iron Fey taht odasına saldırıyor ve Scepter of Seasons'u çalıyor. Elbette kabak Summer Court'un başına patlıyor. Zaten birbirlerine yüzyıllardır düşman olan bu iki halk, Kraliçe Mab'in, Oberon'u Asa'nın hırsızlığıyla suçlamasıyla savaşmaya hazır vaziyete geliyorlar.
Ash ile birlikte Winter Court'tan kaçmak zorunda olan Meghan ise Asa'nın gerçek hırsızlarının peşinde. Bu yeni görevle eski takım yeniden toplanıyor. Puck'ın geri dönmesiyle ise işler iyice arap saçına dönüyor. Ash'in kalp kırıklığıyla savaşmaya uğraşan Meghan, Puck'un kendisine ilgi duyduğunu fark ediyor, ve olanlar oluyor. Buyurun size aşk üçgeni!
Meghan, Ash, Puck ve Grimalkin yanlarına bir yoldaş daha ekleyip, arada eksilerek, Asa'yı Iron Fey'in elinden almaya çalışıyorlar. Macera hiç dur durak bilmiyor yani. Çünkü Nevernever'da tehlike uyumak bilmez!
Ve, evet, ben de kitap boyunca Ash ve Puck arasında gidip geliyordum. Ama, tamam, son kararım bu yönde; Ash ile Meghan'ın birlikte olmalarını istiyorum ama Puck'ı da seviyorum. O da gitmesin. Her iki male fey'imizi de okumaktan büyük keyif alıyorum.
The Iron Daughter, Julie Kagawa'nın kendine hayran bıraktığı ve sonuyla beni etkileyen romanlar arasında yerini alıyor.
Ahh !Meghan bagzen beni.cidden.sinir ediosun...
Alice Harikalar diyarina Hazirmisinizzzzzz hah isde bu serisi tamda alice harikalar diyari ama Yetiskin tarzi
Grimlinler periler öcüler yatak alti.dolap ici öcü böcüler
Bence anlatmak gerekmez alip okumalisiniz aksiyonu hiz kesmeden devam eden ve macerasiz.sayfasi olmayan bu seriye bayilicaksiniz ...
Demir Kral'a yaptığım yorumu gördüyseniz şöyle söyliyim. Bu kitap onun kadar olmasa bile yine de aşık oldum. Puck'la öpüşeceklerine biliodum!!!! Ash'de kıskanırmış hani. Kıyamamm. :DD Neyse çok kezoca oldu ama neyse :DD Kitabın sonu ayrı bir müthişti. Hatta bugün 2.30 saat 3. kitabın ne zaman çıkacağıyla ilgili bilgi toplamaya çalıştım. Hiç bişi bulamadım o ayrı konu. Nerdeyse bütün bloggerlara ve pegasusa mesaj attım. Umarım içlerinden biri bana cevap verir :DDD
ilk kitabını ilk okuduğumda idare eder demiştim. ikinci kez okuduğumda hatırladığımdan daha güzelmiş demiştim ve üçüncü kez okuduğumda da çok sevdiğimi fark ettim. bu yüzden de hemen bu kitabına başladım ve iyi ki de başlamışım. perileri nedendir bilmem çok seviyorum. hem vampirler gibi çok fazla kullanılmayan hem de eğlenceli bir konu.yazarın perilerin yaşatma mantığını da sevdim. mesela eskiden bilim o kadar önemli değildi , insanlar teknolojiyle alakalı değildi ve bu yüzden de periler güçlüydü. şimdiyse insanların teknoloji merakı yüzünden hayallerinin bile teknoloji olması yüzünden periler ölüyor ve yerine demir periler geliyor bence oldukça mantıklı. yani doğaüstü için mantıklı.
bir de sürekli yeni yaratıklarla -ya da türlerle diyelim- karşılaşıyoruz ki bu en çok sevdğim şeydir. percy Jackson'ı çok sevme nedenlerimden biri. grimalkin diye konuşan bir kedi , onları öldürmeye çalışan küçük boylu adını hatırlayamdığım şeyler falan kitabı çok ilginç yapıyor.
başka sevdiğim şeyse böyle vıcık vıcık aşk olmaması. bazı kitaplarda mesela hemen aşık oluyorlar birbirlerine itiraf ediyorlar da küçük sebeplerden ayrılıyorlar. aşk kitaplarında sevmediğim şey. bunlarınsa yasak aşk olduğu için ve bir araya gelmeleri için bir sürü şey feda etmeleri gerektiği için aşkları insanın daha çok hoşuna gidiyor. ilk kitapta ash'ten nefret etmiştim. çok soğuk , konuşma özürlü ve sinir bozucu biriydi. ama açıkçası meghan'ı kış divanına götürdüğü için memnun oldum. çünkü başlarda kitabın son sayfasını okuyup o vıcık aşklardan birisi olduğunu sanmıştım. iyi ki değilmiş. bu kitabın başında da soğuk biriydi.yine de kız da herkesin önünde aşkını itiraf etmişti ve sırf bu yüzden kitabı kapatıp yarım saat ara vermiştim. daha sonra kız daha güçlü biri oluyor ve ash'in bayağı bir hayatını kurtarıyor. bu yüzden bu kitabı daha çok sevdim. iki üç saatimi üçüncü kitabı araştırarak geçirdim ve kesinlikle tavsiye ederim.
Karton Cilt, 359 sayfa
2010 tarihinde, Harlequin Teen tarafından yayınlandı